Göçün 120. Yılına Yaklaşırken Bir Muhacir Giritlinin Anıları Ali BEKRAKİ

Girit konulu Makaleler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Göçün 120. Yılına Yaklaşırken Bir Muhacir Giritlinin Anıları Ali BEKRAKİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 04 Şub 2020, 14:07

Göçün 120. Yılına Yaklaşırken Bir Muhacir Giritlinin Anıları
İç savaştan dolayı sürekli olarak elektrik kesintisi yaşayan bir şehirdeyiz yine. Trablus’un kapkara kış gecelerindeyiz. Mum ışığının zar zor verdiği kısık aydınlığından faydalanarak sıcacık yüreklerle rahmetli babamızın etrafında toplandık.Heyecanla bir Girit masalı daha bekliyoruz hep beraber. Yıllardır eğitim alanında görev yapmış babamız vakit kaybetmek bilmezdi. Bu kapkara soğuk gecenin nasıl değerlendirileceği kafasında çoktan tasarlamıştı. Bu […]


İç savaştan dolayı sürekli olarak elektrik kesintisi yaşayan bir şehirdeyiz yine. Trablus’un kapkara kış gecelerindeyiz. Mum ışığının zar zor verdiği kısık aydınlığından faydalanarak sıcacık yüreklerle rahmetli babamızın etrafında toplandık.Heyecanla bir Girit masalı daha bekliyoruz hep beraber. Yıllardır eğitim alanında görev yapmış babamız vakit kaybetmek bilmezdi. Bu kapkara soğuk gecenin nasıl değerlendirileceği kafasında çoktan tasarlamıştı. Bu vesile ile geçmişimizi ve tarihimizi öğretiyordu her akşam. O kadar heyecanlı ve güzel anlatırdı ki,rahmetlinin kullandığı cümleleri ve ses tonu bu günde halen kulaklarımızı çınlatmaktadır. Bıkmadan usanmadan küçücük beyinlerimizin içine Osmanlının aşkını kazıyordu,Giritli olmanın anlamını anlatıyordu.”Bütün Giritli dedeleriniz birer kahraman idi” diyerek göğsümüzü Giritlilik gururu ile kabartıyordu.

Mum ışığının verdiği o mistik ve romantik hava ile babalarını halka şeklinde sarmış altı çocuğun halini görecektiniz. Babamızın anlattıkları dizi şeklinde oluyordu zaten.Her akşam yatmadan kahraman Giritlilerin öyküsünün bir parçasını dinlerdik.Anlatılan masalı en ince noktasından koparıyor,öyküyü her birimizin rüyasında umduğu gibi bitiriyordu.Rahmetli babamız çocuklarının rüyalarına girmeyi başaran bir öğretmen idi işte.

Gelin,bir defa sizde bizimle oturun ve İbrahim Bekraki’nin ağzından bir kahraman Giritlinin masalını dinleyin. Bu gece pala bıyıklı Giritli Halit Ağanın hikayesini dinleyeceğiz. Ailemizin büyük amcası olan Halit Ağa cesareti ve gücü ile tanınmış bir zat imiş. Girit’i terk ettikten sonra Lübnan’a yerleşmiş,ailemizin koruyuculuğunu yapmış,hatta tüm göçmen Giritlilerin sığınacağı kişiydi diyordu babam. Yabancı bir memlekette yaşayan muhacir Giritlilerin elbette güçlü ve etrafa sözünü geçirebilen bir adama ihtiyaçları vardı doğal olarak. İşte bu kişi Halit Ağanın ta kendisiydi.

Odanın tam ortasında yerleşmiş mangalın içinde cayır cayır yanan kömür odamıza hem ışık hemde ısı veriyordu. Mangalın kenarına konan çaydanlıktan çıkan fokur fokur sesler sihirli gecemizin süsünü tamamlıyordu bir şekilde…

“Halit Ağa Trablus’taki muhacir Giritlilerin babayiğidi idi” cümlesi ile başlayan masalımız şöyle devam etmişti;kızınca anında kıpkırmızıya dönüşen beyaz çehresi ve ela gözleri ile tanınan ağamız yukarıya burkulmuş pala bıyıklarıyla ünlüydü. Başından eksik etmediği fesi,geniş siyah şalvarı üzerinde oturan işlemeli yeleği ile herkesin dikkatini çeken bir yakışıklı idi. Sağ elinde ince uzun nar dalı kösteği ile gezerdi hep. Beline sarılmış kalın kumaşın altın sarısı ipleriyle gözleri kamaştırıyordu. Sokaklarda gezerken herkese Giritlilerin asaletini gösteriyordu bir şekilde. Bu haliyle Trablus’un o dönemde önde gelen liderleri bile Halit Ağamızı itibar eder,saygı ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Fransız işgaline karşı istiklal mücadelesi vermiş ve Lübnan Cumhuriyetinin müftülük görevini yaptıktan sonra başbakanlık görevine birkaç kere atanan ünlü lider Abdülhamit efendi Karami bile Halit Ağamızı görünce cübbeesini açıp içine alarak sarılırdı.

Diğer bir yandan ise fakir fukaraya sahip çıkmayı bilen amcamız Lübnan’ın karmaşık günlerinde zalimlerin ellerine vurarak adaleti sağlayabilen bir insandı. Aynı zamanda Giritli muhacirlerin yanında,yerli halka yaptığı büyük fedakarlıklarla herkesin gönlüne taht kurmayı başaran bir kişi idi. Bab- el Tabbane Mahallesine musallat olmuş bir eşkiya çetesine karşı korkusuzca durabilen tek kişi Halit Ağa idi. Bu çetenin elebaşını uyarmasına rağmen terbiyesiz davranışlarına devam edince onu kendi tabancasıyla vurmuş ve mahalleden kovmuştu. Bu vesile ile yerli halkında hem sevgisini hem de taktirini kazanmayı başarmıştı.

‘Biz muhacir Giritliler zulmü sevmeyiz.Zulmü gördüğümüz zaman da susmayız. Bir şekilde durdurmaya çalışırız.Bu yolda paramızı ve canımızı vermekte de tereddüt etmeyiz.’derdi Halit Ağa amcamız

Bu öyküyle çocuklarını adeta coşturan baba Halit Amcayı Bekraki ailesinin kahramanı olduğunu coktan ilan etmişti bile.’Baba ne olursun devam et,burada masalını bitirme, başka ne yapardı amcamız’ diye haykırıyordu herkes.Babamızın yüzünde ise hafif bir gülümseme vardı ve yarattığı etkiden memnun olduğu her halinden belliydi.

Babamız devam ediyordu;

Buğday Çarşısında bulunan Giritliler Kahvehanesine bir Arap kabadayısı girer ve oradakilere meydan okumaya niyetli olduğu havasından belli eder. Kahvehanenin ortasında bulunan geniş masaya oturur ve yanında getirdiği torbadan ceviz çıkarıp masaya koyar. Ceviz taneleri birer birer avucunun içine alarak sıkar ve parçaladıktan sonra masaya bırakır. El kuvvetini gösteren Arap’ın şovunu sonuna kadar izleyen Halit Ağa masasından kalkar ve yavaş yavaş kabadayının oturduğu masaya doğru ilerler.Eline bir ceviz tanesini alır,şehadet ve baş parmakları arasına yerleştirir ve bir hamlede param parça eder.’Hadi evladım, senin burada işin olmaz, başka yere git ve derdini orada anlat’ diyerek adamı kovar. Bundan dolayı Halit Ağa Giritlilerin baba yiğidi idi işte…

Ağabeyisi olan dedem Ali Bekraki ile birlikte kunduracılık yapan Halit Ağa Trablus’un en ünlü ayakkabi imalatını yapıyorlardı. El -muhacir kunduracılığı oldukça beğenilmiş ve tutulmuş, hatta bir marka haline gelmeyi başarmıştı. Belediyenin yaptığı tadilattan önceki dönemde Matbaacılar Sokağında oldukça geniş satış mağazaları vardı. Ali Bey camide sabah namazını kıldıktan sonra mağazasını açıyor,ardından Halit Ağa geliyordu.

Her sabah olduğu gibi Ali Bey bir sabah yine dükkanını açmak üzere yola çıkar.Ancak onu takip eden hırsızlar yolunu keser ve onu soymaya kalkarlar. Doğru dürüst Arapça bilmeyen Ali Bey etrafına bakar,lakin alaca karanlıkta imdadına yetişecek kimseyi görmez.Hırsızlar Ali Beye yaklaşıp kimsesiz Giritliyi tırtıklamaya kalkarlar.İşte O anda ağabeyisine Hızır gibi yetişen ve nereden çıktığını anlaşılmayan Halit Ağa elindeki değnekle hırsızları darma dağın edip etkisiz hale getirir ve karakola teslim eder. Hayatında camide hiç sabah namazı kılmamış Halit Ağa meğer abisinin yolunu yıllardır takip edermiş.Abisi farkında değildi. İşte bu alışkanlık sayesinde ağabeyisini hayatı bağışlanmış oldu…

1958 yılında Bağdat ittifakını destekleyen Lübnan Cumhuriyeti başkanı Kemil Şamun’a karşı Lübnan’da bir ayaklanma ve ihtilal olur. Memleketteki Müslümanlar o dönemde mevcut hükümete karşı silahlı mücadeleye başlar ve Şamun’dan Mısır-Suriye ittifakına destek vermesini ister. Bu ayaklanmayı bastırmak için Şamun’un Amerika’dan yardım istemesi üzerine Amerikan askeri Lübnan’a gelir ve üç ay içinde muhalefeti bastırmayı başarır. Bu arada Trablus şehri 1958 ayaklanmasında çok büyük rol oynadığı için ciddi bir saldırıya uğramıştı. Artık sokaklar, evler bombalanıyor, gençler tutuklanıyor ve genel bir anarşi hakimiyeti sürüyordu memlekette. Sivil halk Trablusu terk etmeye başlar. Muhacir Giritlilerin kaçış yönü elbette Suriye topraklarında bulunan Giritli köyü El- Hamidiye olmuştu.Karadan kaçamayan insanlarımız deniz yoluyla kayıklarla ve küçük teknelerle Hamidiye yolunu tutar. Eylül ayında gerçekleşen bu olay aileleri perişan eder ve zor durumda bırakır. Halit Ağamızın ise hiç kaçmaya niyeti yoktu.’Ölürsem evimde kalır şerefimle ölürüm’ diyordu. Eşi Halide Hanımın ısrarlarına dayanamayarak o da Trablus’tan ayrılmak zorunda kalır.

Denizin ortasında esen rüzgarlar fesini düşürmüş, bıyıklarını aşağıya sarkıtmıştır. Ağlayan çocuklar ve kusan hanımlar ortasında kendini bulan Halit Ağa halinden hiç memnun değildir. ‘Göklere giden yol’ manasını taşıyan (οδός να στρος) cümlesini tekrar tekrar söylüyordu.’Giritlilerin kaderidir bu,hep göçmen olmak’ diyordu.Hamidiye’ye ulaştıklarında Halit Bey yine ağalığını yapmış,köyde bulunan üç tane evi misafirlere açmış ve herkesin ihtiyaçlarını karşılamıştı. Kendisi Hamidiye’nin en zengin ağalarından sayılıyordu ne de olsa… Bu macera tam üç ay sürmüş, ardından ihtilalin bitmesi üzerine herkes evine dönmüş ve eski hayatına devam etmişti. Akıllarda kalan Halit Ağamızın insanlara gösterdiği şefkati ve sınırsız yardımları idi

Bu tarihten sonra Suriye Cumhuriyetinin ilk Tarım Reformu Yasasını hayata geçirmesiyle beraber ağalığın yavaş yavaş elden gitmesi başlamıştı. Sultan II Abdülhamit’in Giritlilere bahşettiği tarım arazileri yavaş yavaş elden çıkıyordu artık. Halit Ağa üzgün ve gidişattan memnun değildi. ‘Elbette zenginlerin zulmüne karşıyım ama Hamidiye’deki arazilerimiz Girit’te bıraktıklarımızın bedeliydi’ diyordu.’Biz yerlilerden farklıyız, bunu anlamaları lazım’ diyordu. Halit Ağa belli ki bu hayata küsmesi başlamıştı bu tarihten sonra.Yaşı da ilerleyince inzivaya çekilmişti ve 1973 yılında gözlerini yumarak bu hayata veda etmişti.

Kahramanca yaşayan Giritli ağaya yakışacak şekilde hayatını sürdüren bu zatın ölümü de çok sakin ve sessiz olmuştu.Trablus’ta bulunan (Gureba) Mezarlığına defnedildiğini biliyoruz ancak bugün mezarı bulunamıyor.Trablus’ta yaşanan iç savaşın getirdiği düzensizliklerle mezarı da kurban oldu.

Halit Ağa aramızda yok belki.Fatiha okunacak mezarı da yok.Ama o insanların hafılarında kazınmış ve ailemizin gurur kaynağı olarak yaşamaya devam edecek hep

İşte bu gecenin masalı bitiyor. Muhacir Giritlilerin bitmeyen acı masallarından biriydi.Ama bu masal hep anlatılacak,yeni nesillere aktarılacak.Anlatılacak ki, kahraman dedeleri nasıl yaşadı ve nasıl öldü bilecekler…
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir