Dalış Turizmi ve Yat Charterının Duayeni

Girit anıları ve söyleşileri
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Dalış Turizmi ve Yat Charterının Duayeni

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 Nis 2020, 17:14

Dalış Turizmi ve Yat Charterının Duayeni

İsmet Cengiz 26 Mayıs 1940 tarihinde Bodrum’da doğmuş. Annesi Zehra Hanım ve babası Ali Cengiz Girit kökenli.

01.02.2007 14:20

Mübadele sırasında Bodrum'a geldiklerinde annesi dört, babası ise yedi yaşında imiş. Her ikisi de anlatılana göre geldiklerinde ne Türkçeyi ne de Yunancayı doğru dürüst konuşamazlarmış.
İsmet Cengiz ilk ve ortaokulu Bodrum'da bitirdikten sonra, o zamanlar Lise olmadığından gitmiş İzmir'e. İzmir'de ticaret koleji vardı onu bitirdikten sonra o zamanki adıyla Yüksek Ticaret Okuluna gitmiş ancak son sınıfta iken terk etmiş okulu. Lise mezunlarının yedek subay oldukları son devreyi yakalamış ve 1961 yılında bitirmiş askerlik görevini.

Soruyoruz İsmet Cengiz'e dalgıçlık, sonra da balık adamlık ve dalma turizm nereden çıktı diye ve anlatıyor.
Benim o zamanlar, yani askerden geldikten sonra aklımda sadece spor vardı. Zaten okulda güreş filan yapardım. Kolejde iken iki defa İzmir şampiyonu olmuştum. O sıralarda tekwando ise yeni yeni başlıyor. Ufak tefekim ya, bende onun avantajlarını kullanıyorum.
Yüzme ve dalma sporları da vücudu geliştiren sporlardandır ve ben 12 yaşındayken başlamıştım dalmaya. Dalgıçlığı hem spor hem de sünger için yapıyordum. Babam Ali Cengiz o sıralar Bodrum Süngeri'ni monopol olarak elinde tutuyordu. Çok akıllı bir adamdı ve süngeri o ihraç ederdi dışarıya. Babamın sünger tekneleri vardı ve bu teknelerde pek çok dalgıç çalışırdı.
Bense işin sporundayım. Arada bir teknelerden birinin motorunu bozardım, tekne bana kalsın diye. Tabii dalgıçlarda öbür teknelerle giderdi.
Ben askerlikten gelmişim, çok aktifim ama yapacak da bir şey yok Bodrum'da o sıralar. Ben de bu teknelerle dalışa giderdim.
O sıralar Artemis pansiyon vardı, Bodrum'daki ilk pansiyon. Bizimdi o da. Ben orayı üs edinmiştim. Pansiyonun ön tarafında, sahile bir de küçük iskele yapmıştım. O sıralarda İstanbul'dan, Ankara'dan insanlar gelirlerdi. Bunlar bizim otelde kalırlardı. Ama bodrum'da yapacak bir şey yok ki. Başladılar “yahu ne yapacağız biz burada” demeğe.
Bir gün onlara dedim ki,” bakın işte tekne orada, isterseniz gelin misafirim olun, yüzmeye, dalmaya gideriz. İsterseniz bağla sahilinde yakarız ateşi, pişiririz balıkları yanına da açarız Dimitrakopulos şarabını.”Balık bol denizde, şarap da ucuz, galonu 125 kuruş.
Müşteriler çok memnun oluyorlardı. İyi günler, iyi vakitler geçirdik. Sonra bunlar para filan vermek istediler. Ben almazdım. Ama öyle oldu ki zenginler de gelmeye başladı, tabii para veriyorlar, önce reddettim ama almazsam ayıp olacak. Çaresiz kabul ettim. Baktım ki her gün 5-10 lira para geliyor. Ben de bu işi yapayım dedim ve işte böylece “günlük geziler” başlamış oldu.
7-8 yıl bu işi yalnız başıma yaptım. Kimse teknesine yabancıları almak istemiyordu.
Sonra, bir gün Artemis Pansiyon'un önünde oturuyordum, polisler geldi.”Abi seni vali bey istiyor” dediler. ”Hayırdır “dedim, ”yok yok hayır” dediler. O sıralar motora da merakım var bir java motorum vardı, atladım gittim karakola. Vali Bey telefonda bekliyor. Buyrun dedim.”Ben Muğla valisi, benim Belçikalı dostlarım var, bunlar balık adam kulübü başkanları. Bunlar hükümet adına davet edildi, bugün geliyorlar, Bodrum'da lisan bilen tek dalgıç senmişsin, bunlara rehberlik yapar mısın?” diye sordu. O zamanlar vali Şerif Tüten idi.”Nerede bulurum seni” deyince Artemis Oteldeyim dedim.”Ayrılma oradan, hemen geliyorum” dedi. Hakikaten yarım saat, bir saat sonra geldi. Arkasındanda otobüslerle balık adamlar geldi.
Tanıştım onlarla,”ne istiyorsunuz “diye sordum. İşte, balık, mercan, sünger, dipte görülecek güzel ne varsa, amphoralar, bunları görmek istediklerini söylediler. Denizin altında çekecekleri filmleri Belçika televizyonunda gösterip buralar turist göndermek niyetindeydiler. Tamam dedim, ama tekne yok ki bunları gezdirecek. Neyse rica minnet bazı arkadaşların teknelerini kiraladık. Önce tekneler temizlendi, balık ağları boşaltıldı sonra aldık balık adamları pata pata bu teknelerle dalmaya götürdük.
Önce Turgutreis'te (o zamanki adı Karatoprak) Yassıada'ya götürdük bunları. Denizin dibi üç yığın halinde amphora kaynıyor, yığılmış böyle üstüste. Bunlar tabii çıldırdılar, hemen başladılar film çekmeye, bir iki gün burada film çektiler.
Sonra geldik Karaada'nın arkasında dalmağa başladık. Balığın envai çeşidi var o zamanlar. Belçikalılar üç hafta kaldılar. Bu üç hafta boyunca 18 gün dalışa çıktık.
Son gün beni çağırdılar.”Bak İsmet dünyada üç önemli dalış yeri var. Aslında iki taneydi ama Bodrum ile üç oldu. Birisi Kızıl Deniz, ama yazın çok sıcak olduğundan ve bir de çok köpek balığı olduğundan bizler için zor ve tehlikeli, ancak kışın gidebiliyoruz 3-4 ay. İkincisi ise Kenya sahilleri, burada renkler muhteşem ancak mevsim çok kısa 1,5 ay gibi. Zira sonra dip akıntıları başlıyor ve görüş mesafesi kısalıyor, 3-5 metreye düşüyor” dediler ve devamla,
“Bodrum öylemi, bak ocak ayındayız, yaz gibi dalıyoruz. Buraya pek çok turist gönderebiliriz ama senin gibi bir rehbere ihtiyacımız var. Biz seni Brüksel'e davet ediyoruz, orada olimpik havuzlarda sana balık adamlığı profesyonelce öğretiriz. Böylece bize daha iyi rehberlik edersin, bir de vurgun yeme tehlikesinden korunursun” dediler.
O yıllarda balık adamlık yeni yeni başlıyor, insanlar bilgisizlikten vurgun yiyorlar, ölüyorlar veya sakat kalıyorlardı. Basınç odası falanda yoktu burada.

Hemen evet demedim, bir gün mühlet istedim. Ertesi gün de gidiyorlar. Ama benim sevinçten içim içimi yiyor. Neyse sabah hemen otele gittim. Gurup bavullarını yüklüyordu otobüslere.”Ne karar verdin” dediler, evet kabul ediyorum dedim.
İçerden bir zarf içersinde para ve uçak bileti getirdiler. Parayı kabul etmedim, sadece bileti aldım.15 gün sonrada Brüksel'e gittim. Beni çok iyi karşıladılar, bir ev, bir araba ve bir şoför tahsis ettiler.
Haftada iki akşam; Salı ve Perşembe beni alıp havuza götürüyorlardı. Üçer saatlik dalma eğitimi alıyorduk. Buradan güya profesyonel sünger dalgıcı olarak gitmiştim oraya ama öyle zor bir eğitim verdiler ki, adeta ağladım desem yalan olmaz. Ama orada öğrendiklerim sayesindedir ki, beş defa vurgun yememe rağmen ayaklarım, kollarım sağlam duruyor ve en önemlisi hala dalıyorum.

Gerekli balık adam eğitimini alıp Bodrum'a döndükten sonra dalış turları için hazırlıklara başladım. Başladım ama bu iş için tekne yok ki. Babamın Artemis isimli bir trol teknesi vardı 16 metre uzunluğunda, o zamanlar Bodrum'un en büyük teknelerinden. Yazın yatıyor,kışın ise trole çıkıyordu. Babamdan izin aldım, ”ne istersen yap” dedi. Çektik karaya bakımını yaptık, temizledik ve beyaza boyadık. Kamara, yatak falan yoktu. Banklar yapmıştık,herkes uyku tulumlarının içersinde bu banklarda uyuyordu. Teknede tuvalet bir tane, baş üstünde. Kullandıktan sonra denizden kovayla su çekiyorsun, öyle temizliyorsun. İptidai bir şey işte.
Bence 1963 yılının haziran ayında yapılan bu tur Bodrum'daki ilk dalış turudur. Aynı zamanda ilk charter seferidir de diyebiliriz.
Bodrum-Antalya-Side-Bodrum şeklinde yapıldı ve bu sefer tam 42 gün sürdü.
Bu tur sırasında Belçika televizyonlarında gösterilmek üzere 13 adet dokümanter film çekildi.
Böylece dalma turları başlamış oldu. Ertesi sene balık adamlar gruplar halinde arka arkaya gelmeye başladılar. Fakat tabii tekne eksiği vardı. Yalvar yakar olduk arkadaşlara. Gelin sizde yapın bu işi diye. Hayır, yanaşmadılar.Biz turizm yapmayız diye inat ettiler. Ama sonunda onlar da girdiler bu işe. İkinci sene bizim Artemis'i değiştirdik biraz. İçine kamara yaptık, dokuz tane kuşet şeklinde yatak yaptık. Biraz daha konforlu hale getirdik.
Zamanla Türk müşteriler de gelmeye başladı, daha çok tekne bu işi yapmaya başladı ve işte bu günlere geldi Bodrum'da sualtı dalış turizmi. Şimdi tabii daha modern teknelerle, daha modern ekipmanlarla ama ağırlıkla günlük turlar şeklinde yapılıyor.
Bu senelerde yazın dalma turları bitince tekneyi ağabeyime (rahmetli Nazif Cengiz Kaptan) teslim ederdim. Onlarda kış boyunca trole çıkarlardı.
1965 yıllarında artık yoğun olarak gelmeye başlayınca turistler dalış klubünün başkanına Tavşan Burnu mevkiindeki bu tersanenin olduğu yeri gösterdim. O zamanlar burada incir ve zeytin ağaçları vardı. Çok beğendiler burayı ve “gel burayı dalış kampı yapalım” dedi.
Burayı hemen bir kamp haline getirdik. Tuvaletler, duşlar yaptık, su getirdik. Ama yol yok. Buraya denizden yapıyorduk ulaşımı. Yiyecekler, turistlerin buraya ulaşması hep deniz yoluyla oluyordu.
Üç haftalık gruplar geliyordu. Yukarıya birde 170 tonluk havuz yaptık. Aslında bir havuz vardı da(sulama için) onu düzelttik.
Bu turlar 1974 yılına kadar sürdü.1974 de Kıbrıs Barış Harekatından sonra Genel Kurmay'ın sahilleri kontrol edemediğinden ötürü dalışlar yasaklandı ve biz de buraları kapatıp dalış turlarına son verdik.
Halbuki o tarihlerde bu dalış turları devam edebilseydi Bodrum bu tür organizasyonlarla dünyaca ünlü bir dalış merkezi haline gelebilirdi.

Dalış turu kavramı böyle yerleşti Bodrum'a. Gerçi bu gün pek çok tekne günü birlik dalış turları yapıyor ama İsmet Cengiz'in yaptığı tarzda uzun soluklu yapılmıyor değimli?
Esas para kazandıran tabii charter tarzı yapılan dalış turları. Bu turlarda turistleri dalışın yanı sıra pek çok şey sunuyorsun,satıyorsun. Bu tip turist tabii daha bir zengin, zengin demeyeyim de alış gücü yüksek, çok para harcayan turist. Ülke turizmine katkısı daha fazla.

İsmet Kaptan bize Neptün teknesinden biraz bahsedermisin?

Değerli okuyucular pek çoğunuz elbette bilirler ama bilmeyenler de vardır diye söylüyorum. Neptün teknesi 21 metre boyunda bir gulet.Belki de Bodrum'daki ilk modern anlamda yapılmış bir charter teknesi.
Yine bir yaz günü Raşit'in kahvesinde oturmuş muhabbet ederken (şimdilerin tabiriyle geyik) birden mendireğin ağzında içeri bir heyula girdi.Dur,aman,nedir bu diye ayağa kalktık.Gelen Neptün'dü. Ama böyle güzel, böyle alımlı, böyle denizci kuğu gibi süzülen böylesine büyük bir tekne görmemiştik o güne dek. Şimdi onun hikayesini dinleyelim İsmet Kaptandan. Bir anlatırmısın bize niye böyle bir tekne yaptın, nereden aklına geldi?

Charter ve dalış turlarına talep arttıkça tekne bulmakta güçlük çekiyorduk. Bu sırada Belçikalı bir arkadaşım, ”gel seninle ortak bir tekne yapalım” dedi. Aklıma yattı. Biraz büyükçe yapalım ki, kışın Kızıl Denize gidip orada çalışırsın, yazında burada çalışırsın dedi.Ben de kabul ettim.
Ali Kemal var tekne yapıyor, meraklı böyle işlere,”gel bir taslak yapıp bir plan çıkartalım” dedi. Tamam dedim. O sıralar Uğur diye bir gulet vardı, şahane bir tekne idi, İtalya'da yapılmıştı. Onun resimleri vardı, o resimlere bakarak günlerce kartonlar üzerinde çizerek 8 gün sonra istediğimiz çizimi elde ettik. Sonra bunları burada güvendiğim yaşlı bazı kaptanlar vardı onlara gösterdim. Çok hoşlarına gitti. Daha sonra İstanköy'e gittim oradan Kalimnos'a geçtim. Orada iyi denizciler vardır, iyi süngerciler vardır. Tanırdım onları, onlara gösterdim. Çok çok beğendiler; böyle bir tekne yaparsanız çok iyi olur dediler. Döndüm Bodrum'a, Ali Kemal günlerce uğraştı maketini yaptı teknenin. Maketi gezdirdim bu sefer. Herkes çok beğendi. Kimse kusur bulmadı.
1973 senesinde şimdiki marinanın olduğu yerde Türbe Tersanesi vardı bir kısmı Ali Kemal'in bir kısmı Ethem Özyurt'a ait, orada tekneyi kızağa koyduk, beş altı ay içersinde iskeleti bitti.
Bu sırada Belçika'da gece kulübü olan bir arkadaş telefon etti; ”İsmet Kaptan Cannes'da bir tekne aldım, Marsilya'ya getirmem gerek tekneyi götürmek için gelir misin?” dedi. Olur, ama marangozumu da getirebilir miyim dedim, kabul etti. Ama Ali Kemal'in bir işi çıktı gelemeyince yerine ağabeyi Engin Denizaslanı'nı götürdüm. Atladık uçağa Brüksel'e gittik, oradan da arabayla Cannes'a geçtik. Uzak doğu yapımı bir Grand Banks almış. Neyse biz geze geze Marsilya'ya gittik.
Türkiye'de iken İstanköy'e sık sık giderdik, orada yunanlılardan işitirdim Baudoin diye bir motor markası. Fabrikası Marsilya'da imiş. Kalktık gittik. Her türlü motor yapıyorlar. Orada bir motor sipariş ettim, beş ay sonra teslim ederiz dediler. Gerçekten beş ay sonra motor geldi. Zar zor gümrükten çektik.
1975 yılı Mayıs ayında tekne bitti, denize indirdik. Mart ayında Kuşadası'ndaki Club Mediterrane yaz ayları için kiralamak istemişlerdi. Haziran ayından itibaren çalışmaya başladık; Kuşadası-Bodrum-Gökova şeklinde turlar yapıyoruz. İki yıl böyle devam etti. Tekneyle gezenler çok beğeniyorlardı, bazıları sonraki seneler özel olarak kiraladılar, böylece yat charterına başladım ve bu charter iş bu günlere kadar devam etti.
Böylece dalış turizminden yat charter işine geçmiş oldum.44 senedir bu işi yapıyorum ve geçtiğimiz sezonu 376. grubumla kapattım. Hepsini yazarım,1981 den beri her şeyi kayıt ederim. Tuttuğum balıkları, tuttuğum yerleri dahi kayıt ederim, ölçülerine kadar.
Mesela 23-24 senedir Ruffino Chianti şaraplarının sahibi, onun yeğeni İtalya Merkez Bankası müdürü, sonra Milanolu bir gözlük fabrikatörü filan halen devamlı olarak gelirler.

İsmet Kaptan sen Bodrum'da başlangıcından bu güne kadar yat turizminin içinde bulunmuş bir kişisin. Bütün gelişmeleri yaşadın. Şimdilerde durum nedir, bu sektörün geleceğini nasıl görüyorsun?
Bu tarz tekne ile gezme işi Fransa'da başladı, oradan İspanya, İtalya ve Yunanistan'a geçti. Sonra da Türkiye'ye geldi. Buradan nereye gider bilinmez. Bu tarz tur yapanların hepsi zengin kişiler değildir. Macera arayanlar da var içlerinde, az parayla tatil yapanlar da. Ama lüks tekneler yapıldıkça, hatta içinde jakuzi bulunan kamaralı tekneler de yapılıyor artık. Tabii fiyatlarda artmağa başladı. Bence bir ara devredeyiz. Nereye kadar devam eder yat turizmi. Ama çevreyi yok etmeye, koyların doğal güzelliğini kaybetmeye başlarsak belki biraz daha devam eder ama sonra biter.
Ama şu sıralar yat imalatında hayli ilerdeyiz Bodrum olarak. Yat imalatında bir marka olduk. Zannederim imalatta altıncı, yat charterında dördüncü sıradayız. İmalat gün geçtikçe de ilerliyor.

Röportajı gerçekleştiren : A. Rasim Özgürel, BODTO.

92742277_10156657760856910_1390090822757646336_n.jpg
92742277_10156657760856910_1390090822757646336_n.jpg (70.49 KiB) 1722 kere görüntülendi
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir