GİRİT BEKTAŞİLİĞİNDE BİRİNCİ DÖNEM 1060-1122

Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT BEKTAŞİLİĞİNDE BİRİNCİ DÖNEM 1060-1122

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Oca 2021, 17:56

GİRİT BEKTAŞİLİĞİNDE BİRİNCİ DÖNEM
(Horasanizade Derviş Ali Dede Dönemi 1060-1122 )


Bu döneme adını veren kişi, ‘’ Fukara-yı Bektaşiye’’ kafilesinin başında gördüğümüz Horasanizade Mevlana Derviş Ali Dede’nin kendisidir. Dergâhta ilk serilen posta oturmuş ve yirmi iki sene kadar mürşitlik yapmıştır. Bu döneme ait belgelerin verdiği bilgilere göre dergâh göz kamaştıran bir şenlikle açılmış. ‘’ Fukara-yı Bektaşiye ‘’ kafilesinden yirmi otuz derviş ayrılıp dergâha alınmış ve gelip gidecek ve konacak canların hizmetlerine atanmışlar. Etraftaki tarla ve bahçelerin ekilip biçilmesine bakılmış. Kısaca bolluk ve bereketin her hazırlığı yapılmış ve bu şekilde parlak bir geleceğin adımları atılmış.
Ordunun hareket üssü o devirde Yeni Kale (İnadiye Kalesi) ve Brusa Köyü ile yeni kurulmakta olan Yurt Yeri Mamuresi o yörede bulunduğundan, her zaman gelenler ve gidenler eksik olmadığı için ortalık her zaman şenlik alanı gibiymiş.
Paşa Girit fethini tamamlayıp Kandiye Kalesi’ni fethettikten sonra, adanın mülki ve askeri teşkilatı ve Kandiye Kalesi’nin muhasarada tahrip edilen mevzilerinin yeniden inşası gibi iki büyük işin görülüp tamamlanmasına bakmıştır. Sekiz ay bu işlerle uğraştı ve 1081 Muharremi’nin onunda eski bir adet olan aşurenin dağıtımının ardından hareket edileceğini duyurur.
Hareket günü –Girit Valiliği’ne tayin etmiş olduğu- Ankebut Ahmet Paşa’yı yanına alıp tophaneye, oradan da dergâha giderek Dede ile vedalaşır.
Ali Nüzhet, Makale-i Muhareke-i Kandiye adlı eserinde bu konuya geniş bir yer vermektedir.
Fazıl Ahmet Paşa’nın bu tutumu Horasanızade’nin değerini ortaya koyan bir belge hükmündedir.İleride de belirtileceği gibi, beraberinde bulunan küçük kardeşi Hasan Dede’nin iki kölesi ve iki cariyesi olması, her iki kardeşin olağan bir hayat geçirmekte olduğunun kanıtı olduğu gibi, Allah’a erişmek için sefalet içinde yaşamanın şart olduğunu düşünenlerden olmadıklarının da delilidir.
1082 yılının ortalarına kadar mürşitliği sürmüş ve sonra baştan beri yanında olan kardeşi Hasan Dede’yi yerine atayarak kendisi inzivaya çekilmiş. Kısa bir süre sonra da aynı yıl içinde Hakka yürümüştür.
İkinci mürşit Horasanizade Hasan Dede, posta oturmasıyla beraber nefsinden fedakarlık ederek dünya malından elini eteğini çekmiş ve sadece tarikatın gereğini yerine getirmeye, tarikatın yayılmasına ve dergâhın gelişmesine kendisini vakfetmiştir.Bu nedenlerle posta geçtiği yıl uzak bir köydeki mülkünü satarak bunun parasıyla derğâha yakın başka bir yer satın alarak dergâha bağışlamıştır. Ayrıca Kandiye Mahkemei Şer’iyesi’ne başvurarak Mehmet adındaki Macar Kölesi ile Rus asıllı İbrahim adındaki bir diğer kölesi ile Fatma adındaki Rus asıllı cariyesini azat etmiştir.
İki buçuk yıldan biraz fazla mürşitlik yaptıktan sonra 1085 senesinin ilk aylarında, Gülboy adındaki Gürcü bir odalığından olan Mehmet isminde bir evlat bırakarak Hakka yürümüştür.
‘’Fukara-yı Bektaşiye’’ kafilesinin alemdarı Derviş Ahmet de aynı ay içinde Hakka yürümüştür.
Eldeki belgelerin içeriğinden öğrenildiği kadarıyla birinci dönem süresince dergâh devamlı olarak bolluk ve bereket içinde olmuştur. Bu süre içinde tarikattaki yerini kanıtlayarak yeterli aşamalılar sırasına girenlerin arasından seçilenlerin Pir Evi’ne durumları bildirilir ve icazetnameleri (yeterlilik belgesi, diploma) getirtilirmiş. Her iki durumda da seçilme ve icazet durumu mahkemei şer’iye vasıtasıyla Saltanat kapısına özel posta ile iletilirmiş. Mahkeme kayıtlarında bunların suretleri bulunmaktadır.
Birinci dönem esnasında posta geçen mürşitlerden biri Hacı Bektaş oğullarından Mehmet Dede Bin İvaz namında biri olup, Pir Evi’nden seçilerek 16 Şevval 1111 tarihli ferman ile tayin edilerek gelmiştir.
Bu devreye ait belgelerin verdikleri bilgilerin en önemli ve kayda değer görülen kısımları bu yazılanlardan ibarettir. Şimdi o dönemin sona ermiş olduğunu bildiren bir belgenin içerdiğine bir göz atalım.
Bu belge Kandiye Mahkemei şer’iye’sinin sicillerinin 26.cildinde kayıtlı bulunan 14 Safer 1122 (14 Haziran 1770) tarihli bir dava zabıtnamesidir. İçeriğini okuyan hayretler içinde kalır.Çünkü şimdiye kadar etrafına nurlar saçan, bolluk ve bereket içinde olduğu bilinen Horasanlı Dergâhı’nı birdenbire bomboş bir harabe, ıssız bir virane halinde görür ve adeta inanmak istemez ve bir tereddüt içinde kalır. Halbuki gerçek maalesef olduğu gibidir.
Belge diyorki:Hatice ve Saliha adlı iki kadın dergâha uğramış fakat ortalık boş ve terk edilmiş bir yer olduğundan korkarak Yeni Kale’ye , İnadiye Kalesi’ne gitmeye karar vermişler. Gurup vaktinde yollarına devam ederlerken, Yusuf, Mehmet, İbrahim ve yine Mehmet isminde dört eşkıya yollarını kesmiş, kadınları zorla yanlarına alarak boş ve harap bir vaziyette bulunan dergâhta bütün gece tecavüz etmişler. Bu belgeden anlaşıldığına göre dergâh o tarihte terk edilmiş ve boş bir halde bulunuyormuş.
Aşağıda sunulan ikinci dönem belgelerinden ilki, dergâhın yeniden inşa edildiğini belirttiğinden, o esnadaki tenha ve boş halinden başka harap olduğu da anlaşılıyor. Zaten böyle merkezi bir kuruluşun meydana gelen kötülüklerin yapılabileceği bir tenhalıkta olması aynı zamanda oturulamayacak kadar da harap olduğunu akla getirir.
Şimdi bir sual sorularak bu harabiyet nasıl ve ne zaman oldu denilirse, buna cevap vermek mümkün değildir. Yapılan araştırmalar bu hususta en küçük bir ipucu bile vermemektedir. Gerçekleşen olaylarda, adada buna neden olacak bir başkaldırı olmadığı görülmektedir. Resmi kayıtlara göre bir depremin de yaşanmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bunun şahsi düşmanlıktan veya köktendincilikten kaynaklanan zorlamalarla olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bu makalenin yazılmasına kaynak olan Horasanlı Dergâhı Tarihi’ndeki belgelere göre, birkaç defa mahkemei şer’iye’nin ve hükümetin kişisel saldırılarına ve iftiralarına uğramıştır.



GELENEKSEL KÜLTÜRÜYLE TÜRK GİRİT
TOPLUM/ÜÇÜNCÜ CİLT
ARAŞTIRMA DERLEME ÇEVİRİ
Ali Ekrem ERKAL
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir