GİRİT FIKRALARI ÜZERİNE Nazım ÇOKİŞLER

Girit Konulu Fıkralar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT FIKRALARI ÜZERİNE Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 21 Ağu 2019, 18:05

Fıkralar


İnsanları bazen güldürmek ve eğlendirmek; bazen de düşündürmek ve ders vermek amacıyla anlatılan, genellikle gerçek olaylara dayanan, kısa nesir şeklindeki halk anlatmalarımızı fıkra diye tanımlayabiliriz. Anadolu halk kültüründe Temel, Nasreddin Hoca veya Bektaşi gibi klasik tipler bulunurken Giritlilerin fıkralarında, hakim olan tek bir tip yoktur. Fıkraların kısa olması, giriş ve sonuç manilerinin unutularak yalnızca en belirgin kısımlarının kaldığını göstermektedir.

1, 2, 3 ve 6 numaralı fıkralar Girit’ten geldiklerinde ya çok az Türkçe bilen ya da hiç bilmeyen Giritlilerin iletişimde çektikleri sıkıntıları yansıtması bakımından önem taşımaktadır. Anlaşılan, bu sıkıntının boyutları oldukça büyüktü.

Fıkra 4 ve 5 Giritlilerin din konusuna bakışlarının genel ipuçlarını vermektedirler. Kaynak kişilerle yaptığımız görüşmelerde bizde uyanan izlenim de, Giritlilerin din konusunda hiçbir zaman tutucu olmadıkları şeklindedir.

8 ve 9 numaralı fıkralar, Türkiye’ye göç eden Giritlilerin, “keçinin yediği her ot yenir” şeklinde özetlenebilecek yemek kültürleriyle yerli halk üzerinde bıraktıkları şaşırtıcı etkiyi gösteriyor olmalıdır. 10 numaralı fıkra da bunu destekler mahiyettedir.

12, 13, 14 ve 15 numaralı fıkralar ise “Palavra” şeklinde değerlendirilmelidir. Birden fazla kaynak kişinin belirttiğine göre, palavra söylemek Giritliler arasında bir alışkanlıktı. Bu konuda ilginç olan husus şudur. M.Ö. 6. yy’da yaşamış olan Giritli şair ve kahin Epimenides’in söylediği ve en meşhur paradokslardan bir olan “Girit Paradoksu” ya da “Giritli Paradoksu” olarak bilinen paradoks şöyledir. “Bütün Giritliler yalancıdır ve ben bir Giritliyim.”

Giritliler hakkında bu konudaki bir başka rivayet ise şu şekildedir.



Osmanlılar zamanında, bir gün padişah sarayında sadrazamı ve vezirleriyle otururken dışarıdan gürültüler gelmeye başlar. Böyle vızır vızır konuşup duran birileri vardır. Sadrazama döner ve sorar “Ne oluyor dışarıda?” diye. Sadrazam da” Giritliler padişahım” der, “yalan söylemek için sizden izin istiyorlar”. Padişah durur, düşünür sadrazama tekrar sorar, “Bu Giritlilerin yalan söylemesinin hazineye bir zararı var mıdır?” sadrazamın “Yoktur” demesi üzerine padişah tez elden bir ferman hazırlatır “Giritliler yalan söyleyebilir”
İşte Giritlilerin dayanağı budur, bu hikaye Ege kasabalarında sık sık anlatılır50.

Değişik kaynak kişilerin belirttiği, adanın doğal kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle bir geçim kaynağı olarak avcılığın ada yaşamı için önemli bir rolünün olduğu bilgisinden hareketle, bu tür abartmaların, neredeyse klasikleşmiş avcı hikayeleri ile ilişkili olması akla yakındır.

(Bitirme Tezi, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 1977)
Nazım ÇOKİŞLER TEZİNDEN ALINTIDIR.


Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir