GİRİT’İN BİR ÇINARINI DAHA KAYBETTİK GİRİT’İN BİR ÇINARINI DAHA KAYBETTİK

Giritli Tanınmış şahsiyetler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT’İN BİR ÇINARINI DAHA KAYBETTİK GİRİT’İN BİR ÇINARINI DAHA KAYBETTİK

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 09 Haz 2019, 00:41

KEMALİYE DOĞRUER (1924/KANDİYA/GİRİT)
Söyleşi: 25.09.2011 (EMİR DOĞAN SAVAŞ)
D.S.- Kemaliye hanım teyze, 88 yıllık bir çınar olarak mübadele yıllarını ve sonrasını size anlatıldığı kadarıyla özetlermisiniz? K.D.- Annemlerden dinlemiştim Mudanya'ya gelişimizi. Mübadil olarak Mudanya'ya geldiğimizde ben 4 aylıkmışım. Biz ilk vapurla gelmişiz.Kırzade gemisiyle Mudanya'ya . Sonra bir vapur daha gelmiş ama ismini bilmiyorum. Yolculuk onbir gün sürmüş.Yolculuk sırasında gemide ölenler olmuş. Ölenleri denize atmışlar. Ne yapsınlar yolculuk 11 gün sürmüş.
Bizi önce bir yerde karantinaya almışlar(muhtemelen Tuzla'ya uğramış). İlaçlamışlar, yıkamışlar bizleri. Tekrar gemiye bindirip Mudanya'ya getirmişler. Annem-babam ve iki kardeşimle birlikte geldik.
61764705_2292727087652329_1947601603825500160_o.jpg
61764705_2292727087652329_1947601603825500160_o.jpg (87.76 KiB) 1638 kere görüntülendi
Babam Heraklion'dan(Kandiya),Çenurya Porto'dan (Yenikapı). Annem, anneannem, teyzemler Triskamares Köyü'ndendi.
Mudanya'ya gelince yerlilerden bir muhtar bizlere çok yardım etmiş. Anons ettirmiş;" Mudanya'ya bir gemi muhacir gelecek isteyen evine konuk alsın" diye. Yine muhtar camilere mangalla kömür koydurmuş gelenler üşümesinler diye. Bize yemek vermişler, yedirip , ısıtmışlar. Bizler 16 haneymişiz. Amcamlar,teyzemler...
Ben o gün çok ağlamışım. Benim ağlamamla Muhtar bize sahip çıkmış, 16 kişiyi evine almış. Bizim sülalenin kısmeti, kaderi varmış. Yani ben, ağlamamla 16 kişiyi sokakta kalmaktan kurtarmışım. Nasıl ağlamayayım. 4 aylık bebek,yarı beline kadar pislik içinde.Annem çaresiz nerede, nasıl yıkasın, nasıl baksın...
Tesadüf olarak o gün Muhtarın çocuğu ölmüş.Eşi beni yıkamış,emzirmiş. Ölen bebeğinin salıncağında sallamış, yirmidört saat uyumuşum. Annemleride yıkamışlar, hepsi yer yataklarında pestil gibi yatmışlar.Bizi evlerinde 15 gün misafir etmişler. Sonra babamları
(16 kişi) Dereköy'e götürmüşler." Burada deniz yok ,ben burada yapamam" deyince tekrar Mudanya'ya gelmişler. Daha sonra Siğiköyü'nü beğenmiş. Biz dört kardeştik. Hepimize iskan vermişler.150'şer ağaç . 16 haneye de vermişler. Benim babam Girit'te ziraatçiymiş (jooporos=ziraatçi ). Meşhurmuş Girit'te. Bağ,bahçe işlerinden çok iyi anlarmış. Babam
16 hane içinde tek tük Türkçe bilen kişiymiş.Gavur elinde yedi yıl askerlik yapmış.Orada bir doktorun yanında öğrendiği merhemler, ilaçlarla Giritlileri tedavi edermiş. Babam buraya az bir parayla gelmiş. Köyde bir kahve açmış, akrabaları dilenmesinler diye. Kahvenin içine yağ koymuş, tuz koymuş, un koymuş onları satarak 16 haneyi bir yıl geçindirmiş. Babamın ismi Ali Baba'ydı. Baba ismini, lakabını onlara baktığı için koymuşlar. Bir de onlara traş takımı almış, bitlenmesinler diye. Giritlilere sahip çıkmış babam.
D.S- Aileniz mübadele için gün sayarken babanıza bir haber gelmiş. Neydi o haber? K.D.-Babamdan dinlemiştim;" Mübadele kararı alınmış, pasaportlar bekleniyor (Kandiya'dayken). Mübadele için gün sayıyorlar. Yani mübadeleden 5-6 ay önce. Babamın bir Rum hanım arkadaşı Aliros (Ali); " kaç buralardan seni de asacaklar" demiş. O günlerde, her akşam Türk gençleri meydanda çan çalarak asıyorlarmış. Bunun üzerine babam ne kadar ziynet eşyası varsa toplamış, ailesiyle birlikte Hürriyet hanım'ın (Hürriyet İnan) babasının çiftliğine sığınıyor. Orada ağaç keserek 6 ay saklanıyor gemiye bininceye kadar..
D.S.- Mübadil olarak köye geldiğiniz zaman maddi ve manevi anlamda sıkıntı çektiniz mi? K.D.- Önce dil sorunumuz vardı, sadece babam çok az Türkçe biliyordu. Başka da bilen yoktu. Derdimizi anlatmakta epey sıkıntımız oldu. Yerli köylülerle sıkıntılarımız oldu. Bizi tanımıyorlardı ya da yanlış tanıyorlardı. Dilimiz Rumca olduğu için bizi gavur olarak görüyorlardı. Türk'sün Türkçe bilmiyorsun. Ama çok şükür Müslüman'dık. Babam anlatmıştı, Girit'te paşanın biri şöyle demiş; "DİLİMİZİ verdik ama DİNİMİZİ vermedik ". Belki de bizim için söylemiş en güzel cümleydi.

Müslüman olduğumuzu kabullenmeleri epey zaman aldı. Uzun süre içimize dönük yaşadık. İlk zamanlarda çok fakirlik çektik. Ama babam bizleri aç bırakmadı. Orada kalan mallarımızın karşılığını eksik ziyade aldık sanırım.
Babaannem ölmüştü. Giritliler içinde ilk ölümdü.Siğiköyü'nün yerlileri yıllarca Rumlarla birlikte oldukları için Rumca'yı biliyorlardı. Anneme, "Hatice hanım siz ölülerinizi şarapla mı yıkıyorsunuz?" diye sormuşlar. Annem başlamış Yasin-i Şerif okumaya.Türkçe bilmesek de "Biz Müslüman'ız " demiş. Tabi söylediklerine pişman olmuşlar. Neyse o gün babaannemi gömüyorlar. Demişler;" Girit'ten gelenlerin mevlüdünü görelim". Bizim mevlüdümüz bütün gece onikiye kadar sürermiş. Onlarda daha kısa sürermiş. Yerliler o gün helva yaparlarmış. Biz üçüncü gününde yaparmışız. Demişler "Bunlar tam Müslüman"... Zamanla yerliler bizi sevdiler. Ailemizde okumuş olanlara kızlarını vermek istediler.Diyorlarmış ki;" Bunlar 16 hane. Ne bir hırsızlık var, ne bir uğursuzluk var, ne bir katil var içlerinde". Ve köyde "Giritliler medeni yerden geldiler diye anılırdık"... Dil sorunumuz çözülünce aramızdaki sorunlar da ortadan kalmış oldu. Artık kendimizi anlatabiliyorduk.
D.S.- Kemaliye teyze Atatürk ile ilgi düşünceleriniz nelerdir? K.D.- Ben Atatürkçüyüm. Giritlileri hemen hemen çoğu Atatürkçüdür. Bak Atatürk'ün resmi yanı başımda duru her zaman. Atatürk bizi gavurların elinden kurtardı. Bize bir vatan bahşetti.Orada kalsaydık, ya canımı alırlardı ya da dinimizi. Ülkemizin sıkıntılarına rağmen bize kucak açtı. Ona karşı olan minnettarlığımız kelimelere sığmaz...
20 yaşında gelin geldim Mudanya'ya. Yerli kadınlarla aram çok iyiydi. Benim hep yerli olduğumu zannetmişler. Uzun yıllar Giritli olduğumu fark etmemişlerdi...
D.S- Bildiğim kadarıyla siz Girit'e gitmiştiniz, orada ne hissettiniz? K.D.-Girit'e iki kere gittim. İlk gidişim 1997 yılındaydı. Evimizi bulamasak ta çevresini gördük. Tabi ki hüzünleniyor insan. İyi ki çok küçük yaşta gelmişim, bir şey hatırlamadığım için duygusallığımı biraz azaltıyor. Orada bana Kandiya doğumlu olduğum için çok itibar ettiler.Hediyeler verdi bana Rumlar.
D.S.- Şu an kaç kardeş kaldınız? K.D.-5 kardeş kaldık, 3'ü öldü(Fahriye, Mustafa,Mehmet öldü).
D.S.- Girit yemeklerinden bahsedermisiniz? K.D.- Çulama meşhurdur. Yufkalı, tavuklu, pirinçli yapılır.Bizim böreğimizdir. Kuzu etli Marata (Marasa) meşhur, Askorlubus meşhur, Fırında Patates meşhur, Pilavımız, Yoğurtlu etimiz meşhur. Yoğurtlu eti herkes yapamaz. Ben çok güzel yaparım, iyi olsam yapar size yedirirdim. Nasıl Yaparım? Kuzu etini çok güzel kavururum. Ben biraz suyunu çektiririm., yağınla bırakırım. Bir kilo yoğurda 2-3 yumurta kırarım.Biraz unu eritirim, içine atarım, iyice çarparım onu. Eti az ateşe koyarım, ağır ateşte merhem gibi olur. Mayıs ayında da oğlak etiyle yapılır. Tadına doyamazsınız.
Giritliler un helvasını da çok güzel yaparlar, damağa yapışmaz. Giritli Kurabiyesi, Kuluraça var. Kuluruça, mahlep,maya,un,şeker, ve kuru üzümle yapılır. Bayramların arifesinde yapmak adettir. Bir de Trivitya var. Giritlilerin Kaluçuna'sı da meşhurdur. Un, yağ, şeker, maya konur.Mayası gelince hamur bohça gibi açılır, ortasına tatlı lor konur,bir yumurta sürülür. Trinopites'leri vardır Giritlilerin. Mayalı değildir, yağda kızartılır.
Nohut Ekmeği, kurban bayramlarında yapılır, kurban etiyle yenir. Nohut mayası tutturularak yapılır. Nazar değmesin diye ne zaman yapılacağı kimseye söylenmez. Çünkü mayanın tutması oldukça sıkıntılıdır. Çiğ nohutlar dövülerek un haline getirilir. Kavanozlardaki ılık suya atılır, üşümesin diye kavanozlar kalın bezlerle sarılır.Geceden mayalanmaya bırakılır, sabah ancak maya elde edilir. Maya köpüklenir. Maya unla karıştırılarak hamur elde edilir. Hamur ekmek şeklinde tepsilere dizilir. Fırına verilir.
Giritlilerin en meşhur yemekleri otlarıdır. Bahar aylarında toplanır.Haşlama ya da çiğ olarak zeytinyağlı yenir. Vuruvez, Hindiba, Çohuz, İstifno, Avrones ... gibi.
D.S.- Giritlilerde lakaplar çok önemliydi. Hangi lakaplar vardı? K.D.-Hatırlayabildiklerim; Kobi, Peçi, Peçina, Çurlos, Sangalango, Sağaros, Kara Mehmet, Aksiyanu,Daguni, Arap Mustafa ...

(NOT: 25.09.2011 günü "KEMALİYE DOĞRUER" ile kendi evinde yaptığım söyleşiye ait video çekimi kayıtlarından özetle yazıya dökülmüştür.)
KEMALİYE DOĞRUER 31.05.2019 GÜNÜ VEFAT ETMİŞTİR.
RAHMETİ VE IŞIĞI BOL OLSUN.
E.DOĞAN SAVAŞ
01.06.2019

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir