Zorba Begümşen Ergenekon

Girit Konulu Filimler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Zorba Begümşen Ergenekon

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 07 Eyl 2019, 09:46

Zorba
2018040704112415_1qut3k8lfs9ihrdo6v89lcbcq41.jpg
2018040704112415_1qut3k8lfs9ihrdo6v89lcbcq41.jpg (15.52 KiB) 2101 kere görüntülendi
Begümşen Ergenekon
Aydınlık Gazetesi, 4.5.2019


Nikos Kazancakis, Osmanlı İmparatorluğu’nda, 1883’te Girit’in Hanya (Kandiye) kentinde doğar. Soyadı “Kazancı-oğlu” demektir. Tanınmış eseri “Alexis Zorbas’ın Hayatı ve Maceraları” 1946’da yayımlanır. Ahmet Angın tarafından Yunanca aslından çevrilerek 1963 yılında Aleksi Zorba ismiyle basılır. Anthony Quinn, İreni Papas ve Alan Bates’in başrollerini oynadıkları bu romanın filmini ise Kıbrıslı Mihalis Kakoyannis 1964’te çeker. Bu eserin Broadway müzikali 1968’de sahnelenir. Koreografisi Rus asıllı Amerikalı Lorca Massini’ye ait olan balesi ise 1998’de İtalya’da, 2010’da ise Türkiye’de sahnelenir. Bestesi; Sakız Adası’nda Giritli bir baba ve İzmir-Urlalı bir anneden doğan Mikis Teodorakis’e aittir. Son olarak bu bale 30 Nisan’da Söğütözün’de, Congressium’da oynandı. Ama artık bu eser, yazarı yerine Theodorakis’e mal ediliyor ve Kültür Bakanlığına ait el kitabında (2019) esas yazarın adı yer almıyor.
2019050318594793_iqrohglh6h6cmun22isvn0be131.jpg
2019050318594793_iqrohglh6h6cmun22isvn0be131.jpg (81.76 KiB) 2101 kere görüntülendi
KADIN CİNAYETİ YERGİSİ

Bu oyunda, Amerikalı kitap kurdu ve yazar John, Girit’e giderken gemide rastladığı ve usta olarak işe aldığı Aleksis Zorba’yla yatırım yapacağı Linyit Kömür ocaklarının bulunduğu köye gelir. Tepeden tırnağa beyazlar içinde ama Zorba yöresel “cepkenli” kıyafet içindedir. Köy meydanında Türkiye’den çok iyi bildiğimiz kimi yöresel halk oyunları, kimi modern dans, kimi ise baleden karma oyunlarla karşılanırlar. Bu dansların arasında, Rumların ve Türklerin yüzyıllarca birlikte yaşamasının mirasını taşıyan Zeybekiko, Halay ve Hasaposerviko da vardır. Türk varlığı ise köçek kıyafetli göbek dansıyla karşımıza çıkar. Şarkıların Türkçe çevirisi sahnenin üstünde olmadığı için öykü takip edilememektedir. Oyunda, bar ve pansiyon sahibi Madam Ortans ile alımlı genç dul Marina da kadınlar arasındadır. Aleksi Zorba tensel aşk peşindedir ama kadınları sevmeye hazır oluşu ile Kazancakis tarafından ortalama erkek mizacını ve zayıflığını canlandırır. Çünkü köyde pek çok erkek duygu ve sorumlulukları olmadan genç dul Marina’nın da peşindedir. Ancak Marina; bir gecelik de olsa, uzun süredir kendisine sevgi besleyen John ile bir gece geçirir. Kazancakis gerçekçidir çünkü ertesi günkü linç girişiminde Zorba her ikisini birden savunamayacağını anlayınca, sürü halini almış halktan John’u kurtarmayı seçer. Kadına karşı erkek dayanışması haklı ve üstün gelerek toplumsal cinsiyet açısından yine bir kadın yasak elmayı bir erkeğe tattırdığı için kurban edilir. Bu elma bugün “Apple” bilgisayarlarının simgesidir. Oyunda Zorba’nın felsefesi olarak “hayatın yenilgileri karşısında yılmamanın” ifadesi olarak sirtaki dansı Teodorakis’in unutulmaz oyun havası eşliğinde yapılırken sevinç ve kederin dansla ifade edilebileceği anlatılır. Baledeki en doyurucu dans da odur.
KAZANCAKİS’İ ETKİLEYEN TÜRK VARLIĞI

Aleksis Zorbas romanının önsözünde Kazancakis, tarihin ilk Çanakkale Savaşı olarak bilinen Truva Savaşı’nın manzum destanı Odise’yi savaştan 400 yıl sonra yazan ve Hellence olmayan Anadolu dili konuşan İyonlu (İzmir) Homer’in, Budha’nın, Niçe’nin ve Bergson’un edebi ve felsefi düşüncelerinin etkisi altında kaldığını yazar. Sadece onlar mı? İkinci Dünya Savaşı sırasında kaleme alınan bu eserde kendisine öğüt veren bilge Türk’ün vermiş olduğu anlaşılan hayat dersini Zorba’nın ağzından John’a şöyle anlattırır: Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk’tür, bu Bulgar’dır ve bu Yunan’dır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim. Neden? Çünkü bunlar Bulgar’mış ya da bilmem neymiş. Şimdi sık sık şöyle diyorum: Hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. Ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! Hepsine acıyorum işte. Boş versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek. Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be. Hepimiz kurtların yiyeceği etiz!

ÇÜNKÜ

Zorbaş kelimesinden türeyen ve Türkçe, Farsça ve Yunancada gücüne güvenerek halkı zalimce idare eden, zora başvuran kişi anlamına gelse de Aleksi Zorbas’ın kalbini yumuşatan yaşlı bir bilge vardır. Kazancakis onun ağzından şöyle anlatır: Komşumuz ihtiyar bir Türk olan Hüseyin Ağa çok yoksuldu, hanımı, çocukları da yoktu. Akşam eve geldi mi, avluda diğer ihtiyarlarla oturur, çorap örerdi. Ermiş bir adamdı Hüseyin Ağa. Bir gün beni dizlerine aldı; hayır duası eder gibi elini başıma koydu; ‘Aleksi’ dedi, ‘Bak sana bir şey söyleyeceğim, küçük olduğun için anlamayacaksın, büyüyünce anlarsın. Dinle oğlum, Tanrı’yı yedi kat gökler ve yedi kat yerler almaz; ama insanın kalbi alır, onun için aklını başına topla Aleksi, hiçbir zaman insan yüreğini yaralama. (Zorba, Nikos Kazancakis, Can yayınları, 15. baskı, sayfa 257).
[/size][/color][/i][/b]

https://www.aydinlik.com.tr/zorba-begum ... mayis-2019
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir