1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Girit Konulu Dergiler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 18:56

14 Levent Deniz, Midilli’de Söğüdün Gölgesinde, 2010.
İlk sayfalarda Lozan Antlaşmasının mübadele ile ilgili maddeleri bulunur. Romanın her bölümünün başında bir epigraf vardır, epigraflar şiirlerden ve kısa alıntılardan oluşur. Romanda pek fazla tasvire yer verilmemiştir, yazar fikirlerini karakterler aracılığı ile okura iletmiştir. Hikâye mübadele sebebiyle birbirlerini kaybeden iki sevgilinin hikâyesidir.
“Yoğurtçu, Yoğurtçu” kitap bu nida ile başlar ve bu nida ile biter. Romanın sonu aslında romanın başlangıcı olarak kurgulanmıştır. Birinci bölüm yoğurtçu ve oğlu Ethem’in bulunduğu sahne ile başlar. Cuma vaktidir ve ortalık hareketlidir. Babası Ethem’den namazdan sonra köyün uzak yerlerine kadar gidip yoğurt ihtiyacı olan Rumları dolaşmasını ister çünkü Pazar günleri Rumlar, Türklerin ihtiyaçlarını düşünerek dükkânlarını açık bırakmaktadırlar, toplumlar arasında karşılıklı saygı hüküm sürmektedir. Bu esnada yazar vaka zamanı ile nesnel zamanın farklı olduğunu okuyucuya hissettirmek için şu ifadeyi kullanır: “Ne güzel günlerdi! Ah şu dışarıdan gelenler olmasaydı” (s. 19). Romanı bize aktaran sadece sesini duyduğumuz üçüncü tekil şahıs ya da anlatıcı yazar anlatılanların geride kaldığını ima eder.
Midilli Adası Anadolu’dan gelen haberler ile sarsılır, Yunan Ordusu yenilmiş ve İzmir’e doğru çekilmektedir. Türkler sevinçlerini, Rumlar da üzüntülerini belli etmezler. Türkler Midilli’nin tekrar Osmanlı hâkimiyetine geçeceğini ümit ederler. Halil Çavuş ailesini Anadolu’ya götürür. Aile zeytincilik ve marangozluk ile geçinmeye çalışır. Bu esnada Mübadele Antlaşması imzalanır. Yazar mübadele ile ilgili düşüncesini şu şekilde aktarır. “Özünde doğruydu bu mübadele fikri, iki ülke de bunca düşmanlıktan sonra kendi ülkelerinde yaşayan farklı milletlerin can güvenliğini sağlamakta zorluk çekecekti” (s. 118).
Ailenin küçük oğlu Ethem yaşlanınca geride bıraktığı sevgilisi Eleni’yi görmek için Midilli’ye gider. Eleni’nin hiç evlenmediğini ve yıllar boyu kendisini beklediğini öğrenir. Eleni yeni vefat etmiştir, Ethem onun taze mezarı üzerinde kendini ağlarken bulur. Bu olay mübadelenin insanların hayatlarına getirdiği olumsuzlukların sembolü olur.
15 Ali Ezger Özyürek, Muhacirler (Bitmeyen Göç ), 2011
Yazar; sevimli, bilge, görmüş geçirmiş, neşeli ve sevecen bir dede portresi ile romana giriş yapar. Bu kişi onun dedesidir ve romanın başkahramanıdır. Torunları ile yakından ilgilenir, onlara hikâyeler okur. Kültür düzeyi yüksektir, okuma ve yazması iyi seviyededir. Torunlarına geçmişini neşe ile anlatırken bazı noktalarda susar hatta gözyaşı döker. Turan dede ilerlemiş yaşına rağmen ufak tefek ticaret yapar, amacı para kazanmaktan ziyade dost kazanmak, insanlarla ilişki kurmaktır.
Romancının üslubu sade ve süsüzdür. Vaka zamanı, bir halka daha geri gider ve mübadeleye kadar geçen zaman aktarılır. Turan Dede’nin babası ve yazarın dedesi Çoban Muharrem anlatıya girer, Muharrem son derece otoriter bir babadır. Aileyi bir arada tutmaktan başka fikri yoktur. Balkanlar’da yaşanan karışıklıklar onun ailesine karşı daha ihtimamlı davranmasına sebep olur. Turan dede büyük şehre giderek Rüştiye’ye devam edip subay olmayı ister. Rüştiye’ye bir buçuk yıl devam eder. Köyde sevdiği bir kız vardır: Gülsüm. Birbirlerini severler. Hatta Hıdırellezde yumurta vurarak eş seçme geleneğinde Turan yumurta atarak Gülsüm’ü vurur. İki abisi askere çağrılınca evde iş yapacak erkek kalmadığı için Turan babasının sözüne uyar ve çok istediği Rüştiye’yi bırakır. Turan’ın otoriter babasına boyun eğeceği tek konu bu değildir. “Köyün bıktırıcı, insanın istediği gibi davranmasına izin vermeyen hayatı başlamıştı” (s.37). Her yerde çeteler oluşur, Balkanlardaki etnik unsurlar kendi çetelerini kurar ve bağımsızlık için faaliyetlere girer. Turan’ın iki abisi de savaşta şehit düşer, yengesi Farız dul kalır. Muharrem Dede Turan’ın Farız ile evlenmesine karar verir, Turan’ın Gülsüm’den vazgeçmesi istenmektedir. Turan bu emrivakiye de boyun eğer.
Turan Dede tifüs salgınında karısı Fariz’i kaybeder, üç çocuğun bakımı ona kalmıştır. Otuzlu yaşlarında olmasına rağmen tekrar evlenmeyi düşünmez, kendisini çocuklarına adar. Çocukları evlenir torunları olur, o artık Turan Dede’dir. Çalışkan, dürüst ve tutumlu biridir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 18:57

“Duvar ustalığından, hocalığa, ekin biçmekten odun satmaya kadar her türlü işi deniyor” (s. 165). Romanın geri kalan kısmı ailenin Anadolu’daki hayatını anlatır. Herkes bir iş bulur. İlk yerleştirildikleri bölge olan Samsun’un Havza ilçesinden ayrılıp başka bölgelere yerleşirler.
16 Tülin Çayırcı, Gülcemal, 2012.
Gülcemal, Tülin Çayırcı’nın ilk romanı olmasına rağmen oldukça hacimli ve dikkat çeken bir eserdir. Mübadele yazarlarının birçoğu, edebiyat dünyasına bu ilk romanları ile adım atarlar, eserlerinde teknik zayıflıklar ve izlek sorunları yaşarlar fakat bu sorunlar Tülin Çayırcı’da oldukça azdır. Tülin Çayırcı romanın başkişisinin Fatma’nın kendi büyük ninesi olduğunu söyler. Yazar –gerçek hayatta bu kadar dramatik mi bilmiyoruz- çok dramatik bir karakter yaratmıştır, romanın sonunda okuyucu bir duygu patlaması yaşar. Fatma iki ayrı gurbeti görür, sürecin sonunda tahammülü biter ve hayattan ayrılır. Küçük bir çocukken ailesi ve ikizi Gülizar çeteciler tarafından katledilir, başka bir ailenin gözetimine girer; yetişkin bir kadın olup evlenince Türkiye’ye göç eder. Türkiye’de yabancılık çeker, yerli halk onları hep ikinci sınıf birisiymiş gibi hissettirir. Tüm bu olayların ortasına üç tane büyük kayıp yaşar: İlki, ikizi Gülizar; ikincisi, kızı Gülizar ve ardından yetişkin kızı Meryem. İlk iki kayıp Yunanistan topraklarında, son kayıp ise Türkiye’dedir.
Roman yirmi dokuz bölümden oluşur, her bölümün başında olayları özetleyen bir başlık ve başlığın hemen altında olayın geçtiği yer ve zaman verilir. Sonsözde yazar roman kişilerinin gerçek kişiler olduğunu, olayların bir kısmının ise kurgu olduğunu belirtir. Zaman doğrusal olarak ilerler, nadir olarak karakterler geçmişe dönerler. Olayları bize anlatıcı yazar aktarır ve romanda sadece bir ses olarak yer alır. Yazar, karakterleri Rumeli ağzıyla Türkçe konuşturur ki bu hiç gerçekçi değildir fakat yazar sonsöz de romanda yer alan karakterlerin Türkiye’ye gelince bu şive ile konuşmaya başladıklarını, çocukken kendilerini böyle tanıdığı için bu şekilde bir şive kullandığını söyler. Karakterlerin Yunanistan’da iken Makedonya dilini konuştuklarını belirtir. Dolayısıyla karakterlerin Yunanistan’da iken konuştukları şive bir kurmacadır. Bir mübadil olarak Anadolu’da ikinci sınıf bir vatandaş olarak görülmek Fatma’yı çok yaralamıştır.
17 Figen Şen Ünal, Bir Avuç Mazi, 2012.
. Romandaki olaylar Mayıs 1924 yılında geçer. Yazar romanı dar bir zamana sıkıştırmıştır. Mekân bir Alasonya’dır, bir Adana’dır; yazar mekânı bir sebep sonuç ilişkisi içinde vermiştir. Zaman ve mekân aynı anda akıyor gibi gözükse de, yazar Mübadillerin Adana’da bulunma sebeplerinin Alasonya’da yaşadıklarından ötürüdür. Bu manada Alasonya ile ilgili anlatılanlar zamanda geriye gidiştir. Eser anlatıcı yazar tarafından aktarılır.
“Mustafa Kemal çağırıyor, yarın yola çıkarız” (s. 1). Eser bu ifade ile başlar. Roman kahramanı Fethi Bey Yunan Hükümetinden bir celp kâğıdı alır, bu celp doğrultusunda Yunanistan’daki mallarını beyan edecek ve karşılığını Türkiye’de alacaktır. Fethi Bey, malını mülkünü bir gün dönersem diye Rum komşusuna emanet eder. Komşusu Niko, mallara o dönünceye kadar iyi bakacağına söz verir. Fethi Bey karakter olarak bir beyefendidir, halk ve adalet konusunda oldukça hassastır. Ailesini trenle Selanik’e götürmeye karar verir, diğer yandan yolda bir kıyıma uğramaktan korkar.
Türkler Yunanistan’dan ayrılmadan Anadolu’dan Rum göçmenler gelmeye başlar. Rumca konuşamayan ve Türkçe bilen bu göçmenlere tercümanlık etsin diye muhtar Fethi Bey’in kızı İkbal’i yardıma çağırırlar. İkbâl yaşanan zıtlığı şu cümlelerle özetler: “Rumca bilmeyen Rumlar, Türkçe bilmeyen Türklerden yardım istiyor” (s.20). Yunan Hükümeti her bir Türk ailenin bir Rum aileyi yanlarına alacağını beyan eder. İkbâl bebekli bir bayanı evine misafir etmek zorunda kalır.
Fethi Bey yaşananların bir sürgün olduğunu düşünür çünkü iki hükümetin izni olmadan kimse geriye dönemeyecektir. Güverte tam bir keşmekeştir: insanlar, çocuklar, hayvanlar, eşyalar her yerdedir. Ayakta durmak bile mümkün değildir. Gemi görevlileri bir düzen kuramazlar, gemi haddinden çok daha fazla insan yüklemiştir. Yemek yemek, çay almak,
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:00

tuvalete gitmek çok büyük mücadele gerektirmektedir. Gemide vefat edenler cenaze namazının ardından denize bırakılır,
Artık yolculuk bitmiştir, bahçeli ve tek katlı bir eve gelirler. Odaların ve evin şekli onlara yabancı gelir. Burası onların yeni evleri ve vatanlarıdır. Bahçedeki tulumbadan su çekerler, susuzluklarını giderirler. Komşular meraklı gözlerle yeni gelenleri takip ederler. Cevriye Hanım göğsünde bir mendil içinde sakladığı toprağı çıkarır. Bir avuç mazidir elinde tuttuğu toprak. Dikkat edince toprağın içinde bir sardunya kökü görür, bu yeni fidan onlar için bu yeni topraklarda umudu temsil eder aynı İkbâl’in karnındaki bebek gibi.
18 Yılmaz Karakoyunlu, Mor Kaftanlı Selanik, 2012
Yılmaz Karakoyunlu tanınmış bir siyasetçi ve yazardır, birçok eseri vardır. Mübadeleyi anlattığı Mor Kaftanlı Selanik mübadeleyi başkentler ve liderler nezdinde ele aldığı için diğer romanlardan farklı bir yerdedir. Romanı bize anlatıcı yazar aktarır, mekânlar çok farklıdır; Ankara, Atina, Resmo ve Şarköy en belirgin olanlarıdır. Yazar olayları eşzamanlı aktarır. Aynı anda birçok yerde gelişen olayları okuyucuya eşzamanlı olarak verir. Bu tekniğin okuyucu açısından bazı sakıncaları gözlemlenmektedir. Yan hikâyeler ana izleğe kısa süre içinde dâhil olup kaybolduğu için okuyucu bir karakteri takip edip onun gelişimini gözlemlemekte zorluk yaşar.
Birçok mübadele romanındaki karakterler ya yazarın yakınıdır veya gerçek hayattan alınmıştır. Romanın açılış sahnesinde Mustafa Kemal ve Fikriye Hanım vardır. Fikriye ve Mustafa Kemal aşkı aktarılırken, Selanik özlemi satır aralarına sıkışmıştır. “Kemal çocukluğunda Selanik Limanına iner, gemilerin geliş gidişini meraklı bir hayranlıkla izlerdi. Her fırsatta o günlerin hatırlarına döner, çocukluğunun ve gençliğinin mutluluğunu tazelerdi” (s. 12). Selanik için yüceltici bir tasvir üslûbu kullanılmıştır: “Selanik mor bir kaftan giymiş gibi yücelir” (s. 13), “Selanik’in Mor kaftanlı tepelerinden süzülen iki martı, bir balıkçı mavnasının direğine kondular… İkisinin de gözlerinden hayretli seyrin şaşkınlığı vardı. Umutları kaybolmuştu. Selanik uzun ve hazin bir gurbetti. Mevsim hazandı artık” (s. 17). Selanik Atatürk’ün sözleriyle anlatılır. “-Selanik bir lisandır Fikriye…kırk yıllık dost gibi sırdaşlığın hazzını paylaşırsın” (s. 13).
Karakterler romana giriverirler ve bu ani giriş ve çıkışlar derinliği kaybettirir ve karakterler gölgeye dönüşür. Okuyucu eserdeki karakterleri tanımakta zorluk çeker ve onlara ısınamaz, sonuç olarak okuyucu açısından esere yoğunlaşmak kolay olmaz. Yazarın bu üslubu, eserdeki psikolojik derinliği etkiler, tasvir gücünün abartıya kayması da eklenince eserde bütünlük yara alır. Tasvir yapılırken dilin doğal akışında yer yer zorlamalar görülür: “Hazların vaktini beklemeye alıştırılmış görgülü bir tavır kıvraklığında devam etti” (s. 13). Daha önceki romanlar belli bir ailenin dramına odaklanırken bu eserde birçok karakter ve mekân aynı anda yer alır.
19 Canan Tan, Hasret, 2013.
Hasret, Canan Tan tarafından kaleme alınmış 2013 yılında Doğan Kitap tarafından yayınlanmış bir mübadele romanıdır. Yazar, hikâyenin Olcay Köksal’ın anlattıklarına dayandığını belirtir. Canan Tan, 2013 Mart tarihli Milliyet Sanat ekine verdiği mülakatta romanı nasıl yazdığını ayrıntıları ile anlatır. Yazar, eserine Kırşehir’de yaşayan Cerid Aşiretinin tarihsel hikâyesini aktararak başlar. Olaylar 13.-14. Yüzyıla kadar dayanır. Cerid aşireti Ortaasya’dan Anadolu civarına göç eder. Cerid aşireti siyasi sebeplerden dolayı sürekli yer değiştirir, ta ki Kırşehir Keskin’e yerleşene kadar. Roman kahramanlarımızın bir kısmı bu aşirete bağlıdır. Romanın merkezinde bir aşk hikâyesi vardır, Tacettin ile Patricia’nın aşkı. Adlarından da anlaşılacağı gibi Türk ve Rum gencin arasındaki aşk imkânsızdır ve toplum bu aşkı onaylamaz. Bu aşk iki tarafa da yıkım getirecektir.
Eser iki bölümdür: İlk bölümde mübadeleye kadar geçen süreç ve mübadele aktarılır; ikinci bölümde karakterlerin mübadele sonrası hayatları anlatılır. Yazar zamanı doğru bir
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:01

çizgide ilerletir. Olayları bize anlatıcı yazar aktarır. Yazar bazen okuyucuyu bilgilendirmek için olayları keser ve okuyucuya tarihin hakkında bilgiler verir ve gelişmeleri olduğu aktarır. Yazar şümullü tasvirler yapmaz, karakterlerin ruh durumlarını basit cümleler ile aktarır, anlatıya derinlik katmaz. Karakterler kendi başına hareket etmezler, onları yazar yönlendirir. Karakterler sustukları zaman kafalarının içinden geçenleri okuyucu nadir duyar.
Hacı Ali Bey Cerid aşiretinin beyidir. Görkemli bir hayatı vardır ve toplumda saygı görmektedir. En küçük oğlu Tacettin biraz şımarık yetiştirilmiştir. Yazar Tacettin’in ayrıntılı bir portresini çizer. Tacettin’in Rum arkadaşları ile bolca vakit geçirir. Tacettin Omarfia’nın kızı Patricia’ya âşık olur fakat bu durum ailesi tarafından kabul görmez. Tacettin’in arkadaşı Aris ve Artin bile bu aşka karşı çıkar. "Sen hiç Müslüman olmayan bir kızla ya da kadınla evlenmiş Müslüman bir erkek gördün mü şu Keskin'de?" (s.31). Yazar aşkı ilerletir fakat ruhsal analizler derin değildir, duygu iniş çıkışları yeterli düzeyde ve güçlü aktarılmamıştır.
15 Mayıs 1919 yılında Yunan askeri İzmir’i işgal edince toplumda Rumlara karşı bir milliyetçi tepki oluşur. Tacettin ve Patricia aşklarını bir müddet gizlemeye karar verirler çünkü ortam müsait değildir. Patricia’nın hamile kalması durumu daha da karmaşık hale getirir.
Tacettin bir ikilem içindedir. Patricia Müslüman olup Anadolu’da kalmayı kabul eder fakat ailesi Patricia’yı kabul etmez. Tacettin’in yaşadığı duygu iniş çıkışı kendisiyle ve toplumla verdiği mücadele göz önüne serilir. Saygı duyulan birinin oğlu iken birden yersiz yurtsuz kalır. Fakat bir bey olan babası ile Tacettin’in yaşadıkları çatışma romanda yer bulamaz. Anlatıyı dramatik hale getirebilecek bu unsur romanda kullanılmamıştır.
Romanın bundan sonraki kısmında Omarfia ve Patricia’nın yolculuğu anlatılır. Bir araba onları istasyona bırakır, oradan İstanbul’a giderler. "Doğduğumuz, büyüdüğümüz, bin bir sevinç ve üzüntüyle yoğrularak üzerinde yaşadığımız memleketimizden koparılıp, bilmediğimiz diyarlara göçüyoruz. Ve o diyarların adına vatan diyoruz. Köklerinden sökülmüş ağaçların başka topraklarda kök vermesi kolay mı?" (s. 100). Tahafuzhane denilen sağlık kontrolünden geçirildikleri bir yerde toplanırlar.
Yunanistan’a indiklerinde göçmen Rumlara çok kötü davranılır. Toplu banyoya alınırlar, üzerlerine ilaç sıkılır, saçları kesilir, Türk diye aşağılanırlar. Bir müddet karantinada tutulurlar. Mübadil Türklerin Selanik limanından ayrılmadan önce kullandıkları çadırlara yerleştirilirler.
Yazarı tasvir unsurunu çok sık kullanmadığını belirtmiştik. Aşağıdaki satırlar güzel tasvirlere örnektir. “Kalın bir kaput misali üzerlerine inen sabah serini, sert esen rüzgârla birleşince ürperti olup sırtlarına yapışarak, eşikte bekleyen karakış soğuğunun habercisi gibi bulduğu her boşluğu ayazla dolduruyordu” (s. 117).
Mübadil Rumlar Türklerin evlerine yerleştirilir. Omarfia ve Patricia Cemal Efendilerin evlerine yerleştirilirler. “Müslüman'la Hıristiyan'ın, Türk'le Rum'un, hem de savaş rüzgârlarının ardından henüz sular durulmadan, aynı çatı altında yaşamaya zorlanması kaderin bir cilvesi olmalıydı” (s. 121). Misafirler ve ev sahipleri arasında iyi bir uyum oluşur, yazar iki tarafında ortak acıları sebebiyle bu ortamın oluştuğunu söyler. Evin kızı Nergis ise bir Yunan gencine Aleko’ya âşıktır. Paricia, ona bu aşktan vazgeçmesini telkin eder.
Keskin’de Tacettin’e evlenmesi hususunda baskılar yapılmaktadır. Tacettin evlenme fikrine karşı gelir. Bu esnada Keskin’e bir subay atanır, İhsan Bey. İhsan Bey İstanbulludur ve ailesini de yanında getirmiştir. Tacettin, İhsan Bey ve ailesi ile görüşmeye başlar. Evin kızı Behire maharetli bir bayandır fakat tavırlarındaki ukalalık Tacettin’in gözünden kaçmaz. Bir gün İhsan Bey Tacettin’in dairesine gelir ve ona Behire ile evlenmesini teklif eder. Tacettin çok şaşırır, kendini toparladıktan sonra yıllardır kendine bile anlatamadığı hikâyesini İhsan Bey’e aktarır. Tacettin evli olduğunu ve çocuğunun Yunanistan’da bulunduğunu anlatır. Tacettin bütün çatışmasına rağmen evlenmeye karar verir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:03

Anlatıya bu noktadan itibaren yeni bir karakter girer; Behire. İstanbul’da yetişip büyüyen bu kız Keskin’de yaşamayı düşünmez fakat Tacettin için görüşleri olumludur. Aileler evliliğe karar verirler, gençler de bu karara uyarlar. Kız isteme, düğün hazırlıkları, adetler ve gelenekler gibi konular yazar tarafından tafsilatlı bir biçimde anlatılır. Okuyucu Tacettin’in duygu dünyasına girer, Tacettin tereddütlüdür.
Kız ve erkek tarafı ev eşyası, gelinlik, perde gibi şeyleri almak için İstanbul’a giderler. Yazar alış veriş sürecini ayrıntılı bir biçimde anlatır. Aynı şekilde düğün süreci de ayrıntılı bir biçimde aktarılır. Yazarın kadın olması bu durumu açıklayabilir. Tacettin içindeki suçluluk duygusunu atamaz. “Karısının yanında mazbut ve müşfik bir koca, odasına kapandığında, yüreğindeki iki başlı acımasız hasreti büyüten ve bundan zerrece utanç duymayan iflah olmaz bir âşık...” (s.209).
Ali, Adonis ismi ile Almanlara karşı savaşırken yaralanır. Hastanede Aris (Tacettin’in arkadaşı) onu tanır ve gerçek babasının bir Türk olduğunu ve Anadolu’da yaşadığını söyler. Ali bunu kabul etmekte zorlanır, bu onun için kabul edilmesi zor bir gerçektir. Ali’ye, bunca yıl babasının o küçükken öldüğünü söylenmiştir. Ali, iyileşip ailesinin yanına dönünce onlardan geçmiş ile ilgili doğru bilgileri vermelerini ister. Evet, Ali bir Türk Beyi olan Tacettin’in oğludur. Bu gerçekle yüzleşmek Ali’yi sarsmıştır. Ali evlenir ve Ali’nin Teodor adında bir oğlu olur. Belki de bundan dolayı babası ile yüzleşmek isteyecektir.
Ali babasının evlendiğini ve iki tane çocuğu olduğunu duyunca bir tereddüt geçirir. Onların yanında bir yeri olmadığını düşünür. Yazar bu noktada vuslatı müjdeleyen bir paragraf ekler.
“Zorlu bir kış mevsiminin ardından bahara uyanıyordu doğa. Çocuksu bir coşkuyla kıvranıyordu toprak. Çimen kokuyordu dört bir yan, çiçek kokuyordu. Duruydu hava, güne yeni uyanan bebek kadar masumdu. Sardunyalar, lavanta çiçekleri, hanımeliler, açelyalar, güller çıldırmışlardı sevinçlerinden. Yeşilin, alın, pembenin, sarının, morun düğünüydü, bayramıydı. Gamzeler serpilmişti güllerin yanaklarına. Renkleriyle, kokularıyla, umutlarıyla gelmişti bahar...” (s. 242).
Tacettin emekli olmuştur, çocukları eğitim için İstanbul’dadır. Behire genellikle İstanbul’da çocukların yanında kalmaktadır. Aile fertleri Keskin’e sadece tatillerde gelirler. Tacettin yalnız yaşamaktadır, annesi ve babası vefat etmişlerdir. Yazar baba ve oğlun yıllar sonra karşılaşmasını etkili bir biçimde anlatır.
İki günü beraber geçirirler. Hasretle dolu iki gündür bu. Birbirlerine hayatlarından bahsederler. Tacettin Patricia’yı sorar, ona olan aşkı ve özlemi aynen durmaktadır. Ayrılık ikisi için de zor olur. Roman hasret teması ile sona erer. Bu cümlelerde kadere isyan da vardır. “HASRET mi, ÖLÜM mü deseler kesinlikle ölümü seçerdi. Tereddütsüz... Hiç gözünü kırpmadan! Ama ona soran olmamıştı ki...” (s. 246).
20 Belgin Karabulut, Mübadele Günlerinde Aşk, 2014.
Eser romantik bir masal havası taşır ve olaylar kadın hassasiyeti ve duyarlılığı ile verilmiştir. Romanın kahramanı aşktır ve aşka engel olan şeyler kötülenmiştir. Yazar eserde iki farklı bakış açısı kullanmıştır; olaylar romanın bir bölümünde anlatıcı yazar tarafından aktarılırken, daha sonra roman kahramanlarından biri tarafından anlatılır. Eserde metafizik unsurlar, rüyalar, hayaller, doğaüstü olaylar başat rol alır, romanın ilerlemesini sağlar. Zamanda geri dönüşler vardır, mekân Girit Adası ve Anadolu’dur; tarih, mübadele öncesinden 1922’den başlar 1990’a kadar uzanır. Vaka zamanı ve nesnel zaman aynı değildir. Vaka zamanı 1922 ve sonrası iken nesnel zaman 1990’lardır.
Yazar, giriş bölümünde devrik cümleler kullanır ve olayları mişli geçmiş zaman ile anlatır. Bu kısımda, Rumların ve Türklerin Girit Adasında barış içinde yaşadıkları dini inançların ayırıcı değil birleştirici olduğu aktarılır. Bu bölüm masal havasında anlatılır. Roman,
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:04

Türk kızı Sare ile Rum genci Adras’ın aşkı ile başlar. Diyaloglar yoğundur. Girit adasında huzur bozulur ve Türkler için zor zamanlar başlar. Sare’nin anne ve babası Reşat Bey ve Behire Hanım; Adras’ın anne babası Nikos ve Lena ile komşu ve yakın arkadaştır. Nikos, Türklere yapılan zulümlere çok üzüldüğünü hatta dininden utandığını söyler (s. 13).
Adras ve Sare çocukluk arkadaşıdır. Aralarındaki ilişkinin aşka dönüşmesini Reşat Bey tehlikeli bulur. Bu evlilik, böyle zor bir zamanda iki aile içinde toplumsal bir baskıya sebep olacak ve iki aile zor günler yaşayacaktır. Osmanlı döneminde Hıristiyan ve Müslüman evliliğinin yasak olduğunu öğreniriz (s. 14). 1922 yılında Türk Ordusu Anadolu’da Yunan Ordusunu mağlup edince Anadolu’dan bir göç dalgası meydana gelir. Girit’e gelenler Türklerin huzurunu iyice kaçırır. Türkler evlerinde göçmen ağırlamak durumunda kalır.
Yazar kısa, net hatta basit cümleler kurarak okunması kolay bir eser yazmıştır. Olaylar hızlı bir şekilde kronolojik ve mantık silsilesi ile birbirine bağlanmıştır fakat bu üslup olayların nasıl geliştiğini anlatma noktasında eksik kalır. Yazar, süreci kapsamlı işlememiştir. Yazarın amacı aşkı anlatmak olduğu için mübadele bir dekor, bir arka fon olarak kalır. Karmaşa, kaos, tereddüt, karakterlerin mübadele sürecinde yaşadığı duygu iniş ve çıkışları verilmemiştir. Karakterler derinleşmemiştir, ruh çözümlemelerine pek rastlayamayız.
Sare ve Adras hayatları boyunca birleşemezler fakat torunları Elay ile Adel’in yolları mucizevi bir şekilde birleşir. 1990 yılında sanatçılara ödül dağıtılmaktadır sahneye Elay Adelinos davet edilir. Elay, dinleyicilere romanın ana temasını özetleyen şu konuşmayı yapar:
“ama ne acıdır ki tarihin her döneminde, kendilerini dünyanın sahibi zanneden acımasız, sevgisiz diktatörler insanın içindeki heyecanı ve sevinci yok edip, umutlarını umutsuzluğa çevirmişlerdir. … dünyadaki bütün canlılar dahil, hangimiz dünyaya gelirken vatanımızı, memleketimizi, ailemizi, adımızı, dilimizi, dinimizi, rengimizi seçme şansına sahibiz?... masumca aşık oluyor, mutlu olmak istiyoruz, kötülükten uzak bir dünyada. … kör sağır liderler dinlere, dillere, renklere göre doğru ve yanlış diye ayırıp, dünyayı gözyaşı ve acıya boğuyorlar” (s. 249).
III. SONUÇ
Mübadele hem Türk halkı, hem de Yunan halkı için acı bir deneyim olmuştur. Mübadeleyi yaşayan nesil yaşadıkları bu deneyimi yeni nesillere aktarmışlardır. Edebiyat aktarma biçimlerinden birisidir ve yaratıcı unsurları içinde barındırır. Ulusal kimliği ortaya koyan roman sanatı, Türk milletinin mübadeleyi nasıl değerlendirdiklerini görmek ve yaşanan tecrübeleri nasıl yansıttıklarını anlamak için önemli bir kaynaktır. Araştırma esnasında incelenen romanlarda gerek Rumların gerekse Türklerin komşularından şikâyetleri olmaz hatta birbirlerinden övgü ile bahseder. Farklı dinden olmak dışında aralarına bir yaşam tarzı farkı yok gibidir. Her iki millet de yaşananlardan dolayı birbirlerini suçlamazlar. Suçlu kişiler karanlık karakterlerdir, çetelerdir ve romanlarda bir isme bile sahip değillerdir. İki taraf ta yaşananlardan dolayı emperyalist devletleri suçlar.
Türk romanı mübadele konusunu ele almak konusunda Yunan romanına göre oldukça geç kalmıştır. Ulus devlet inşa etme ve homojen bir nüfusa sahip olma projelerinden dolayı Türkiye Cumhuriyetinde farklılıklara pek imkân tanınmamıştır. Osmanlının yıkılışını gören ve bu yıkılış sürecinde azınlıkların bölücü faaliyetlerine yakından şahit olan kurucu kadronun bu şekilde davranması garip karşılanmamalıdır. 1990 yılından sonra oluşan daha serbest siyasi atmosfer, küçülen dünyadaki kimlik talepleri, geçmişe karşı oluşan ilgi ve diğer sebeplerden dolayı Türk romancıları mübadele konusunu yoğun bir biçimde ele almaya başlamışlardır.
Mübadeleyi ele alan Türk romanlarının bazı yetersizlikleri hemen göze çarpar. Büyük romancıların mübadele konusunu işlememeleri, bu konuyu işleyen romancıların da oldukça amatör kalmaları sebebiyle güçlü mübadele romanları ortaya çıkmamıştır. Mübadele üzerinde kalem oynatan Türk romancılarının mübadele romanları edebiyat dünyalarındaki tek romanlarıdır. Yazarların yazma güdüleri aile büyüklerinin başından geçenleri kaleme alıp gelecek nesle aktarma arzusudur. Romanlar bu güdü ile yazıldığı için romancılar nasıl
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:05

yazdıklarına değil ne yazdıklarına odaklanmışlar bu sebepten dolayı içinde teknik sorunlar barındıran romanlar ortaya çıkmıştır.
McClennen (2004:2) sürgün temasının bir yazarda iki farklı düzlemde ifadesini bulduğunu öne sürer: İlki yazarı özgürleştirdiği için yaratıcılığı arttırır, ikinci ise eserlerin bir nostalji duygusu ile yazılmasına sebep olur. Mübadele yazarları sürgün ve göç konusunu nostalji düzeyinde ele almışlardır. Romancılar genelde mübadele sonrası Türkiye’de yetişen üçüncü nesildir kuşaklar boyu ailede anlatılan hikâyeleri aktarmışlardır. Aile içindeki hatıralar, kayıtlar, resmi belgeler, fotoğraflar da romanın bir bölümünde yer alır. Bu samimi üslup diğer sorunlara rağmen bu romanları okunmasını sağlamıştır.
İnceleme esnasında 1990 sonrası Türk Edebiyatında mübadele konusuna değinen fakat mübadeleyi ana tema olarak işlemeyen romanlardan bahsedildi fakat haklarında derin bir inceleme yapılmadı. 1923 ile 1990 arasında mübadeleye değinen, içinde mübadil karakterler barındıran romanlar incelendi. 1923 ile 1990 arasında mübadeleden bahseden romanlar olmuştur fakat mübadeleyi bir ana tema olarak ele almamışlardır; içlerinde sadece mübadil karakterler barındırırlar, mübadeleye göndermeler vardır.
Politik ve stratejik olarak günümüzde dünya siyasetine yön veren olaylardan birisi Filistin Sorunudur. Dünyanın en yaşlı diasporası ile dünyanın en genç diasporası arasındaki çatışma 20. Yüzyılı şekillendirmektedir. 20. Yüzyıl İsrail Filistin sorunu anlaşılmadan tarih kitaplarında yerini alamayacaktır. Görüldüğü gibi göç, sürgün yabancılaşma konuları yüzyılımızın en önemli konularındandır. Önümüzdeki yıllarda mübadele konusu toplumda daha tanınır ve bilinir olacağından şüphe yoktur. Modern dünyanın insanı daraltan, sıkıştıran üretim ve tüketim çarkının bir parçası haline getiren zorlaması karşısında insanların geçmişe özlemleri artacak ve kimlik talepleri daha güçlü bir biçimde öne çıkacaktır. Söz konusu atmosferde mübadeleyi işleyen romanları sayısı daha da artacaktır ki bu durum günümüzde gerçekleşmektedir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:06

KAYNAKÇA
A İncelenen Romanlar
ALADAĞ, Ertuğrul, Maria, Göç Acısı, Belge Yayımları, İstanbul, 2009.
ALTINSAY, Saba, Kritumu Giritim Benim, Can Yayımları, İstanbul, 2007.
ALTINYELEKLİOĞLU, Demet, Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2013.
BALCIOĞLU, Barış, Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?, İletişim, İstanbul, 2009.
BAYDAR, Oya, Hiçbir Yere Dönüş, Can Yayımları, İstanbul, 2009.
ANADOL, Kemal, Büyük Ayrılık, Doğan Kitap, İstanbul, 2003
CORAL, Mehmet, İzmir 13 Eylül 1922, Doğan Kitap, İstanbul, 2003.
ÇAYIRCI, Tülin, Gülcemal, Cinius Yayımları, İstanbul, 2012.
ÇİÇEKOĞLU, Feride, Suyun Öte Yanı, Can Yayımları, İstanbul, 1994.
DENİZ, Levent, Midilli’de Söğüdün Gölgesinde, Aya Kitap, İstanbul, 2011.
DİNAMO, Hasan, İzzettin, Ateş Yılları, Tekin Yayınevi, İstanbul, 2012 (ilk baskısı 1968).
EROĞLU, Mehmet, Yürek Sürgünü, Agora Kitaplığıistanbul, 2007 (ilk Baskısı 1994)
ERGİR, Ertuğrul, Erol, Giritli Mustafa Tükelmat A.Ş., Selçuk, 2000.
FERRİS, Kostas, İki Gözüm Maritam Rebetika, Literatur Yayımları, İstanbul, 2005.
GÖÇEK, Handan, Ah Mana Mu, Pupa Yayımları, İstanbul, 2010.
GÜNDÜZ, Aka, Dikmen Yıldızı, Toker Yayımları, İstanbul 1990. (İlk baskı 1928).
GÜNTEKİN, Reşat, Nuri, Ateş Gecesi, İnkılâp Yayımları, İstanbul, 2008. (ilk baskı 1942)
GÜRBÜZ, Yılmaz, Mübadiller, Elips Kitap, Ankara, 2007
________ Balkan Acısı, Ötügen, İstanbul, 2010.
HEPÇİLİNGİRLER, Feyza, İşte Gidiyorum, Everest Yayıncılık, İstanbul, 2012.
KARABULUT, Belgin, Mübadele günlerinde Aşk, Cinius Yayımları, İstanbul, 2014.
KARAKOYUNLU, Yılmaz, Mor Kaftanlı Selanik, Doğan Kitap, İstanbul, 2012
KARAOSMANOĞLU, Yakup, Kadri, Panorama, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1953
KOPARANOĞLU, Belkıs, Karşı Kıyılardan Bodrum’a, Altın Kitaplar, İstanbul, 2006.
LEVİ, Mario, En Güzel Aşk Hikayemiz, Afa Yayınlaı, İstanbul, 1992
MAZLUM, Güngör, Suskun Güvercin, Ceren Yayıncılık, İstanbul, 2009.
ORAL, İsmail, ÖZDEM, Oğuz, Biz Vatanımıza Hasret Öldük Yavrularım, Yurt Yayımları, Ankara, 2007.
OTYAM, Fikret, Pavli Kardeş, Kaynak Yayımları, İstanbul, 1985.
ÖZYÜREK, Ali, EZGER, Muhacirler, (Bitmeyen Göç), Alter Yay. Rek. Org. Ltd. Şti, Ankara, 2011.
SOTIRIYU, Dido, Benden Selam Söyleyin Anadolu’ya (çev. Tokatlıoğlu Atilla), Yeni Alan Yayıncılık, İstanbul, 1990
SOYSAL, Sevgi, Yenişehir’de Bir Öğle, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1973
ŞEN FİGEN, Ünal, Bir Avuç Mazi, Everest Yayımları, İstanbul, 2012.
TAHİR, Kemal, Kurt Kanunu, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1969.
TAN, Canan, Hasret, Doğan Kitap, İstanbul, 2013.
ÜNER, Akın, Çalı Harmanı, Erol Offset, Samsun, 2010.
YALÇIN, Kemal, Emanet Çeyiz, Birzamanlar Yayın, İstanbul, 2011.
YAŞAR, Kemal, Bir Ada Hikâyesi 1-Fırat Suyu Kan Akıyor baksana, YKY, İstanbul, 2004.
________Bir Ada Hikâyesi 2-Karıncanın Su İçtiği, YKY, İstanbul, 2004.
________ Bir Ada Hikâyesi 3-Tanyeri Horozları, Adam Yayımları, İstanbul, 2004.
________ Bir Ada Hikâyesi 4-Çıplak Deniz, Çıplak Ada YKY, İstanbul, 2012.
YORULMAZ, Ahmet, Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1999.
_________ Savaşın Çocukları, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2002.
_________ Giritten Cunda’ya, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2007.
_________ Ulya Ege’nin Kıyısında, Kırmızı Kedi, İstanbul, 2010.

B Faydalanılan Diğer Kaynaklar
AKÇAĞ, Ahmet Sait, Yaşar Kemal’de Gerçeklik ve Politik Allegori, Kitaplık, sayı 101, İstanbul, Ocak 2007 s. 99-102.
AKTAŞ, Şerif Roman Sanatı ve İncelemesine Giriş, Birlik Yayımları, Ankara, 1984
ALTUĞ, Fatih, Bir Ada Hikâyesinde Travma, Deneyim Ve Özne, Kitaplık, sayı 101, Ocak 2007, İstanbul, s.84-89.
ARI, Kemal, Büyük Mübadele Türkiye de Zorunlu Göç 1923-1925, Tarih Vakfı Yurt Yayımları, İstanbul, 2012.
BEVAN, David, Literature and Migration, Rodopi, Amsterdam, 1990.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1990 sonrası Türk Edebiyatında Türk-Yunan Mübadelesi

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 19:07

BÖKE, Pelin, İzmir 1919-1922 Tanıklıklar, Tarih Vakfı Yurt Yayımları, İstanbul, 2006.
BRAH, Avtar, Cartopraphies of Diaspora, Routledge, New York, 1996.
CHOW, Rey, Writing Diaspora, Indiana University Press, Indianapolis, 1984.
CONNELL, John, In Samoan Worlds Culture, Migration, Identity and Albert Wendt, KING, Russel, CONNEL, John, WHITE, Paul (ed)., Writing Across the World, Literature and Migration, Routledge, USA, Canada, 2003.
ÇELİK, Dilek Yalçın, Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Post Modern Tarih Romanları, Akçağ, Ankara, 2005.
ÇETİN, Nurullah, Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara, 2009.
DEMİRÖZÜ, Damla, (Haziran 2007), Yunan Romanından Türk Anlatısına Yapılan Çeviriler Ya da İki Ülke İlişkilerinin Edebiyat Üzerinden Okunması, Littera, Edebiyat Yazılar, Cilt 20, Hacettepe, Ankara, ss. 140-144
________ (Şubat 2008), Mübadelenin Mazlum Misafirleri, Mesele Kitap Dergisi, Sayı:14, İstanbul, ss. 46-49
________ Yunan Düzyanında 1922 Zorunlu Göç, İstanbul Bilgi Yayımları, 2005, İstanbul.
________ İzmir Yangını ve Çağrıştırdıkları Üzerine, Ankara Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi Ankara 50,2(2010) ss. 265-282
EFEOĞLU, Ertuğrul, 2003, Yaşar Kemal’in Tanyeri Horozlarında Tarihsel-Toplumsal Göndergeler, Türk Dili Dergisi, Yıl:16, Sayı: 94, www.turkdilidergisi.org. 04/11/2013
ERBİL, Pelvin, Anadolu’ya Ağlıyordu Nioble, Tüm Yönleriyle Rum Tehciri ve Tehcirin Tarihsel Kaynakları, Sorun Yayımları, İstanbul, 2001.
ERDAL, İbrahim, Mübadele Uluslaşma Sürecinde Türkiye Ve Yunanistan 1923-1925, IQ, İstanbul, 2012.
FISCHER, Sabina, MCGOWAN, Moray, From Papkoffer to Pluralism Migrant Writing in the German Federal Republic, KING, Russel, CONNEL, John, WHITE, Paul (ed)., Writing Across the World, Literature and Migration, Routledge, USA, Canada, 2003.
FORSTER, E.M. Roman Sanatı, Aytür, Ünal, Adam Yayımları, İstanbul, 2001
GÖKAÇTI Mehmet Ali, Nüfus Mübadelesinde Kayıp Bir Kuşağın Öyküsü, iletişim, İstanbul, 2010.
GUILLÉN, Claudio, On the Literature of Exile and Counter-Exile, Vol. 50, No. 2 (Spring, 1976), pp. 271-280, Published by: University of Oklahoma, URL: http://www.jstor.org/stable/40130427, Accessed: 28-02-2015 04:38
GÜRBÜZ, Yılmaz, Acılar Masal Oldu, Kültür Bakanlığı, 1981.
HIRCSON, Rene, Egeyi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, 2007, İstanbul, 2007.
________ Ege Bölgesindeki ‘Ayrışan Halklar’ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, İstanbul, 2007.
________ Lozan Sözleşmesi’nin Sonuçları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, İstanbul, 2007.
________ Mübadele Çocukları, Tarih Vakfı Yurt Yayımları, İstanbul, 2005.
JAMES, Henry, Roman Sanatı, çev. Aytür Ünal, D.T.C.F. Ankara, 1977.
KAPLAN, Carole, The Spectre of Nationality in James and Conrad, BEVAN, David, (ed). Literature and Migration, Rodopi, Amsterdam, 1990.
KING, Russel, CONNEL, John, WHITE, Paul (ed)., Writing Across the World, Literature and Migration, Routledge, USA, Canada, 2003.
KÖKER VE KESKİNER, Türkiye’de Zorunlu Göç deneyimi, Ege’yi Geçerken, HIRCSON, Rene, (ed)., Egeyi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, 2007, İstanbul.
McCLENNEN, Sophia, A. The Dialectics of Exile, Purdue University Press, the USA, 2004.
McKEOWN, Adam, Global Migration, 1846-1940Author(s):Journal of World History, Vol. 15, No. 2 (Jun., 2004), pp. 155-189 Published by: University of Hawai'i URL: http://www.jstor.org/stable/20068611 .Accessed: 20/12/2014 15:02.
MİLLAS, Herkül, Türk Romanı Ve Öteki, Sabancı Üniversitesi Detay Yayın, İstanbul, 2000.
________ Türk Edebiyatında Nüfus Mübadelesi Metinler Arkasındaki Fısıltı, Ege’yi Geçerken, 1923 ________ Türk Yunan Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, İstanbul 2007, s.329-347.
OPPERMAN, Serpil, Post Modern Tarih Kuramı, Tarih Yazımı, Yeni Tarihselcilik, Phoenix, Ankara, 2006.
ÖZKAN, Hakan, (2011), 1990-2011 Arası Yunancaya Çevrilen Türk Edebiyatı, http://www.transeuropeennes.eu/ressourc ... KAN_76.pdf
ÖZSOY, İskender, İki Vatan Yorgunları, Bağlam Yayımları, İstanbul, 2007.
PEKİN, Müfide ve TURAN, Çimen, Mübadele Bibliyografyası, Lozan Nüfus Mübadelesi İle İlgili Yayımlar ve Yayımlanmamış Çalışmalar, İstanbul, 2002.
PEKİN, Müfide, Yeniden Kurulan Yaşamlar 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Yayımları, İstanbul, 2005.
SAID, Edward W. "Cairo Recalled." House and Garden Apr. 1987. 20-32.
____ Representations of the Intellectual, Vintage Books, 1996, New York
___ Culture and Imperialism. New York: Knopf, 1993. -. Out of Place: A Memoir. New York: Vintage, 1999.
___ Reflections of Exile and Other Essays. Cambridge: Harvard UP, 2003.
SAKAYAN, Dora, Türk Yunan Nüfus Mübadelesi, Belge Yayımları, İstanbul, 2005.
SEIDEL, Michael, Exile and the Narrative Imagination, Yale University Press, Michigan, 1986.
STELAKU, Vasso, Alan, Mekan ve Kimlik, Kapadokyalı iki Rum Grubunun Yerleşiminde Bellek ve Din, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, HIRCSON, Rene, (ed)., Egeyi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, 2007, İstanbul.
STEVICK, Philips, Roman Teorisi, çev. Kantarcıoğlu, Sevim, Gazi Üniversitesi, Ankara, 1988.
TEKİN, Mehmet, Roman Sanat 1 Romanın unsurları, Ötüken yayımları, İstanbul,
WELLEK RENE, ve AUSTİN, Warren, Edebiyat Teorisi, çev. Huyugüzel, Ö. Faruk, İstanbul, 2011.
WHITE, Paul, Geography Literature and Migration, KING, Russel, CONNEL, John, WHITE, Paul (ed)., Writing Across the World, Literature and Migration, Routledge, USA, Canada, 2003.
YILDIRIM, Onur, Diplomasi ve Göç, Türk-Yunan Mübadelesinin Öteki Yüzü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayımları, İstanbul, 2006.
www.yaşarKemal.net/söyleşi/Yaşar KEMAL ile Edebiyat ve Politika, Fethi Naci, 07.10.2013
http://tr.writersofturkey.net/index.php ... ba_Altısay, 06.08.2014
http://www.bianet.org/bianet/siyaset/53 ... -tarihcesi. 30/01/2015
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir