OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:09

gerçekleştiriliyordu. Tuğların çıkarılması, merkez ordusunun hazırlıklarını tamamlayıp İstanbul’dan hareket edeceği anlamına geliyordu. 1593-94 tarihli Yanık ve 1672-73 tarihli Kamaniçe Seferlerinde devlet görevlilerin haneleri önüne tuğlar dikilmişti.88 1629-
30 tarihli Veziriazam Hüsrev Paşa’nın Bağdat ve Hemedan seferi öncesinde tuğ çıkarılma töreni gerçekleştirilmişti. Öncelikle ulemanın katılımıyla dualar yapılmış ardından kurbanlar kesilerek dağıtılmıştı. Cephane binasının yanı sıra yeniçeri ağası, defterdar ve bölük ağalarının kapıları önüne tuğlar dikilmişti.89 Yine 1638-39 tarihli Sultan IV. Murat’ın Bağdat seferi öncesinde sefer memur edilen erkânın haneleri önüne tuğlar dikilmişti.90
Eyalet askerlerinin fermanlarda belirtilen yer ve zamanda istenilen yerde olması merkez ordusunun hareketine bağlı olarak değişebiliyordu. Eğer merkez ordusu Nevruz’da hareket edecekse eyalet birliklerinin 23 Nisan’a denk gelen “ruz-ı Hızır” da orduya dâhil olmaları istenebiliyordu.91 1620-21 tarihli Sultan II. Osman’ın Hotin seferi öncesinde gönderilen fermanlarda askerlerin ruz-ı Hızır’dan önce hazır bulunmaları belirtilmişti.92 1672-73 tarihli Kamaniçe seferi öncesi Anadolu ve Rumeli’deki eyalet yöneticilerine gönderilen fermanlarda emirlerindeki kuvvetlerle birlikte ruz-ı Hızır’da Edirne’de olmaları istenmişti.93
Bu dönemden önce özellikle eyalet askerlerinin tam anlamıyla hazırlıklarını tamamlayıp toplanma yerinde bulunmaları mümkün görünmüyordu. 1592-93 tarihli Avusturya seferinde Nevruz’dan önce askerlerin orduda bulunmaları gerekmişti. Ancak Anadolu askerinin ruz-ı Hızır olmadıkça vilayetlerinden çıkmayacakları ve Rumeli askerinin ise ürününü hasat etmedikçe sefere gelmeyecekleri biliniyordu.94 Bu durum o zamana kadar uygulanan bir sefer teamülünün değişmesine sebep olmuştu. Bu seferden


çıkmadan önceki bir buçuk iki aylık bir sürede sultana ait tuğların ikisinin enderundan çıkartılarak cebehane önüne, ardından orta kapıya dikilmesi kanundu. Bunun yanında veziriazam ve sefere memur edilen tuğ sahibi devlet ricali de tuğlarını konaklarının önlerine dikerdi. Sancakbeylerinin bir, beylerbeyilerin iki ve vezirlerin üç tuğu bulunuyordu. Tuğ-ı hümayun olarak adlandırılan padişah tuğları altı adetti. Padişah tuğlarını seferlerde taşımakla görevli silahtar bölüğüne bağlı yirmi dokuz ‘tuğkeşan’ bulunuyordu. Tuğların dördü padişah yanında, diğer ikisi bir öndeki konağa taşınıyordu. Önden gidenleri ulaştırmakla görevli iki konakçı ve götürücü bulunuyordu. Tuğları taşımakla görevlendirilenlere ‘tuğciyân-ı hassa’ denilmekteydi. Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul 2011, s. 695-696.
88 Tarih-i Selâniki, I, s. 366; Abdi Paşa, Vekâyi'-nâme, s. 357.
89 Abdülkadir (Kadri) Efendi, Topçular Kâtibi Tarihi I-II, (yay. haz. Ziya Yılmazer), TTK, Ankara 2003,
s. 888.
90 Nermin Yıldırım, Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi’nin Zafername Adlı Eseri (Tarihçe-i Feth-i Revan ve Bağdad) Tahlil ve Metin, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2005, s. 4.
91 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 213.
92 Topçular Kâtibi Tarihi, II, s. 705.
93 Abdi Paşa, Vekâyi'-nâme, s. 357.
94 Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 53.

24
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:11

önce padişah sefere gitmedikçe defterhane, yeniçeri ağası ve diğer ocak ağaları sefere gönderilmiyor, sekbanbaşı emrindeki birliklerle sefere gidiyordu. Ancak bu sefer olağanüstü bir durum olması ve düşmanın serhatlerdeki dokuz kaleyi ele geçirmesi nedeniyle sefer teamülünde değişikliğe gidilmek zorunda kalınmış, padişah sefere gitmese de yeniçeriler sefere gönderilmişti.95 1694 tarihinde Sakız adasında yeterince askerin bulunmaması nedeniyle Venediklilerin eline geçmesi üzerine, eyaletlere acil olarak asker toplanması için fermanlar gönderilmişti. Bu fermanlarda Aydın, Menteşe, Saruhan, Suğla, Biga, Karesi, Kastamonu ve Bolu sancakları ile Kazdağı bölgelerinden asker ihraç edilmesi için kapıcıbaşılar memur edilmişti. Anadolu Eyaleti ve Bursa’dan “Avcılar” olarak tabir edilen askerler, Aydın, Saruhan, Menteşe, Biga, Karesi ve Hüdavendigar sancaklarına bağlı kazalardan onar kuruş bahşiş ve yedişer akçe ulufe ile beş bin beş yüz yeniçeri ve cebeci, yine aynı bölgelerde alaybeyleri memur edilmişti. Yeniçeri odalarından on bir oda ile ağalarına kırkar ve bayraktarlarına yirmişer kuruş ve her bir bayrakta yüz ellişer asker olmak üzere yedişer akçe yevmiye ile bir miktar cebeci yazılmıştı. Anadolu’nun sağ kol yolunda bulunan bütün kaza, kasaba ve köylerinde bulunan yeniçeri, korucu, mumcu, topçu, cebeci ve acemioğlanların tamamı, Sürücübaşı Osman Çavuş nezaretinde Çeşme limanında hazır bulunmaları emredilmişti.96
Seferberlik fermanların vilayetlerdeki askeri birliklere ulaştırmak ve onları harekete geçirmek için “Kapıcı-başılar”, “Bevvaban”, “Yaya-başılar”, “Müşir ağaları”, “Rikab-ı hümayun ağaları” tayin ediliyordu.97 Bu fermanların eyaletlere ulaşmasıyla birlikte beylerbeyi, sancakbeyi gibi görevliler alt rütbedekilere buyruldular yazarak emirlerin iletilmesini sağlıyorlardı. Kadılar ise kazalardaki askerlerin toplanması ve merkezin bilgilendirilmesiyle ilgili konularda sorumluydular.98 Birliklere gönderilen fermanlar çarşı ve pazar gibi yerlerde duyurularak seferberlik süreciyle ilgili olan asker ve diğer görevlilerin haberdar olmaları sağlanıyordu.99
Seferberlik fermanlarında askerlerin istenilen yer ve zamanda bulunmalarını çabuklaştırmak için çoğu zaman tembihatta bulunuluyordu. Bunlar; “hazır ve müheyya olasız.”, “tehirden ziyade hazer idesüz.”, “Hidmet zemanında hazır-vakt olasız.”gibi sözlerle ifade ediliyordu.100 Ayrıca bu emirlerde askerlerin seferlere katılmaması


95 Mür’i’t Tevârih, s. 53; Fezleke Tahlil ve Metin, s. 229.
96 Zübde-i Vekeyiat Tahlil ve Metin, s. 497-499; Tahir Sevinç, “1695 Sakız Seferi’nde Organizasyon ve
Lojistik”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 21, Isparta 2010, 59-79, s. 66-67.
97 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 217.
98 Ertaş, a.g.m., s. 218.
99 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 713.
100 Tarih-i Selâniki, I, s. 321-322.

25
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:13

durumunda cezalandırılacakları da yer alıyordu. Cezalandırma şekilleri, tımarlı sipahiler için yıllık gelirlerinin müsadere edilmesi, dirliklerin ellerinden alınıp hapsedilmeleri, olağanüstü sefer zamanlarında orduya katılmamaları halinde idama kadar giden cezalar verilebiliyordu.101 Fermanlarda yalnızca cezalandırma yoluyla askerlerin yönlendirilmesi değil, askerlerin sevki için gazâ ve cihattan bahsediliyor, savaşa katılmanın dini bir görev olduğu hatırlatılıyordu.102
1620-1621 tarihli Sultan II. Osman’ın Hotin seferine memur edilen ordu görevlilerine dair liste seferlerin ne derecede büyük bir katılımla gerçekleştiği ve Osmanlı bürokrasisinin ne denli gelişmiş olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Hotin seferine; Veziriazam Hüseyin Paşa, Vezir-i sani Gürcü Hadım Mehmet Paşa, Vezir-i salis Nakkaş Hasan Paşa, Vezir-i Rabi Cıgalazade Mahmut Paşa, Vezir-i hamis Çerkes Mehmet Paşa, Vezir-i sadis Recep Paşa, Vezirazam-ı sabık Kapudan Vezir Halil Paşa, Şeyhülislam Esat Efendi, başdefterdar, şıkk-ı sani defterdarı, baş-ruznameci, reisülküttap, defter emini, baş- muhasebeci, anadolu muhasebecisi, mukabele-i süvari ve piyade mukabelecisi, cizye muhasebecisi, baş-mukataacı, me’adin mukataacısı, havass-ı hümayun mukataacısı, maliye tezkirecisi, evkaf-ı hümayun mukataacısı, İstanbul mukata’acısı, koyun mukataacısı, tezkire-i şıkk-ı sani, varidati şıkk-ı sani, maliye kağıd emini, divitdar-ı büzürg, teşrifati, baş-baki kulu, rikab-ı hümayun ağalarından Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa, yeniçeri kâtibi, yeniçeri kethüdası, ser-zağarcıyan, ser-Samsoncu, ser-turnacıyan solakbaşılar, muhzırbaşı, orta ve küçük çavuş, yayabaşılar, segbahan-ı süvari, zağarcıyan-ı süvari bölük halkı; sipah oğlanları ağası ve kâtip ve kethüda, Silahtar Ağası Aydın Ağa, kâtibi, kethüda, çavuşları, Ulufeciyan-ı Yemin Ağası Mehmet Ağa ve kâtibi, kethüdaları ve Ulufeciyan-ı Yesar Ağası Süleyman Ağa, kâtibi ve kethüda, Gureba-i Yemin Ağası Abdurrahman Ağa, kâtibi, kethüdası, Rumeli Kadı’askeri Kemal Efendi, Anadolu Kadı’askeri Ali Efendi ve mülazım kadılar, hekimbaşı, nüzul emini, arpa emini, mirahur-ı evvel, mirahur-ı sani, ıstabl-ı amire’de olan sarraç, halife, hazinedar ve şakirtler, ağaların yedekçileri, nalbendler, mehteran-ı has, mir-i alem ağa ve alemdarlar, mehter- başı, zurnazen-başı, silahtar ocağından tuğkeşler, kapıcılar, kapıcılar kethüdası, mataracı, sakalar, haznedarlar-ı enderun, harem-i hümayun ağalarından babısaadet Ağası, hazinedarbaşı, kilarcıbaşı, odabaşı ve darüssade ağası, silahdar ağa, çukadar ağa, rikabdar ağa, hasodalı ağalar, doğancıbaşı, hadım ağaları, baltacılar, matbah Emini ser-tebbahin üstadlar, ser-kilar-ı enderun ve kilarcı, ser-helvacıyan, ser-habbazin-i hassa, pişirici, elekçiler, sepetçi, yoğurtçubaşı, kasapbaşı, tavukçubaşı, buzcubaşı, pazarbaşı, av ağaları; çakırcıbaşı, şahincibaşı, atmacıbaşı,


101 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 219-220.
102 Ertaş, a.g.m., s. 220.

26
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:14

Istabl-ı Amire’de şütürban, servanlar kethüdaları, harbendeler, Cebecibaşı Şehbaz Ağa, Topçubaşı Mustafa Ağa, Top Arabacıbaşı Recep Ağa, kethüdaları ve kâtipleri katılmışlardı.103 Merkezi bürokrasinin seferlere olan geniş katılımı, bir nevi başkentin sefer alanlarına taşınması anlamına geliyordu. Aynı zamanda bu ayrıntılı görevlendirme sefer sürecinde yerine getirilecek işlemlerin hızlanmasını da sağlıyordu.
Seferberlik süreci sefer kararının alınmasından başlamak üzere, ordunun ilk menzilden yürüyüşe geçmesine kadar olan dönemi kapsıyordu. İstanbul’da tuğların dikilmesi ve merkez ordusunun toplanmasıyla birlikte hareket edilerek ilk menzile geçiliyordu. Askerin yürüyüşe geçmeden önce hazırlıkların görülmesi için ilk konak yeri, ordunun hareket edeceği yön ve zamana göre değişebiliyordu. XVI. ve XVII. yüzyıl Batı seferlerinde daha çok Davutpaşa Sahrası, Doğu’ya yapılacak seferlerde ise Üsküdar ilk menzil yeri görevini görüyordu. Buna bağlı olarak, Sultan II. Osman’ın Hotin seferinde Davutpaşa Sahrası, Kamaniçe seferi için Çukurçayırı104 ve IV. Murat’ın Revan seferi için ilk konak yeri olarak Üsküdar seçilmişti.105 İlk menzile başta tuğ-ı hümâyun ile otağ-ı hümâyun olmak üzere, vüzera ve diğer erkân-ı devletin tuğları ve çadırları kapıcıbaşılar nezaretinden gönderiliyordu.106
1617-18 tarihli Veziriazam Halil Paşa’nın Erdebil seferinde Çermik Sahrası’nda otağ ve çadırlar kurulmuş, Halil Paşa alaylar ile otağa girmişti. Ordunun İstanbul’dan menzile gelmesiyle birlikte mum donanmaları ve şenlikler düzenlenmişti. Diyarbakır Beylerbeyi Mustafa Paşa askerleriyle birlikte ordunun sağ kolunda yerleşmiş, Anadolu Beylerbeyi Hüseyin Paşa, Anadolu’ya tabi sancak beyleri, alaybeyleri, çeribaşıları, müteferrika, çavuşlar ve tımarlı sipahileriyle birlikte veziriazamın otağı önünde alay göstererek hilat giymiş, ordunun sağ kolunda karar etmişti. Karaman Beylerbeyi Mümin Paşa, askerleriyle birlikte alay gösterip hilat giymiş ve yine sağ kola yerleşmişti. Rumeli Beylerbeyi Dilaver Paşa, sancak beyleri, alaybeyleri, müteferrika, çavuşlar, zeamet ve tımar sahipleri ile alay göstermiş, hilat giyerek ordunun sol kolunda karar etmişti. Yine Halep, Maraş, Adana, Sivas Beylerbeyileri ile Şam Veziri Hafız Ahmet Paşa alay gösterip hilatler giyerek, askerleri ile ordunun sol kolunda yerlerini almışlardı.107 Beylerbeyilerin ordu-yu hümâyunda sağ ve sol olarak yerlerini almaları eyaletlerin payelerine göre düzenleniyordu. 1620-21 tarihli Hotin seferinde, Davutpaşa Sahrası’na geçilmesiyle birlikte öncelikle sultanın otağ ve bargâhı kurulmuş, ardından Enderun




103 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 708-712.
104 Kazalak, Hotin Seferi, s. 134; Tarih-i Kamaniçe Tahlil ve Metin, s. 11.
105 Yunus Zeyrek, IV. Sultan Murad’ın Revan ve Tebriz Ruznâmesi, Kültür Bakanlığı, Ankara 1999, s. 5;
Nezihi Aykut, “IV. Murad’ın Revan Seferi Menzilnâmesi”, İÜEFTD, S. 34, İstanbul 1984, 183-246, s. 202.
106 Tarih-i Kamaniçe Tahlil ve Metin, s. 11-12.
107 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 673-675.

27
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:15

ağalarından olmak üzere mir-i âlem, kapıcıbaşılar, kapıcılar kethüdası ve bevvaban çadırları, daha sonra Matbah-ı amire, kiler ve bunlara bağlı çadırlar, Istabl-ı amire çadırları, vüzera ve Veziriazam Hüseyin Paşa otağı bunun etrafında mansıp sahibi askerlerin çadırları ile tevki’i paşa, defterdar, reisülküttap, şeyhülislam, kadıaskerler, yeniçeriler ve bölük halkı ile diğer askerlerin çadırları kurulmuş, ordugâhın ilerisinde ayrıca kurulan çadır ve büyük çergeler içerisinde narh üzere metaların alım satımı gerçekleştirilmişti.108 1672-73 tarihli Kamaniçe seferinin hazırlıkları sırasında Çukurçayırı’nda vezirlerin kapı halkının, teçhizat ve sayı bakımından oldukça iyi bir seviyede oldukları o zamana kadar sefere katılanlar tarafından daha önce böyle mükemmellikte bir asker katılımının görülmediği ifade edilmişti. Hazırlıkların tamamlanması için yirmi yedi gün aynı menzilde kalınmıştı. Merkezi ordu Çukurçayırı menzilindeyken orduya katılmak için hareket halinde olan askerlerin seri bir şekilde menzile ulaşmaları isteniyordu.109
Seferberlik sürecinde ordu gereksinimlerinin istenilen seviyede karşılanmasının askerlerin motivasyonlarını artırıcı bir etkisi olduğu düşünülüyordu. 1565-66 tarihli Malta seferi hazırlıkları sırasında Veziriazam Ali Paşa tersanede donanma işleriyle görevli devlet erkânı ile büyük bir divan oluşturmuştu. Yapılan meşverette deniz seferi için gerekli mühimmatın ne kadar olması gerektiği kararlaştırılmış ve bunların miktarları belirtilmişti. Askere lazım gelen zahire ve diğer ordu mühimmatının istenilen seviyeye ne kadar yakın olursa askerler için bir o kadar “kuvvet-i kalp” olacağı ifade edilmişti.110
Osmanlı merkezi yönetiminin, seferberlik sürecinde askerlerin toplanmasını yakından takibi ve buna bağlı olarak geliştirdiği yöntemlere rağmen, seferberlik sürecinde birçok problem yaşanabiliyordu. Bunlardan biri, orduya katılacak birliklerin planlanan tarihte istenilen yerde olmamalarından ileri geliyordu. 1580 tarihinde eyaletlere gönderilen fermanda Nevruz’da birliklerin orduya katılmaları beklenirken, bunların istenilen yerde olmamaları nedeniyle tekrardan emirler gönderilerek uyarılmışlardı.111 1620-21 tarihli Hotin seferinde İstanbul’da bulunan bazı divan-ı hümayun, defterhane ve maliye kâtipleri ile kapıkullarının orduya katılmadıkları görülerek, bunlara alaylarda yer almaları için tekrardan emirler gönderilmişti.112 1672-73 tarihli Kamaniçe seferinde ise merkez ordusu Çukurçayırı’nda bulunmaktayken henüz orduya dâhil olmayan birliklerin acilen menzile ulaşmaları için emirler





108 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 712-713.
109 Tarih-i Kamaniçe Tahlil ve Metin, s. 13-14.
110 Tarih-i Selâniki, I, s. 6.
111 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 228.
112 Topçular Kâtibi Tarihi, II, s. 713; Kazalak, Hotin seferi, s. 132.

28
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:17

gönderilmişti.113 Seferberlik sürecinde askerlerin toplanmasına dair diğer bir problem

askerlerin, yönetim tarafından ölüm veya dirliklerinin ellerinden alınması tehdidine rağmen firar etmeleriydi.114 Yine seferlerin kış aylarına denk gelmesi orduya katılımı azaltan sebeplerden birini oluşturuyordu. Özellikle eyalet askerlerinin önemli bir kısmını meydana getiren tımarlı sipahilerin toprağa bağlı geçimini tarımdan sağlayan askerler olması nedeniyle hasat döneminden önce orduya katılmaları konusunda isteksiz oldukları biliniyordu.115 Bunlardan başka seferin gerçekleştirileceği coğrafyanın yapısı da seferberlik sürecinde askerlerin orduya katılmasını etkileyen sebeplerden birini meydana getiriyordu. Eğer seferin yönü Avrupa tarafına olacaksa bölgenin ekonomik durumuna bağlı olarak ganimetin fazla olacağı düşüncesiyle askerlerin katılımında bir fazlalık olduğu görülebiliyordu. Bunun tam tersi İran üzerine yapılacak bir seferde ise coğrafyanın yapısı ve ekonomik yapıya bağlı olarak yeterince ganimet elde edemeyeceğini düşünen askerler arasında orduya katılım konusunda düşüşler yaşandığı gözlemlenebiliyordu.116
Merkezi idarenin, askerlerin harekete geçirilmesi konusunda bir anlamda taşradaki eli konumunda bulunan ve geniş yetkilerle donatılan çeribaşı, kapıcıbaşı, sürücübaşı gibi görevlilerden kaynaklanan sorunlar yaşanabiliyordu. Buna dair ilginç bir örnek 1694-95 tarihi sefer hazırlıkları sırasında meydana gelmişti. Yorgaki isimli zimmî statüsündeki sürücübaşı, askerleri harekete geçirmek üzere merkez tarafından görevlendirilmiş ancak vazifesi sırasında yabancı devletlere bilgi aktarımı yaptığı tespit edilmişti. Devletin seferberlik kaynakları ve askerin durumu gibi önemli bir konuda casusluk yaptığı gerekçesiyle önce hapsedilmiş daha sonra katl edilerek malı müsadere edilmişti.117
Seferberlik sürecinde askerlerle ilgili sorunlar yaşandığı gibi mühimmat konusunda da problemler meydana gelebilmekteydi. 1650-1651 tarihinde Veziriazam Melek Ahmet Paşa tarafından yaptırılan kalyonun denize indirilme töreni sırasında batması üzerine, paşa ağlamış ve çevredeki halk hayret içinde kalmıştı.118 1688-89 senesi sefer hazırlıkları sırasında Tophane-i Amire’de bir fırın top dökülmek istenmişti. Normal şartlarda fırın içerisindeki bakırın otuz sekiz-kırk saat civarında eridiği görülürken bu kez altı gün ve gece fırının tam ateşle yakılmasına rağmen bakırın erimesi gerçekleşmemişti. Tophanedeki bu durumu haber alan Balyoslar; “Devlet-i Al-i Osmân’a isâbet-i zevâl işâretidir” gibi




113 Tarih-i Kamaniçe, s. 13-14.
114 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 230.
115 Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 53.
116 Ertaş, Ordunun Toparlanması, s. 232.
117 Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin, s. 381.
118 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 1075.

29
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:24

söylentilerde bulunmuşlardı.Ancak yedinci gün Kolonborna topları dökülmüş ve Veziriazam Köprülü Mustafa Paşa’nın Niş,Belgrat ve Semendire seferlerinde kullanılmışlardı.119
Sefer organizasyonlarının başarıyla yürütülmesi öncelikle imparatorluğun geneline dağılmış güç odaklarının bir araya getirilmesine bağlıydı. Osmanlı askeri sisteminin bir gereği olarak ordunun merkezi ve taşra olmak üzere ikiye ayrılması, seferberlik sürecinin belli bir düzen, disiplin ve yakından takibini gerektirdiği kadar, oldukça zor bir süreci de beraberinde getiriyordu. Eyalet birliklerinin hazırlıklarını tamamlaması için merkez tarafından belirli bir süre tanınıyor, bunun için kış aylarından itibaren taşra yöneticilerine seferberlik emirleri gönderiliyordu.Taşra ordusunun ağır hareketi, bu emirlerin birkaç kez tekrarlanmasına ve birliklerinin uyarılmasına neden oluyordu.Olağanüstü durumlar hariç, seferlere katılımlar için askeri birliklerin bahar başlangıcında orduda yer almaları isteniyordu. Söz konusu dönem ulaşım ve haberleşme sistemlerinin yeterince gelişmediği, insan faaliyetlerinin çoğu kez iklim şartlarına bağlı olduğu bir zaman aralığını kapsıyordu. Bu etkenler sefer organizasyonlarının yerine getirilmesi sürecinde dezavantajlı bir durumu meydana getiriyordu.Bunun yanında Osmanlı Devleti, uzun yıllar düşmanlarına karşı verdiği mücadelenin beraberinde getirdiği savaş tecrübesi, zamana ve şartlara göre değişebilen seferberlik yöntemleri ve uygulamaları, askeri alana yönelik devlet örgütlenmesi ve buna bağlı olarak bürokrasinin merkezden yerel yönetimlere uzanan etkin ve hızlı işleyen yapısı, seferberlik sürecinde meydana gelen problemlerin çözümü konusunda kolaylık sağlıyordu.

1.3. Askerin Psikolojisi


Osmanlı seferleri her ne kadar belirli bir plan ve program dâhilinde gerçekleştiriliyorsa da askerler açısından bir anlamda bilinmeze yolculuk anlamına geliyordu.Ulaşım imkânlarının yeterince gelişmediği ve insan faaliyetlerinin çoğu zaman doğa koşullarına bağımlı olduğu bir zamanda, sefer organizasyonları başarıyla yerine getirmek oldukça güçtü.Devlet,merkez ve taşra teşkilatlanması ile kaynaklarını olabildiğince çabuk ve yeterli düzeyde seferber etmeye çalışıyordu ve bu kaynakların şüphesiz en önemli bölümünü askerler oluşturuyordu.XVI. ve XVII. yüzyıl gibi devletlerarası mücadelelerin,gelişmiş askeri teknolojiden ziyade insan gücüne ve




119 Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin, s. 315.

30
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:26

bunların etkin kullanımına dayanan savaşlar olmaları, askerlerin bu mücadelelerde başaktör olmasına neden oluyordu. Bir seferin başarılı olabilmesi her şeyden önce askerin motivasyonunun yüksek düzeyde tutulmasına bağlıydı. Bununla birlikte seferberlik sürecinde, kaynakların istenilen düzeyde temin edilmesi askerlerin motivasyonlarına olumlu bir etki yapıyordu. Çünkü seferin gerektiği düzeyde kaynakların temini, uzun süren sefer organizasyonu sürecinde askerin yaşayabileceği problemlerin azalması anlamına geliyordu. Aynı zamanda devletin tüm imkânlarıyla savaşa gittiğini görmek askerler için güven duygusunu artıran bir etki oluşturabiliyordu. 120
Askerler açısından bakıldığında sefer organizasyonlarını iki kısma ayrılıyordu. İlki askerlerin dış etkenlere yani zaman ve coğrafi şartlara karşı verdiği mücadele dönemi, ikincisi ise karşı güçle girişilen sıcak savaş sürecini kapsıyordu. İlk bölüm, askerlere iletilen seferberlik emirlerinden olmak üzere ordunun toplanması ve savaş mahalline ulaşması sürecini oluşturuyordu. Askerlerin hazırlıklarını tamamlayarak istenilen zaman ve mekânda orduya katılmaları zorunluluğu bir anlamda askerlerin zamana karşıda mücadelesini gerekli kılıyordu. Buradan hareketle askerler için savaş aslında Osmanlı topraklarında başlıyordu. Sefer organizasyonlarının, sıcak savaştan önceki bu ilk bölümünde askerler zaman ve coğrafi şartlara karşı bir mücadele veriyorlardı. Çünkü seferlerin mevsim şartlarının elverdiği süreç içerisinde yapılması gerekiyor ve buna bağlı olarak ordunun sefere gidişi ve dönüşü için zaman planlamasının iyi yapılması gerekiyordu. Her ne kadar coğrafi şartların uygunluğu gözetilse de askerlerin yürüyüşü sırasında beklenmedik hava olayları ordunun hareket kabiliyetini oldukça kısıtladığı gibi aynı zamanda askerlerin motivasyonları için de olumsuz etki yaratıyordu.
1578-79 tarihli Şirvan ve Gürcistan seferi dönüşünde, ordunun fırtınaya yakalanması askerleri maddi ve manevi olarak oldukça yıpratmıştı. Askerler, seferlerin maddi kazanımları olarak en çok istedikleri dirliklerinden dahi feragat edip canları derdine düşmüşler ve binbir zorlukla kendilerini Erzurum’daki kışlaya atmışlardı.121 İlk bölümdeki dış etkenlerin askerlerin üzerinde oluşturduğu maddi ve manevi yıpratma oranı ne kadar minimum düzeyde tutulursa sıcak savaş döneminde başarı o kadar yüksek olabiliyordu. Böylelikle sefer organizasyonları, yalnızca iki ordunun savaşması değil, bununla birlikte askerlerin zamana ve coğrafi şartlara karşı verdiği mücadeleyi de içinde


120 1565-66 tarihli Malta seferi hazırlıkları sırasında ordunun ihtiyacı olan mühimmatın yeterli düzeyde
karşılanması halinde bu durumun askerler üzerinde manevi yönden olumlu bir etki oluşturacağı biliniyordu.
Bu konuyu Mustafa Selâniki; “Eskal ü ahmal-i ceng ü cidal ve harb u kıtal ne denlü murad üzre
uydurulursa guzat u mücahidine ol denlü kuvvet ü kalbdür” şeklinde ifade demiştir. Tarih-i Selâniki, I, 6.
121 Tarih-i Selâniki, I, s. 123.


31
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:29

barındıran karmaşık organizasyonları ifade ediyordu. Bunun sonucunda askerler için her sefer bir anlamda macera niteliği taşıyordu.

İnsanlar giriştikleri bir bilinmezin veya eylemin kendileri için nasıl bir sonuç doğuracağını önceden öğrenme ihtiyacı duyarlar. Osmanlı askerleri açısından bu durum seferlerin bilinmezlik yönünü gidermek ihtiyacıyla genellikle Osmanlı kaynaklarında “fâl-ı mübârek” olarak adlandırılan olumlu veya olumsuz bir durumdan sonuç çıkarma eğilimi olarak kendisini gösteriyordu. Çoğunlukla seferin başlangıcında veya sıcak savaştan önce gerçekleşen bir olayın, seferin başarılı veya başarısız sonuçlanacağına dair alamet olduğu düşünülmekteydi. 1595-96 tarihli Eğri seferi sırasında Hafız Ahmet Paşa kethüdasının, Kilis Kalesi’ni fethettiği haberinin gelmesi, askerler tarafından sevinçle karşılanmış ve kendi seferleri için “mukaddime-i feth ü zafer” olarak nitelendirilmişti.122 Tiryaki Hasan Paşa,Kanije Savunması öncesi iki grup kartalın birbirlerine saldırıp Kanije yönüne uçtuklarını görmüş, yaşanılan durumu iki tarafın savaş yapacağı anlamına geldiği şeklinde yorumlamıştı. Tedbir alma ihtiyacı hissederek asker desteği için kethüdasını Belgrat’a göndermişti.123 1629-30 tarihli Hüsrev Paşa’nın Bağdat seferinde, ordu hazırlıklarının yürütüldüğü Üsküdar menzilinde yağmur nedeniyle oluşan selin çadırları basması, sefer süresince yaşanacak güçlüklere delâlet ettiği şeklinde yorumlanmıştı.124 1645-46 tarihli Girit seferi öncesi, Malta gemilerine rast gelip bunlarla yapılan savaşın kazanılması adanın fethine dair bir işaret olarak görülmüştü.125 1654-55 tarihli Melek Ahmet Paşa’nın Bitlis Hanı üzerine seferinde, kırk koyun kurban edilmiş ve bunların üçünün başsız bir şekilde hanın kalesi üzerine yürüdükleri askerler tarafından görülmüştü. Bu durum onları savaş için şevklendirdiği gibi "Bu boğazlanmış kurbânların yürümesi hayrdır ve ricâl-i gayb bizimle biledir." şeklinde yorumlamalarına neden olmuştu.126
Osmanlı Devleti’nde askerlik profesyonel bir meslek olarak algılanmaktaydı. Askerler bir sefer sürecinde kendi ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasını bekliyorlardı. Devlet adına savaştıklarını, bunun karşılığı olarak merkezi yönetimin onların beslenme, maaş, mühimmat gibi her türlü gereksinimlerini yerine getirmekle yükümlü olduğunu düşünüyorlardı. Bunların herhangi birinde görülen eksiklik, asker ve merkezi yönetim arasındaki resmi olmayan mutabakatın bozulduğu noktaları ifade ediyordu ve bu durum askerin isyanına ya da emir komuta zincirinde ciddi aksaklıkların



122 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 294.
123 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 380; Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 63.
124 Fezleke, s. 793.
125 Fezleke, s. 935, 936.
126 Seyahatnâme, IV, s. 138.

32
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 10:31

görülmesine neden oluyordu. 1608-09 tarihli Doğu seferi, Kasım ayına sarkmıştı ve zahire fiyatları oldukça yükselmişti. Böylesine zor bir ortamda Erzurum’da bulunmanın mümkün olmadığını, padişahın o yörenin durumunu bilmediğini ve çevresindekilerin etkisinde kaldığını düşünen askerler, iki yıldır seferde olduklarını bundan sonra İstanbul’a dönmek istediklerini belirtmişlerdi.127 1620-21 tarihli II. Osman’ın Hotin seferinde, baş getiren askerlere yüzer altın verilmesi teamülken birer altınla mükâfatlandırılmaları "biz bir altuna cânımızı fedâ itmeyüz" şeklinde tepki göstermelerine yol açmıştı.128 1635-36 tarihli IV. Murat’ın Revan seferi öncesinde Erzurum menzilinde askerler tarafından oldukça büyük bir alay gösterimi yapılmıştı. Ancak padişahın sert mizacı ve ihsanda bulunmaması nedeniyle askerlerin bir kısmı dağılıp alaya gelmez olmuşlardı.129
Hafız Ahmet Paşa’nın Bağdat seferinde, askerler için göç emri verilmiş ancak sekbanlar onar kuruş bahşiş almadıkça yerlerinden kalkmayacaklarını belirtmişlerdi. Ahmet Paşa’nın fetihten sonra dirlikler vereceği vaadine rağmen onar kuruş bahşişte diretmişlerdi. Ancak daha sonra beşer kuruş üzerinde anlaşma sağlanmıştı.130 1682-83 tarihli Viyana kuşatması sırasında Tökeli İmre ve Hüseyin Paşa’nın Pujin Kalesi’ni almak için hareket edip ancak mağlup olup dağıldıkları haberi askerlerin motivasyonunu düşürmüş, bununla birlikte ordunun ihtiyacı olan zahirenin yirmi saatlik bir mesafeden getirilmesi durumu askerlerin itaatten çıkmasına neden olmuştu.131
Uzun yıllar devam eden Girit seferi sırasında geniş ölçüde lojistik destek sıkıntı yaşanmıştı ve bu durum askerlerin aşırı derecede tepki göstermelerine neden oluyordu. Çanakkale Boğazı’nın Venedik gemileri tarafından abluka altına alınması, Girit’e yardım gönderilmesi konusunda büyük problem oluşturuyordu. Bunu aşmak için Ege kıyılardan küçük bey gemileri aracılığıyla yardım sağlanabiliyor ancak yeterli olmuyordu. Adada yapılan divan toplantılarında askerlerin büyük ölçüde firar ettikleri ve geriye kalanlarının adada kalmak için takatleri kalmadığı, askerlerin metrislere girmek istemedikleri belirtiliyordu.132 1649-50 tarihinde Kandiye Kuşatması devam ederken, yeni kaleler bina olunup, yeni asker gönderilmesiyle birlikte dört senedir adada bulunan askerlere icazet verilmesi sevinçle karşılanmıştı.133





127 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 553.
128 Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 94; Tarih-i Nâimâ, II, s. 472.
129 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 856.
130 Tarih-i Nâimâ, II, s. 522.
131 Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin, s. 156-156; Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 228.
132 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 1027, 1052, 1058.
133 Fezleke, s. 1063-1064.

33
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 8 misafir