ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 22:58

Bu “ötekileştirilme”, Çerkeslerin kolektif belleğine sürgünde kaybettikleri anavatanlarının yanı sıra kimliklerini de kaybetme korkusuyla işlenmiştir. Bu korku, Türkiye’de Çerkes kimliğinin ve kolektif belleğinin oluşumunda son derece önemlidir. Diğer etnik azınlıklardan farklı olarak, “zararsız”lıklarını vurgulamak, kanıtlamak adına, devlete bağlılık yemini etmiş gibi, üzerinde yaşadıkları toprakların sahiplerinden biri sayılmanın yolunu Çerkesleri Türkleştirerek kendilerini “Çerkes Türkleri” ilan etmekte buldukları dönemler olmuştur. Kolektif bilinçaltlarına yer etmiş bir “kabul edilme” duygusu ve ihtiyacı özel olarak Türkiyeli Çerkesler için geçerli bir durumdur. Çerkeslik ancak iradi bir tercihle yaşanabilmekte, kimi zaman Çerkes olmanın gizlendiği kimi zaman da diğer etnik azınlıklardan farkı ortaya koymak için özellikle vurgulandığı dönemler yaşanmıştır.


Çerkesliğin devlet ideolojisi nedeniyle, devlet eliyle özel alanda tutulması, topluluğun içe dönük bir cemaat hayatı yaşamasına neden olmuştur. Kimliğe tek tutunum noktası olan Çerkes kültürü köylerde, büyük şehirlerde de derneklerde yaşama imkânı bulmuş, topluluğun üyeleri kültürün ve kimliğin “biricik” taşıyıcıları olduğundan, üyelerin özel hayatı cemaat içinde cemaate mal edilmiş ve zaman zaman kültürün yok olmasına engel olmak için kontrol altına alınmıştır. Bunun sadece Çerkesler için geçerli olduğunu söylemek veya düşünmek yanlış olacaktır. Tüm yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan kültürler için, kültürün korunması gereklidir. Kültürün korunması için uygulanacak yöntemlerin cemaat içi bir mekanizmayla meşru görülmesi ise, ancak topluluk üyesinin toplulukla kuracağı aidiyet bağının gücüne bağlıdır. Topluluğa olan aidiyet bağı yeterince kuvvetli olmayan grup üyeleri, toplumdan koparak, bireyselleşme yoluna girer. Önce, tarihsel





85
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:00

süreçte oluşan davranış biçimlerinden ve topluluğa hakim geleneksel bağlardan kopan birey, içinde yaşamaya başladığı hakim kültüre entegre olur.144 Ancak bu entegrasyon sürecinde geçmişten ne kadar bağımsız hareket edilebileceği ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, kültürel kimliğin değişimi açısından önemlidir.145


Sürgün ve yaşanan acıların bellekte bıraktığı izler grup üyeleri aracılığıyla yeni nesillere ritüelleştirilerek aktarılmaktadır. Her yıl 21 Mayıs günü, 1864’te yaşananlar Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, özellikle Karadeniz(Kara Su)’e kıyısı olan Samsun, İstanbul ve İzmit’te, törenlerle anılmaktadır. İzmit’e bağlı, İzmit ve
Sakarya arasında kalan sahil bölgesi Kefken’de, her yıl ülkenin çeşitli bölgelerinden Çerkesler bir araya gelerek buradaki anıt mezarlığı ziyaret ederler. Kefken’in önemi, Çerkeslerin sürgünde ilk gelip yerleştikleri kıyı olmasından kaynaklanır. Burada bulunan mağaraya sığınan Çerkesler, mağara duvarlarına çizdikleri resimler ve yazdıkları yazılarla sürgün yolculuğunu ve bu yolculukta yaşananlar anlatmışlardır. Sürgünde hayatlarını kaybedenler için saygı duruşunun ardından okunan dualarla, belleklerde “Kara Su” olarak bilinen, yıllarca denizine girilmeyen, balığı yenmeyen Karadeniz’e çiçekler atılır. Aynı zaman zarfında eş zamanlı olarak İstanbul ve Samsun’da da denize karşı benzer törenler düzenlenir. Törenlerin hemen hepsinde sürgün yolculuğunu anlatan, “İstanbul Yolu” anlamına gelen Yistanbulakue ağıtı denize karşı söylenir hep bir ağızdan;


Söz yaşlı Kafkas dağlarınındır. Tozlu tarihin üstünü örttüğü acıdır sizlere hatırlatacağımız:/Ben o gün limandan uzaklaşıp, üçüncü

144 Shami(1998), a.g.y., s. 22.
145
M. Ragıp Zık, “Giritli Mübadillerde Kimlik Oluşumu ve Toplumsal Hafıza”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programı Tez Çalışması, İstanbul, 2005, s.12.



86
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:01

geçite/geldiğimde uzaktan bir atlı gördüm/ Gözyaşları sakalından

damlıyordu/Selamlaşırken «ağlamak yakışmaz bir Çerkes gencine» dedim/O ağlamaklı sesiyle gözyaşlarımın akmasına çok az bir zaman kaldığını söyledi ve uzaklaşıp gitti/Az sonra bir mağaranın içinde elliye yakın ölü ve beşyüz kişinin üzerinde yarı ölü insandı ilk gözüme çarpan/Ölü annesinin memesinden bir yudum süt içebilmek için hıçkıran bir yavru ve O'nun açlık dolu hıçkırıklarına ağlayan yarı ölüler vardı/Bana düşen ise hıçkırıkları kesilen ölü yavruyla annenin üzerine yamçımı örtmek oldu/O an atlı gencin dediği gibi, gözyaşlarımı yamçımın üzerine damlarken gördüm/Ve en büyük yemini ettim; beni dinleyen herkesi bu acı sürgünden vazgeçirmek için!/Bu sürgündü halkımı yok eden, yarısı Karedeniz'in büyük dalgalarında yok olmuş, kalan yarısı ise dağlara sıkışmış ölmektelerdi/Ey Tanrılar hani siz en büyüktünüz! /Sizdiniz Kafkas halkının koruyucuları, sizdiniz dağlıların sevincine sevinen/Eğer böyle ise neden çaresizler yok olurken, kadınlarımızı hanlar, beyler paylaşırken, siz kimin ölüsüne ağladınız?/Neden bu kadar acıya izin verdiniz?/Ve siz sürgünü hazırlayanlar, gün geldi Şamil'e, gün geldi padişaha, gün geldi Tanrı'ya elçilik ettiniz/Yalanlarınızla hangi

pisliğe itiyorsunuz bizi?/Kimin adetleriyle gömeceğiz



cesetlerinizi?/Taştan yılanbaşı yapacaktık mezartaşınızı ama kara toprak kabullenmez bunu, cesetlerinizi yakacaktık ama hastalık getirir dumanlarınız/Bundan daha iyisi size yakışan, yem olmaktır karasularda yılanlara/İnsanların lanetleriyle, zehir zehirin içinde kaybolsun.







87
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:02

Sürgünün bu ritüelleştirilmesinin yanı sıra, hafızalardan silinmesine engel olmak, hem yeni nesillere kültürü aktarmak hem de “ötekiler”e Çerkesliği, ulusal kültürü, düşünceyi anlatmak, keşfettirmek maksadıyla sürgün belleği
bedenselleştirilerek, Çerkes folklorunda koreografize edilmiş danslarla ifade edilmiştir. Koreografize edilmiş danslar, milli kıyafetlerle sahneleniyor olmaları bakımından hem görsel anlamda daha etkileyici hem de belleklerde iz bırakmak adına daha kuvvetlidir. Dans, kültürün hem görsel bir yansıması olması açısından, hem görme hem duyma duyularımıza hitap etmesi nedeniyle, hafızada daha kolay ve daha iyi yer edinen bir kültür unsuru olarak kültürün belki de temel kurucusu olan dile göre daha canlı olarak ayakta tutulmaktadır. Hem müziğin hem görüntünün izleyiciye eş zamanlı ulaşması, daha etkili bir sonuç doğurmaktadır. Anadil unutulabilir ama bir bedensel pratik olan dansın unutulması çok zordur. Çerkesler için dans, Kuzey Kafkasyalı kimliğinin yani atlı kimliğinin, savaşçı kimliğinin yansımasıdır. Farklı coğrafyalarda, farklı diller konuşmaya başlamış, farklı kültürel etkilenmelere maruz kalmış olmalarına karşın, tüm dünya üzerinde Çerkeslerin birleştirici güçleri hala danslarıdır.146


Koreografize edilmiş danslarda kimi zaman sürgün öncesi savaş yılları sahnelenmiş, kimi zaman sürgünün kendisi kimi zaman da diaspora sahnelenmiştir. Oyunlar, anlattıkları hikâyeye göre Çerkesce olarak isimlendirilmiştir. Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Halk Dansları Ekibi Elbruz’un;
tleperıf sürgündeki varoluşumuzdur/mezdeug bu dağlar bizim diye haykırır/yislamey dağların şarkısı//hakulaş karadenizle rakstır/wuıc

146 Beslan(1998), a.g.y., s.17.





88
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:03

ibadet,/kafe aselet,/abrec aşkı anlatır bize/apsuwa'da zafer,/çeçen'de destan okunur/şağdi bir masaldır, hırçın/kafe guançe bir sürgün

şarkısı/umudun dansla resmidir tuşlar üzerindeki/maharetli



parmaklardan dinlenen uzun bir destan/başı dik dağlıların özgürlük çığlığıdır,/at kılından çalgılarımızın/"sürgün" diyen feryadıdır,/vatana selamdır elbruz
şeklindeki selamı, bunu en iyi şekilde anlatan dizelerden oluşmaktadır.147 Koreografize edilmiş danslar arasında, Elbruz Halk Dansları Topluluğu’nun sahnelediği müzikallerden bir tanesi “Kara Suyun İki Yanı” oyunudur. Bu oyunda, sürgün yolculuğu sırasında hayatlarını kaybedenlerin Karadeniz’in “kara dalgaları”na bırakılmaları anlatılmıştır. Bugün sahnelenmeye devam etmese de, izleyicileri en çok etkileyen oyunlardan biri olarak hala hatırlanmaktadır. Ağırlıklı olarak sürgünün koreografize edildiği sahne dansları dışında, özel hayatta en çok dans edilen zaman olarak Çerkes düğünleri hala geleneklere uygun olarak gerçekleştirilmesi bakımından önemlidir. Geniş bir arazide toplanan Çerkes ahalisi, kızlar bir tarafta erkekler bir tarafta sıralanacak şekilde yerlerini alırlar ve milli danslar sırasıyla oynanır. Düğünde oynanan oyunların sırası kadar, dans eden çiftlerin yaş ve dans becerisinin uyumu da önemlidir. Örneğin dans etme sırası bir “thamade”ye∗ geldiğinde yaşı büyük bir genç kızın eşlik etmesine saygı gereği özen gösterilir. Benzer şekilde, Çerkes danslarında kadın ve erkeğin birbirine çok yaklaşmaması, göz göze gelmemesi, birbirlerine değmemeleri yine Çerkes kültüründe kadın erkek ilişkilerine dair önemli detaylardır.





147 Çerkes halk danslarıyla ilgili daha detaylı bilgi için bkz Elbruz Halk Dansları Topluluğu web sitesi:
http://www.elbruz.org.tr/

∗ Çerkes örf ve adetlerinde, her konuda sözü geçen, bilgisine başvurulan, bu bilgisinden ötürü saygı

duyulması gereken bilge insanlar.







89
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:04

Bu uygulamaların hala devam ettiriliyor olması, geleneğin kuşaktan kuşağa aktarılması açısından son derece etkili bir yöntemdir.


Çerkeslerin hatırlama, hatırlatma ve unutturmama çabalarına karşılık, bugün yerleşik bulundukları ülkelerin sürgünü unutturma gibi bir amacı yoktur. Çünkü sürgün, Çerkeslerin bugün yerleşik bulundukları siyasi coğrafyalardaki devletlerin geçmişlerinde hesaplaşılması gereken bir insanlık suçu olarak yer almamaktadır. Buna karşın, Türkiye Çerkesleri’nin sürgün sonrası dönemlerde zaman zaman Çerkeslik kimliklerini açıklamalarının hoş karşılanmadığı dönemler yaşanmıştır. Bir dönemim çocukları, Çerkes olduklarını her yerde söylememeleri gerektiğinin bilinciyle yetiştirilmişlerdir. Bu da Çerkes olmanın bir dönem resmi devlet ideolojisi nedeniyle gizlenmesi gereken bir kimlik olduğunu göstermektedir. Özellikle 80’li yıllar ve sonrasında Çerkesce isim koyma yasağı, dernek faaliyetlerine getirilen kısıtlama ve denetimler, anadilde eğitim yapılamaması gibi yasal düzenlemeler, Çerkeslere sürgünü unutturmaya yönelik değilse de Çerkes kimliklerini sekteye uğratmadan yaşamalarına engel olan düzenlemeler olmuştur.



90

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:05

II. Türk Yunan Nüfus Mübadelesi


A. Resmi Tarih yazımı ve Mübadele: “Zafer” mi “Felâket” mi?


“Tarih galip gelen için bir zaferken,yenik düşen için bir enkazdır”

Kurtuluş Savaşı’nın bitmesinin ardından imzalanan Lozan Antlaşması’na ek olarak Nüfus Mübadelesi Protokolü imzalandı. Bu protokol sayesinde Türkiye sınırları içinde yaşayan Rumlar(İstanbul’da yaşayan Rumlar hariç) Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan Türkler de(Batı Trakya Türkleri hariç) ülkelerine geri döneceklerdi. Protokole bu açıdan bakıldığında her iki devlet de komşu ülkede yaşayan vatandaşlarını kendi topraklarına dâhil ederek onları korumuş oluyor ve ileride çıkabilecek azınlık sorunlarına karşı önlem almış oluyorlardı.

24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’na ek olarak düzenlenen 30 Ocak 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokolün birinci maddesi şöyledir;

“Türk topraklarında yerleşmiş bulunan Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.”148

Maddenin de belirttiği gibi bu mübadelenin gerçekleştirilmesi ve mübadele

kararına uyulması zora dayalıdır, “zorunlu”dur. Zorla yerinden edilenlerin, birincil



148 Clark(2008), a.g.y., s.13.



91
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:07

önemdeki barınma, giyinme ve beslenme ihtiyaçları sekteye uğramıştır. Mübadele kararı bir protokolle imzalanmış olmasına karşın, apar topar yerlerinden, evlerinden, bahçelerinden edilen insanlar, yanlarına hiçbir şey alamadan göç yollarına düşmüşlerdir. Hükümetler tarafından belirlenen “stratejik” bölgelere zorla
yerleştirilmişler, buna karşı çıkmaları halinde ise yasaların kendilerine tanıdığı tazminat ve mülkiyet haklarından mahkûm bırakılacaklardır. Bu koşullar altında gerçekleşen bu “zorunlu göç”, kitlesel ve sistematik bir hak ihlali olarak ortaya çıkmıştır.149 Yerleştirildikleri bölgelerde uyum zorunluluğu, etnik ayrımcılığa bağlı “sivil” şiddet tehlikesi, aşağılayıcı muameleler mübadelenin zaten zor olan travmatik sonuçlarını arttırıcı etki göstermiştir. Birleşmiş Milletler uluslararası hukuk analizine göre, zorunlu göçe karar verilmesi durumunda devletler göç ettirilenlerin barınma, beslenme, sağlık, eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik önlemleri önceden almış olmalıdır. Aksi takdirde zorunlu göç uygulaması “keyfi” bir uygulamadır ve insan hakları hukukuna aykırı olacaktır.150





Türk Yunan Nüfus Mübadelesinde uygulanan yerleştirme politikalarına

baktığımızda, mübadele öncesinde yerleştirmeye yönelik alınan kararların

uygulamaya geçirilmesinin başarısız olduğunu görüyoruz. Türkiye için

yerleştirmenin Yunanistan’a göre daha kolay olması beklenmiştir. Mübadillerin sayısına baktığımızda Anadolu’dan giden Rumların sayısı, Yunanistan’dan gelen Müslüman Türklerin sayısından çok daha fazlaydı. Dolayısıyla Türkiye’nin gelen mübadilleri yerleştirme konusunda sıkıntı yaşaması beklenmiyordu. Anadolu’dan


149 Bülent Peker, “İnsanlıktan Sürülenlerin İnsan Hakları”, Birikim, Sayı 134-135, 2001, s. 104.
150 A.g.y., s. 106.



92
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:07

ayrılan Rumların mülklerinin, Yunanistan’dan gelecek olan Türklere verilmesine karar verilmişti. Ancak Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan savaşlar ardından ve Yunanistan’ın İzmir işgali sonrasında evsiz kalan çok fazla “yerli” Türk olmuştu. Rumların Anadolu’dan ayrılmasının hemen ardından boş kalan mülklerin çoğuna savaşta evlerini kaybeden yerli halk yerleşmiştir.151





Teoride “zorunlu göç” olarak adlandırılan mübadele kararı uygulamada hem Türkiye hem de Yunanistan için bir etnik temizlik girişimidir. Rusya’nın 1800’lü yıllar boyunca Kafkasya’da ve Balkanlar’da uyguladığı dinsel açıdan homojen bir Rusya yaratmaya yönelik nüfus politikalarında olduğu gibi, mübadele de her iki ülkenin homojen bir nüfus yaratma çabalarının bir sonucudur. Uluslararası literatürde resmi adı “Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi” olmasına karşın, uygulamada mübadele edilen nüfus Türk ve Yunan nüfus değil, Rum ve Müslüman nüfuslar olmuştur.152 Her iki ülkenin içine girmiş olduğu ulus-devlet yaratma süreci, dinsel bir homojenliği gerektiriyordu. Ancak dinsel homojenliğin sağlanmasının ardından ulus- devlet yaratma sürecinin devamı sağlayacak olan dilin, ekonominin ve vatandaşın homojenleştirilmesi mümkün olabilecekti.153 Modern Türkiye ve modern Yunanistan toplumlarının 1922 Nüfus Mübadelesiyle şekillendiğini söylemek mümkündür. Mübadelede dinsel homojenliğin sağlanmasına bir de dilsel homojenlik sağlama amacının da eklenerek etnik bir homojenliğin sağlanmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Mustafa Kemal, 1933 yılında Bilecik’te yaptığı bir konuşmasında; “Mesele din değil,




151 Ayhan Aktar, “Homogenising the Nation, Turkifying the Economy”, Crossing The Agean: An

Appraisal of The 1923 Compulsory Exchange Between Greece and Turkey, Editör: Renée Hirschon,
New York, Berghahn Books, 2003, s. 84-85.
152 Clark(2008), a.g.y., s.16.
153 A.g.y., s.20.



93
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:08

dildir. Açık olalım: Türk milletinin temeli milli dil ve milli benlik olacaktır” sözleriyle Türkiye’de dil konusunun da kimlik inşasında ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.154 Mübadele kararının meşruiyet zeminini ise, toplumun bütününün refahının sağlanması ile devletin varlık sebebi arasında bir özdeşlik ilişkisi oluşturmaktadır. Yeni ulus-devletin inşa sürecinde tehdit unsuru olarak görülen azınlıkların paylaşımı söz konusu olamayacağından, bir “etnik ayrıştırma mühendisliği” yapılmıştır. İki ülkenin azınlık grupları karşılıklı olarak yer değiştirilerek, hem can güvenliği teminatı hem de iki taraf arasında uzun vadede çıkması muhtemel askeri çatışmaların ortadan kalkacağı savunusu, bu mühendislik uygulamasının amacını “kutsal”laştırmaya yönelik bir çabadır.155




Ancak bu meşruiyet zemini, devletin “benimsetme”ye çalıştığı kadar sağlam değildir. Zira Rumlar ve Türklerin bir arada barış ve güven içerisinde yaşadıkları göz ardı edilmiştir. Aynı mahallede büyüyen farklı etnik kökene sahip insanlar arasındaki “farklılık” vurgulanarak hayali bir şiddet ortamı yaratılmıştır. Bu hayali şiddet ortamına istinaden mübadele kararı, mübadeleye maruz kalacak insanlara fikirleri ve tercihleri sorulmadan “zorunlu” olarak gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle, mübadelenin homojenleştirici etkisi devlet açısından başarılı olarak değerlendirilirken,
mübadeleye tabi kalanların özel hayatlarında aynı şekilde başarılı bir uygulama olarak yer alıp almadığını söylemek tartışmalıdır.












154 Şerif Mardin, “Adlarla Oynamak”, Kültür Fragmanları Türkiye’de Günlük Hayat, Der. A.

Saktanber, İstanbul, Metis Yayınları, 2003, s.137.
155 Onur, Yıldırım, Diplomasi ve Göç Türk Yunan Mübadelesinin Öteki Yüzü, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s.18.



94
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 15 misafir