Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Girit İle ilgili Akademik Yayınlar
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:45

katlanmak gibi durumlar için kullanılan bu deyimler,40 Kandiye kuşatmasında bulunan askerler için çok gerçekçi ve tanımlayıcı olmuştur. Ömürlerinin yaklaşık iki buçuk yılını, kış ayları da dâhil, metrislerde geçiren askerler bir bakıma, top- rağı kendilerine döşek, taşları da yastık yapmışlardı.

1667 yılının son aylarına gelindiğinde büyük uğraşlar sonucu kalenin batı tarafındaki ek istihkâmlarından biri alındı. Bir diğerinin de yarısı ele geçirildi. Böylece birkaç noktada kale duvarları ile büyük tabyaların önündeki ana hendek kenarına ulaşıldı.41 Ancak daha fazla ilerlenilemediği gibi kış da yaklaştığından kalenin ele geçirilmesinin uzayacağı net olarak anlaşılmıştı. Yapılan harp divanın- da, altı ayı aşkın sürede ancak kalenin ana hendeğine ulaşılabildiği ifade edilerek, mevcut kazanımların elden çıkmaması için kışı metrislerde mücadele halinde ge- çirmeye karar verildi. Metrislerin tabanına kaldırım döşendi. Hendek başlarında yeni tabyalar inşa edildi. Bu tabyaların etrafı, müdafilerin yapacağı lağım saldırı- larından emin olmak amacıyla taban suyu seviyesine kadar kazıldı. Askerler kışın yağmur, kar ve soğuğundan, müdafilerin ateşinden özellikle de havan topların- dan korunmak için metrislerde kulübe ve meskenler yaptılar ve bu meskenlerin üstlerini tahta ve keresteler ile kapattılar. Bazıları metris kenarlarında yer altına mahzenler kazdılar, kimileri de sıçan yolu başlarında, metris ağızları ve yollarında bulunan çadırlarda kaldılar. Sadrazam için de sıçanyolu başında bir kışla evi inşa edildi. Böylece bütün kışı metris alanında geçirmek için gerekli önlemler alındı.42

Muhasaranın uzaması durumunda kale önünde kışlanılacağı daha kuşat- ma başlamadan sadrazam tarafından düşünülmüş olmalıdır. Nitekim Kandiye Kalesi’ne yakın bir mevkide bulunan İnadiye Kalesi ve varoşu, 1650’den beri Osmanlı askerlerinin bir yerleşim alanı ve kışlağı olarak kullanılıyorken, sadra- zam Kandiye’nin son kuşatması öncesi neredeyse büyük bir kasaba haline gelen


40 Bir İstanbul Hanımefendisi Sâmiha Ayverdi’den Türkçe’nin Nakışları: Atasözleri, Deyimler, Tekerlemeler, Bilmeceler, Kâzım Yetiş (haz.) (İstanbul: Kubbealtı Neşriyat, 1993), s. 339; Ozan Yılmaz, “ ‘Gelenekten Deyişe’ Klasik Türk ve Fars Edebiyatlarının Ortak İfade Biçimlerinden ‘Başa Toprak Saçmak’ ” TÜRÜK, Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2 (2013), s. 345-346.
41 Mühürdar Hasan Ağa, s. 359-362, 404. Batı tarafında Panigrad tabyası önünde ele geçirilen
bu ek istihkâmlar Ek-2’de 26 ve 27 numarayla işaretlenmiş yerlerdir.
42 Mühürdar Hasan Ağa, s. 364-367; Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 109- 110. 1669 yılında bu meskenleri gören De la Guillatiere, (An Account of a Late Voyage to Athens, s. 376-378), on binlerce asker için ana yapı malzemesi kerpiç olan çok sayıda kulübe ve barınak yapıldığını, üst düzey rütbeli kişiler için konaklar inşa edildiğini, veziriazamın konağının duvarlarında malzeme olarak taşın da kullanıldığını belirtir.


52
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:47

İnadiye varoşunda bulunan binaları yıktırmış, elde edilen kereste ve ahşapları Kandiye önünde ordunun mesken ihtiyacı için sarf etmişti. Ayrıca dönemin çağ- daş şairlerden Marinos Tzane Bounialis, Fazıl Ahmet Paşa’nın İnadiye varoşunu yıktırmasının, askerlerin kaleyi fethetmedikleri sürece canlı kalmayı ya da geri dönmeyi umut etmemelerini sağlamak gibi bir psikolojik amaca da hizmet etti- ğini ifade eder.43

Evliya Çelebi, kuşatma başında kalenin batı tarafında, metrislerin gerisinde kuzey-güney çizgisinde boydan boya büyük bir sıçan yolunun inşa edildiğini ve bunun iki tarafının baştan sona bir şehir çarşısını andıracak şekilde yaklaşık altı ayda tamamlandığını belirtir.44 Bu sıçan yolunun kenarlarında her türlü şeyin satıldığı dükkânlar ile birçok sanat erbabı da vardır. İlerleyen zamanlarda Zağar- cıbaşı Zülfikar Ağa tarafından yeni yapılan bir sıçan yolunun öncekinden daha iyi bir şekilde hazırlandığını ve bu sıçan yolunun kenarlarında bakkal, kasap, boza- hane gibi dükkânların olduğunu zikreder. Benzer şekilde kalenin doğu tarafında da metrisler içinde sebilhane, gasilhane ve kahvehanelerin yapıldığını ifade eder. Ayrıca ordu içinde çok sayıda hekim, cerrah ve gasilhane çadırının bulunduğunu;
160 yerde mescid, 40 yerde hamam ve üç bin yerde sebilhane olduğunu vurgu- layan Evliya Çelebi, tahıl, koyun, balık ve eşek pazarları hakkında da bilgi verir.45 Bunların sayıları şüpheli olsa da mevcudiyetlerine dair herhangi bir şüphe bulun- mamaktadır.

Osmanlıların sefer organizasyonu içerisinde askerin giyim, yiyecek içecek, sağ-
lık, silah ve donanım gibi ihtiyaçlarını ücret karşılığı temin eden orducu esnafı,46


43 İnadiye varoşunun yıktırılması olayını Osmanlı ve Venedik kaynakları doğrulamakta olup ayrıca şair Marinos Tzane Bounialis’in ifadesi için bkz. Elias Kolovos, “A Town For the Besiegers: Social Life and Marriagein Ottoman Candia Outside Candia (1650-1669)”, The Eastern Mediterranean Under Ottoman Rule: Crete, 1645-1840 (Halcyon Days in Crete VI A Symposium Held in Rethymno13-15 January 2006) içinde Antonis Anastasopoulos (ed.) (Rethymno, Crete University Press, 2008), s. 107.
44 Evliya Çelebi her ne kadar bu uzun hendeği sıçan yolu olarak ifade etmişse de daha önce zikredildiği üzere, kuşatma terminolojisi içinde, kaleye doğru zikzak çizerek ilerleyen hendeklere sıçan yolu denilmektedir. Evliya Çelebi, belki şeklinden dolayı, kaleye paralel olarak yapılmış bu hendeği de aynı şekilde tanımlamıştır.
45 Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 180-181, 184-185, 190.
46 İstanbul, Bursa ve Edirne üç büyük merkez olarak seferlere orducu çıkardığı gibi, imparatorluğun farklı eyalet ve sancaklarından da orducular seferlere iştirak ediyorlardı. Bkz. Şenol Çelik, “Orducu”,Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi (TDVİA), c. XXXIII, s. 370-371; aynı müellif, “Osmanlı Sefer Organizasyonunda Orducu Esnafı ve İstanbul Orducuları”, Eskiçağ’dan Modern Çağ’a Ordular: Oluşum, Teşkilât ve İşlev içinde Feridun


53
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:48

Kandiye muhasarası için de görevlendirilmişti.47 Kandiye önlerinde kışlayan asker- ler de devlet tarafından verilenler dışında ihtiyaçlarını buradan karşılamaya çalış- tılar. Tabii bunun için ellerinde para olması gerekliydi. Kapıkulu askerleri maaşlı olduklarından kış süresince bir sorun yaşamadılar. Vakitleri geldiğinde metrislerde herkese maaşı dağıtıldı. Ayrıca sefer esnasında ekmek, et ve pirinç gibi temel ih- tiyaçlarının önemli bir kısmını maaşlarına ilaveten alıyorlardı. Örneğin, 1669 yı- lında metrislerde bulunan De la Guillatiere, maaşlı askerlere günde yaklaşık yarım kilo ekmek, dört günde bir 6 ons (yaklaşık 170 gr.) et tahsis edildiğini, ayrıca altı askere bir tabak pilav verildiğini zikretmektedir.48 Bu konuda esas sorun yaşayanlar tımarlı sipahilerdi. Yanlarında getirdikleri paralar kuşatmanın uzaması yüzünden bayağı azalmıştı ve çeşitli şekillerde ellerine geçen inamlarda onları bir yere kadar götürebilirdi. Bu durum karşısında Rumeli ve Anadolu tımarlı askerlerinin her yirmi beşinden biri harçlıkcı tayin edilerek Nevruz zamanı gelmek şartıyla donan- mayla bölgelerine gönderildiler. Böylece ordu içinde oluşabilecek bir soruna önce- den tedbir alındı.49

İaşe sorunu önemli ölçüde çözülse de kış vakti metrislerde oldukça zor ge- çiyordu. Yağan yağmurlara bazı günler kar ve dolu da ekleniyordu. Kimi zaman yağışın şiddeti daha da artıyordu. Öyle ki Ocak ayında bir ara hiç durmadan yedi gün yedi gece yağmur yağdı.50 Aşırı yağışlar sonucu metrislerde oluşan sulu balçık askerlerin beline kadar çıktığında hayatı zorlaştırıyor ve hareketleri kısıtlıyordu.51 Bunlara sefer başından beri orduyu tehdit eden hastalıklar da eklenmeye başladı.52 Humma ve veba (taun) çok sayıda askerin ölümüne neden oldu.53 Birçoğu da


Emecen (ed.) (İstanbul: Kitabevi, 2008), s. 360, 362, 365-367; Bülent Çelik, “Osmanlı Seferlerinin Lojistik Sorunlarına Kentli Esnafın Getirdiği Çözümler: Orducu Esnafı” (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002), s. 92-96. Ayrıca Kandiye önlerinde bulunan ordugâhtaki pazarlarda Girit reayası da ürünlerini satıyordu.
47 Gülsoy, Girit’in Fethi, s. 209-210.
48 De la Guillatiere, An Account of a Late Voyage to Athens, s. 400.
49 Mühürdar Hasan Ağa, s. 367. Girit seferinin önceki senelerinde de harçlıkçı uygulamasına
gidilmişti. Bkz. Ömer Lütfi Barkan, “Timar”, İA, c. 12/1, s. 328.
50 Mühürdar Hasan Ağa, s. 371.
51 Boyraz, Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa Devrinde (1069-1080) Vukuatı Tarihi, vr. 52b;
Silahdar, Zeyl-i Fezleke, s. 479.
52 Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 101.
53 Mühürdar Hasan Ağa, s. 367. Girit seferi sırasında Venedikliler adadaki su kuyularını ve
otlakları zehirledikleri gibi Osmanlı kuvvetleri arasında veba salgını çıkartmak için bir plan


54
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:49

uzun rahatsızlık sürecinden sonra kendilerini toparlayabildiler. Evliya Çelebi de kuşatma esnasında sıtma hastalığından ciddi anlamda sıkıntı çekmiş ama sonun- da kurtulmuştu.54 Ancak bu zikredilen koşullara karşı direnme esas mücadele bile değildi. Çünkü muhasara savaşı kış mevsimine rağmen bir an bile durmadı. Mü- dafilerin lağım saldırıları, top, tüfek ve havan atışları aralıksız devam etti. Osman- lılar hem kış koşullarına direnmek hem de kuşatma hatlarını korumak için nöbet sistemini uyguladılar. Korunaklı şekilde inşa ettikleri tabyalarda belirlenen grup- lar birer gün nöbet tutuyordu. Örneğin bir kuşatma kolunda sırayla, sadrazam kethüdası taifesi ve bin nefer sekban, Rumeli Beylerbeyi emrindeki tımarlı askeri, sancak beyleri ve birkaç sancak askeri, yeniçeri kethüdası emrindeki askerle dört- lü nöbet oluşturacak şekilde çatışma alanındaki tabyalarda bulunuyorlardı.55

İmparatorluğun çeşitli bölgelerinden gelip Kandiye önlerinde savaşan kimi neferlerin ailelerini özlemeleri ve ölmeleri halinde geride bıraktıklarının akıbet- lerini derin derin düşünmeleri olası şeylerdi. Belki de bu endişeli kişiler arasında bulunan Kayserili lağımcı Receb’in korktuğu başına geldi ve 1668 senesinin ilk yarısında vefat etti. Geriye küçük yaşlarda Hamza, Mustafa, Mahmud ve Rahime adında üç erkek ve bir kız çocuğunu yetim bıraktı.56 Lağımcı Receb’in hemşerisi olan Şamlu Mustafa ise üç yıldır Kandiye kuşatmasında bulunuyordu. Anlaşılan Fazıl Ahmet Paşa’nın keşif için Kandiye’ye geldiği sırada onu karşılayıp yıllardır Girit Adası’nda “yetim” kaldıklarını söyleyen ve akabinde “bangır bangır” ağla- yan askerler arasında o da vardı.57 Daha sefere çıkmadan önce ne olur ne olmaz diyerek köle ve cariyesinin savaşta ölmesi halinde azat edilmesini istemiş ve bu işi yapmak için vekili olarak Ömer Çelebi’yi bırakmıştı. Nitekim Şamlu Mustafa da hemşerisiyle aynı akıbete uğradı ve vasiyeti yerine getirildi.58

1668 yılının ilkbahar ayları geldiğinde, Osmanlılar ikinci sene yapılacak
büyük saldırı için gerekli hazırlıklara başladılar. Merkezden önemli sayıda asker


da hazırlamışlardı (Gabor Agoston, “Avrupa’da Osmanlı Savaşları: 1453-1826”, Osmanlı’da Savaş ve Serhad, Kahraman Şakul (çev.) (İstanbul: Timaş Yayınları, 2013), s. 94.
54 Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 182.
55 Mühürdar Hasan Ağa, s. 371.
56 Murtaza Çevik, “78/1 Numaralı Kayseri Şer’iyye Sicili (H. 1078-1079/M. 1668), Transkripsiyon ve Değerlendirme” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009), s. 209.
57 Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 7; Mühürdar Hasan Ağa, s. 311.
58 Musa Sezer, “78/2 Numaralı Kayseri Şer’iyye Sicili (H. 1078-1079/M. 1668), Transkripsiyon ve Değerlendirme” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008), s. 109-110.


55
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:50

ve iaşe takviyesi alındı.59 Müdafilerin attıkları top gülleleri düştükleri yerlerden getirilerek toplandı. Ancak mevcut topların çapı bu gülleleri atmak için uygun olmadığından, daha önce Kandiye’ye yakın bir mevkide bina edilmiş tophanede60 sadece bu gülleleri atmak için üç tane top döküldü. Deniz yoluyla yardım alması- nı engellemek amacıyla kalenin kuzey doğu ve kuzey batı tarafının sahil kenarına toplar yerleştirildi. Hatta kalenin tüm kıyı kesimini ateş altına almak için kıyıda denize bir miktar toprak dolgu yapılarak buraya da toplar konuşlandırıldı.61 Os- manlı topçuları gece karanlığından istifade edip kaleye yardıma gelen her türlü deniz aracını tespit etmek gayesiyle, humbara yüklü havan toplarını deniz üstüne doğru atarak bir nevi aydınlatma fişeği olarak kullanıyorlardı. Yine deniz üstünü aydınlatmak için zaman zaman derya yüzüne zift, kükürt ve barutla dolu toplar da ateşleniyordu.62

Zaman ilerleyip sıcaklar artınca ilk yılda olduğu gibi yeniden bütün askerler, kendileri için belirlenmiş muhasara kollarına yerleştirildiler. 30 Haziran 1668 Cumartesi günü Sabah namazı birlikte kılındıktan sonra zafer için topluca dualar edilip akabinde kurbanlar kesildi. Sancaklar ve bayraklar dikilip, davullar çalınır- ken taarruza başlandı.63 Kuşatma savaşlarında genellikle muhasara başı ile umumi hücumlardan evvel yapılan ve önceki yüzyıllarda da sıkça görülen bu dini ritüelin temel hedefi, İslâmi gaza ruhu uyandırılarak askeri manen motive etmek ve ölüm korkusunun olabildiğince azaltılmasını sağlamaktı.64

Metristeki tabyalarda toplar kale duvarını, sur üstündeki top mazgallarını ateş altına alırken askerler surlara yaklaşmak için çaba içindeydi. Daha önce ka- rarlaştırılan bölgelerde ise yeni metris yapımına başlandı. Kalenin batı kesiminde denize yakın noktada yer alan ve Osmanlıların Kızıl Tabya dedikleri tabyanın


59 Gönderilen çeşitli mühimmat için bkz. BOA, Maliyeden Müdevver Defterler (MAD.), 4026. Mesela, 27 Mayıs 1668’de 100 adet top kundağı, 210 tane top tekerleği ile 17346 adet humbara gönderilmiştir (MAD., 4026, s. 159).
60 Evliya Çelebi, s. 179. Ayrıca bkz. Boyraz, Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa Devrinde (1069- 1080) Vukuatı Tarihi, vr. 56a, 58a-b. Bu tophanenin kuruluşu, mevkii ve üretim faaliyetleri için bkz. Veysel Göger, “Osmanlıların Kandiye Kuşatması Sırasında Girit Adası’nda Kurdukları Tophane (1666-1670)”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 38 (İstanbul 2018), s. 107-126.
61 Bu topların yerleşim görünümü için bkz. Ek-2, 3.
62 Mühürdar Hasan Ağa, s. 382-384, 399, 404-406; Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 20,
29.
63 Mühürdar Hasan Ağa, s. 406; Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 28.
64 Göger, 16. Yüzyıl Osmanlı Kale Kuşatmaları, s. 180-182.


56
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:51

karşısı sade kayalık bir alandı. Bu bölgenin altında müdafilerin lağım kazmasının zor olduğu düşünüldüğünden burada bir muhasara kolu oluşturulmaya çalışıl- dı. Ancak kayalık alan kazılamadığından askeri koruyacak metris hendeklerinin hazırlanması için yeni bir çare düşünüldü. Neticede metrislerin yapılabilmesi ve askerin emniyet altında surlara doğru ilerleyebilmesi için gerekli malzemenin geri bölgelerden taşınmasına karar verildi. Bu iş çok zor ve yorucu olduğundan fazla sayıda adama ihtiyaç vardı. Bu sebeple orducu esnafı ve kâtipler gibi ordunun normalde muharip unsurları olmayan grupları dahi bu işe koşuldu. Belirlenen bir sistem içerisinde uzak noktalardan torbalar dolusu toprak ve çalı taşınarak getiriliyor (toprak sürmek), kayalık alan üzerinde metrisler yapılıyordu. Nöbetleşe bir usül ile toprağın taşınması sürekli hale getirildi. Sadrazam tevabii, orducular, defterdar ile kâtipler, silahdarlar ve sipahiler, ayrı gruplar şeklinde beşli nöbet sistemiyle toprak sürüyorlardı. Metrisler başarıyla dış tabyaya doğru yaklaştırıldı ve fazla zaman harcamadan burası ele geçirilerek kalenin ana duvarının önündeki hendeğe girildi.65 Osmanlıların öteden beri uyguladıkları toprak sürmek faali- yeti çoğunlukla kale hendeğinin doldurulması ve havale kulelerinin inşası için yapılırken,66 bu örnekte görüldüğü üzere yeni bir muhasara kolunun tamamının teşekkülünde uygulanmıştır.

Kalenin kuzey-doğu tarafında Osmanlıların Küllük/Güllük diye adlandır- dıkları bölgede de yeni bir kuşatma kolu hazırlanıyordu. Buranın kumluk bir ara- zi yapısına sahip olması sebebiyle yine müdafilerin lağım saldırısını engelleyeceği düşünülmüştü. Ancak müdafiler kubura benzeyen bir şekilde sandıklardan çatma lağımlar meydana getirdiklerinden,67 Osmanlı askerleri ancak yoğun uğraşlar so- nucu kale hendeğine ulaşabildiler.68

Kuşatmanın bu ikinci yılında ordunun metrislere yerleşip mücadelenin baş-
ladığı sırada, aslında askerler önceki uzun yılın bir benzerinin gerçekleştiğinin


65 Mühürdar Hasan Ağa, s. 406-407, 410-411; Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 28-29.
66 Göger, 16. Yüzyıl Osmanlı Kale Kuşatmaları, s. 127-133.
67 Boyraz, Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa Devrinde (1069-1080) Vukuatı Tarihi, vr. 58b; Silahdar, Zeyl-i Fezleke, s. 506. Mühürdar’ın Cevâhirü’t-Tevârîhi’nin başka bir tertibinden/ nüshasından faydalandığını düşündüğümüz ve hemen tamamı kendisinden önceki kaynaklardan olduğu gibi alıntı yapılarak oluşturulmuş bir derleme eserde, bu lağımları müdafilerin kubur ile kum içinde yürüyerek yaptıkları ifade edilmiştir. Bkz. Ayşe Pul, Girit Savaşı İle İlgili Bir Türk Kaynağının Tahlili (TTK Kütüphanesi’nde Bulunan Girid Fethi Tarihi Başlıklı Yazma) (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004), s. 174.
68 Mühürdar Hasan Ağa, s. 410-411; Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 29.


57
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:53

farkında olarak adeta dejavu yaşıyor gibiydiler ve korku ve ümit arasındaki gel- gitde kimi zaman ümitsizlik ağır basabiliyordu. Kuşatma ordusunun bir neferi olarak içerden bilgi veren Mustafa b. Musa çatışmaların yoğunlaştığı zamanlar- da askerlerin bu hissiyatını şöyle yansıtmıştır: “‘Acabâ böyle kalursa bu ortalık hâli, nice olur hâlimiz? Kal‘anın her bakdıkça metâneti akla sığmaz ve vasfa gelmez. Ve içinde olan cengci küffârının hîlesi ve mekri ve tedârikine akıl yet- mez, hemân hâlimiz cenâb-ı Hakk’a kalmışdır’ deyü herkes kendüden me’yûs olmuşlar idi.”69

Zaferin etkin bir mücadeleden geçtiğinin bilincinde olan Osmanlı savaş yö- netimi, ordunun psikolojik durumunu göz önüne alarak, askerlerin mücadele azmini diri tutmak için en ufak bir başarıyı hemen ödüllendirmeye muhasara süresince devam etti. Kuşatma kollarında kale duvarına ilk olarak ulaşıp el vuran kişiye sadrazam kendi eliyle ihsanda bulundu. Kale duvarından bir taş parçası ko- paran ilk kişi de ödüllendirildi. Yine lağımların karşılaşması esnasında yer altında müdafilerle başarıyla mücadele eden askerler de bu yüz aklıklarının karşılığını ödül olarak aldılar.70 Tabii ön saflarda çatışmak gibi en tehlikeli görevlerde bu- lunmak daha büyük ve cezbedici ödüllerle teşvik ediliyordu. Osmanlılar, bunun için zaman içinde geliştirdikleri bir sistemi uygulamışlardır. Serdengeçtilik olarak tarihe geçen bu sistem, ilk zamanlar sadece savaş esnasında ve özellikle profesyo- nel askerler arasında tatbik edilse de zaman içinde ülkenin çeşitli yerlerinden ve farklı sınıflarından kişilerin de dâhil edildiği muazzam bir hale geldi. Tamamen gönüllülük esasına dayanan bu sistemde, farklı gruplardaki askerler isteğe bağlı olarak ihtiyaç oranında deftere kaydedilirdi. İlaveten bu deftere, kişilerin başarı- ları durumunda hangi paye ve/veya maddi kazancı elde edecekleri önceden ya- zılarak gönüllülere garanti verilirdi. Osmanlı askeri tarihine dair önemli bir eser kaleme almış olan Rhoads Murphey, bu sistemde iyi eğitilmemiş kişiler yerine profesyonel askerlerin kullanılmasına dikkat çekmektedir. Ona göre bu katego- ride hizmete kaydedilecek fertlerin, umutsuz ve korkusuz maceraperestler yerine, her koşul altında en tehlikeli görevlerde başarı kazanabilecek deneyimli savaşçılar olmaları hedeflenmiştir.71 Murphey’in bu gözleminin yanısıra tarihi süreç içinde



69 Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 110.
70 Mühürdar Hasan Ağa, s. 411, 414. Ayrıca bkz. Jean Chardin, Chardin Seyahatnamesi; İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran 1671-1673, Ayşe Meral (çev.) (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2014), s. 82-83.
71 Rhoads Murphey, Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-1700, M. Tanju Akad (çev.) (İstanbul:
Homer Yayınevi, 2007), s. 189.


58
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:54

kuloğulları, tımarlı sipahiler ve birçok farklı sınıftan kişinin de serdengeçti olabil- diği belirtilmelidir.72

Kandiye kuşatmasında da serdengeçtilik sistemi düzenli şekilde işledi. Hem muhasara esnasında ordu içinde savaşan askerler arasında serdengeçtiler deftere kaydediliyor hem de merkezden zaman zaman serdengeçti olarak yazılan kişiler Kandiye’ye gönderiliyordu. İlk yılın sonunda kapıkulu süvarilerinin aşağı bölük- lerinden 400 nefer, hendek başındaki tabyaları beklemek şartıyla sipahi serden- geçtisi oldular. Yine Nisan 1668’de onar akçe terakki şartıyla sipahi ve silahdar ocaklarının her birinden 100’er kişi serdengeçti olarak tahrir edildi.73 1668 sene- sinin ilk yarısında ise bizzat padişahın kontrolünde üç bin civarında serdengeçti kayda geçirildikten sonra Girit’e yolcu edildi. Sonraki zamanlarda da Kandiye kuşatmasına destek için çok sayıda serdengeçti gönderilmeye devam etti.74 Ser- dengeçtiler kuşatma esnasında en tehlikeli görevlere koşuluyorlardı. Açılan lağım- ları beklemek, lağım içinden kale tarafına geçerek saldırmak, ön saflardaki met- ris ve sıçan yollarında savaşmak, kale hendeğindeki tabyalarda mücadele etmek bunlardan bazılarıydı.75 Yaptıkları görevler yüksek düzeyde ölüm riski taşıyordu. Nitekim çoğu zaman her koldaki serdengeçti neferâtı kayıplar yüzünden yenilen- mesine rağmen yeni gidenlerin ekserisi şehit oluyor, bir kısmı da yaralanarak geri dönüyordu.76 Bu nedenle Kandiye muhasarasında ölen askerler arasında serden- geçtiler bir hayli yekûn tutmuştur. Bir kaynağa göre kuşatma boyunca ölen sadece sipahi serdengeçti sayısı 49.635 kişidir.77 Evliya Çelebi ise bu sayıyı 19.045 olarak


72 Zamanla çok farklı uygulama alanlarını içine alarak genişleyen bu sistem için şimdilik bkz. Abdülkadir Özcan, “Serdengeçti”,TDVİA, c. XXXVI, s. 554-555; Temel Öztürk, Osmanlıların Kuzey ve Doğu Seferlerinde Savaş ve Trabzon (Trabzon: Serander Yayınları, 2011), s. 59, 76-81; Serdar Genç, Lale Devrinde Savaş, İran Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2013), s. 163-166.
73 Mühürdar Hasan Ağa, s. 383.
74 Abdurrahman Abdi Paşa, Vekâyi‘-nâme, s. 282; Mühürdar Hasan Ağa, s. 382, 435; Mustafa
b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 111; Girid adasında olan Osmanlı ordusuna yardım için hatt-ı hümâyûn gereğince sipahilik şartıyla tahrir olunan serdengeçtilere ait bir defterde 1 kethüda, 1 başçavuş, 7 çavuş ve her bölükte bir yüzbaşı olmak üzere 100 civarı neferden müteşekkil 10 bölük, toplamda 1021 nefer serdengeçti kaydedilmiştir. 5 Z. 1078/17 Mayıs 1668 (BOA, Babı Defteri-Süvari Mukabelesi Kalemi Defterleri (D.SVM.d.), 36095, s. 2-6).
75 Mühürdar Hasan Ağa, s. 339, 341, 383, 413-414; Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i
Kandiye, s. 108-109.
76 Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 113.
77 Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 75.


59
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:55

vermektedir.78 Yeniçeri ve cebeci gibi farklı ocaklardan askerlerin de bu muha- sarada serdengeçti olarak bulunduğu göz önüne alınacak olursa oldukça yüksek sayıda kaybın verildiği ortaya çıkmaktadır.79

Osmanlılar kuşatmanın başarıya ulaşması için askerin motivasyonu kadar istihbarat faaliyetlerine de önem veriyorlardı. Bu da kale-kentin ahvalinden ha- berdar olmayı gerektiriyordu. Bunun için özellikle kaleden kaçarak Osmanlı ordusuna gelen firari kişiler ile ele geçirilen esirlerden alınan bilgiler önemliydi. Esirler konuşturulup bilgi alınmak için sadrazamın huzuruna getirilirdi ve bu istihbari işlevleri dolayısıyla dil/diller olarak tesmiye olunurlardı.80 İlaveten kuşat- ma boyunca orduya kaleden firar edenler geliyordu. Metris alanında sadrazamın sekbanları yanında bu kişilere yer tayin edildiği gibi çadır mehterbaşısı da bunla- ra elbise dikmekle görevlendirilmişti. Firarilere ihsanlarda bulunuluyor; adadan ayrılmak isteyenler de donanmayla gönderiliyordu. Ayrıca içlerinden müslüman olanlar belirlenen metrislerde Osmanlı saflarına katılıyordu.81 Ancak sadece esir ve firarilerden edinilen bilgilerle yetinilmeyerek kale içine bir şekilde casuslar da sokuluyordu. Casuslar elde ettikleri istihbaratı kağıtlara yazıp sapan taşlarına sa- rıyor ve bunları surların dışında önceden belirlenmiş bir mahale fırlatıyorlardı. Bu mahalde üç-dört nefer karavulcu sürekli atılan kağıtları toplamakla görevlen- dirilmişti.82

Kuşatmanın ikinci yılında çatışmalar kalenin ana tabyaları ve önlerindeki hendek civarında yoğunlaşarak devam etti. Zaman ilerledikçe askerin iaşe sorunu tekrar ortaya çıktı.83 Et, pirinç ve yağ gibi gerekli yiyecek ürünleri ordu içinde azaldığından çok yüksek fiyatlara satılmaya başlamıştı. Özellikle ekmek bulmakta zorluk yaşanıyordu. Öyle ki sabah vakti fırınların önünde ekmek sırasında birkaç


78 Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 217.
79 Mühürdar Hasan Ağa, s. 365-366, 446-447; “her gürûhun kendüleri ve serdengeçdileri
sıçan yolları üzere yürümede” (Mustafa b. Musa, s. 126).
80 Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 197-198; Mühürdar Hasan Ağa, s.
376, 450-451; Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 132.
81 Mühürdar Hasan Ağa, s. 329, 336-337, 340-341, 343, 345, 356, 358; Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 14; Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 189; Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 116-118; Kaleden firar eden bazı kişilere 1669 yılında verilen ihsanlar için bkz. BOA, İE.HLT., 1/92, s. 1, 3.
82 Hikâyet-i Azimet-i Sefer-i Kandiye, s. 44.
83 Sadrazam padişaha gönderdiği bir telhiste hicri 1079 (1668-69) yılı için Kandiye muhasarasındaki askerin zahireye “ziyâde” ihtiyaç duyduğunu vurgular (BOA, MAD., 4408, s. 5/1).


60
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Taş Yasdanup Toprak Döşenenler Veysel Göger

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 03 Kas 2019, 17:57

bin adamın beklediği kuyruklar oluşuyordu.84 Aynı şekilde muhasara süresinin uzaması savaş malzemesini de olumsuz etkiledi. Ateşli silahların kullanılabilmesi için gerekli temel madde olan barut bir ara tükenecek noktaya geldi. Sadrazam ve defterdar askerin mücadele azmini etkilememesi için bu durumu gizliyorlardı. Fakat askerin huzursuzluğu her geçen gün artarak devam etti. Bir ara barutun ancak on günlük kaldığını öğrendiklerinde akılları başlarından gidecek noktaya geldi. Nihayet yardım donanmasının geldiğini haber aldıklarında rahatladılar.85

Donanmanın getirdiği iaşe ve sair levazımatın Kandiye önlerine ulaştırılması büyük problemdi. Kandiye çevresinde devriye gezen Venedik donanması yüzün- den kale civarına yanaşılamıyordu. Bu nedenle yardım gemileri her geldiğinde olabilecek en yakın iskeleye yükü boşaltıyordu. O sırada devlet elinde hazır olan deve, katır gibi hayvanlar malzemenin taşınması için donanmanın yükü indirdiği iskeleye gönderiliyordu. Fakat çoğu zaman bu yük hayvanları yetersiz kaldığından çıkarılan bir fermanla ordu içinde her gruba gelen iaşe ve malzemenin taşınması için emir verilmişti. Kendi hayvanı olanlar üzerlerine düşen miktarı getirip bu vazifeyi yaptıklarına dair bir belge almışlar (temessük), hayvanı olmayanlar, kiralık yük hayvanı bularak bu vazifelerini tamamlamaya çalışmışlardı.86 Evliya Çelebi,
ordu içinde kırk yerde kiralık eşek pazarı bulunduğunu ve bu tür zamanlarda çok iş yaptığını ifade eder. Hatta Girit reayasının bile eşeklerini kira pazarlarına geti- rip zikredilen işler için ücret karşılığı kiraya verdiklerini vurgular.87

1668 yılının Ekim ayı sonlarında kapıkulu askerlerine metrislerde iki dö- nemlik maaşları dağıtılırken, altı aylık dönemde dört bin yeniçerinin çeşitli ne- denlerle öldüğü mahlûlât defterine kaydedilmiştir. İki mevâcib süresince sadece yeniçeri ölümlerine dair verilen bu rakam diğer askeri gruplardan da çok sayı- da kayıp verildiğine güçlü bir işarettir.88 Aslında metriste bulunan bir asker için ölüm işin doğasında mevcuttu ve her yerden gelebilirdi. Müdafilerin attıkları


84 Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 114.
85 Mühürdar Hasan Ağa, s. 417. 1668-1669 döneminde Osmanlı Devleti, o yıl temin edilen güherçilenin büyük kısmına denk gelecek şekilde 7713,6 kantar rafine güherçile satın almıştı. Ayrıca, Kandiye kuşatmasında ateşli silahların kullanımı ve lağımların patlatılması için yüksek düzeyde barut ihtiyacı bulunduğundan, ülkenin çeşitli noktalarındaki baruthanelere ilave olarak Girit Adası’nda Hanya’da bir baruthane de kurulmuştu (Gabor Agoston, Barut, Top ve Tüfek: Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi, Tanju Akad (çev.) (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006), s. 171, 199.
86 Mustafa b. Musa, Tarih-i Sefer ve Feth-i Kandiye, s. 114.
87 Evliya Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 8. Kitap, s. 180.
88 Mühürdar Hasan Ağa, s. 418.


61
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir