LİFORTİNO KALESİNİN FETHİ

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

LİFORTİNO KALESİNİN FETHİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Haz 2021, 20:02

LİFORTİNO KALESİNİN FETHİ
Bunlar yaya ve atlı askerlerden oluşmaktaydı. İkinci kısım ki, sadece atlılardan oluşmaktaydı. Aya Anastasya mevkiindeki dere içinden Kafkara derbentine kadar olan yerlere yerleştirdi. Üçüncü kısmını, ki oda sadece yayalardan oluşmaktaydı, bizzat kendi kumandasına alarak beraberce Damaveri tarafından ilerlemeye başladı.
O sırada Venedik askeri de Lifortino boğazından çıkıp ilerlemekte idi. Böylece her iki tarafın öncüleri birbirlerine yaklaşarak Vavila mevkiinde kapıştılar.
Ay Andoni deresi eğrisi içinde beklemekte olan asker muharebenin başladığını görür görmez mevziinden çıkıp ilerledi ve savaşa katıldı. O esnada Kafkara’da mevzilenmiş olan atlılar da harekete geçti ve Lifortino çeşmesi tarafından çatışmaya katıldı. Çatışmalar çok kanlı geçmekteydi. Sonunda Osmanlılar galip gelerek Lifortino kalesini ele geçirdiler.
Muharebenin son bulacağı sırada siyahi bir asker iki Venedikli’nin arkasından koşarak söz konusu çeşmede bunlara yetişti ve yakalayarak öldürdü. Daha sonra çeşmeden kana kan su içti ve hemen sonra yere düşerek hemen oracıkta can verdi. İhtiyar Ravi’nin anlattıkları burada sona erdi.
Şimdi bu anlatılarla eldeki bilgileri karşılaştırıp bir sentez yapalım: Askerin Matala tarafından geldiği rivayeti yanlıştı. Resmo’dan Masara ovasına asker sevk etmek için Kalima köyü yolu gibi 38 kilometrelik kısa bir yol varken Girit’in hemen hemen yarısını dolaşıp 243 kilometrelik uzun bir yolu gemilerle geçerek Matala limanına gelmek gerçekçi görünmüyor. İşin içinde Venedik donanmasının devamlı olarak Girit sularında gezinmesi de söz konusu iken, ‘’Matala tarafından’’ sözü ile askerin geldiği nokta anlatılmak isteniyor olabilir ki doğrusu da budur.
Padişaha mahsus çayırlar demek olan Vasili Livarya mevkiinde askerin gelip çadır kurması rivayeti oldukça doğru görünmüyor. Daha sonra burası Osmanlı yönetiminde 1282 (1865-66) yılına kadar hazine arazisi sayılmaktaydı. Bilindiği gibi fetih esnasında ordunun konakladığı yer olarak kabul edilmektedir.
Askerin üçe ayrıldığı konusuna gelince:
Birinci birlik, ki yaya ve atlılardan oluşmaktaydı, sağ tarafı oluşturan yeniçeri ile silahtar bölüğü askerinden ibaretti. Yeniçerilerin yaya askeri ve silahdarların da sefer zamanında ordunun geçeceği yolların yapım ve tamirinde çalışanları gözeten bir tür atlı sınıf olduğu bilinmektedir.
İkinci birlik, ki sadece atlılardan oluşmaktaydı, sol tarafı oluşturan tımar erbabı ve zûama askeriydi. Tımar ve zûama askeri teşkilâtında sipahi, yani atlı sınıfını oluşturmaktaydılar.
Üçüncü birliğe gelince, ki bu da ileri harekâtta bulunmuş yaya sınıfı idi. Öncü birliği olan çarhacılardan ibaretti. Çarhacı sınıfı birliğin öncülüğünü yapan ve çevirme harekâtlarına katılan hafif bir askeri sınıftı.
Ravi’nin bu anlatılan taksim rivayeti ile kaynakların verdiği bilgiler arasında görülen tutarsızlık dikkat çekicidir. Elle tutulur tamamlayıcı bilgilere dayanarak, kaynaklarda rastlanmayan yönlerin ortaya çıkarılması mümkün olmaktadır. Buna göre, sağ ve sol saflar ile piştarların harekât esnasında takip ettikleri yönün hududu muharebenin yapıldığı yer olarak ortaya çıkmaktaydı.
O halde piştarlık görevini yerine getiren çarhacılar, yani söz konusu üçüncü birlik, Damadori köyünün bulunduğu yerden ilerlemeye başladı. Sağ tarafta, yani sözü edilen birinci birlik, Ay Andoti deresi ve sol taraf ise, adı geçen ikinci birlik, Aya Anastasa manastırı taraflarından hareket etmişlerdi. Muharebe sahası da belirtilen üç nokta arasındaki ovadır ki, 4x2 kilometre ebadında dümdüz bir dikdörtgen bir alandan ibarettir. Muharebenin başladığı rivayet edilen Avila (Valila da olabilir) mevkii bu alanın ortasında kalıyor. Bu suretle muharebe Anapodari çayının Haraka’yı ayırdığı yerde değil, Ligortini köyünü ayırdığı arazide meydana geldi. Anlatılardan çıkarılabildiği kadarıyla Haraka arazisi, yani padişah çayırları, harekât üssü olarak kabul edilmiştir. Ravi’nin büyük zabit olarak kastettiği başkumandan Osman Paşa olmalıdır. Siyahi askerin çeşme olayına gelince, kaynaklarda buna rastlanmamıştır.
Anlatılanların ikinci derecede kalan diğer yönleri araştırılıp derin ayrıntılara girişmeden önce İslâm halkına ilişkin bazı araştırmalara ilişkin bu makaleye son verilmesi uygun görüldü.
Ligortino köyünün Osmanlı yönetimi zamanında sadece Müslümanlar’dan oluştuğu nakledilmektedir. Bu gün (1907) oraya yerleşip kalan ailelerin lâkap ve şöhretleri şöyledir:Gazidhes yani Gaziler, Emiraka yani Emirzadeler, Ustabeğaka yani Ustabeyzadeler, Kundakçılar, Tüfenkçiler, Barutçular v.s.
Ustabeğaki, yani Ustabeyzade Ali Ağa’nın kendi ifadesine göre ceddi ya Erzurum ya da Bodrum’lu Ömer bey isminde bir yeniçeri ustası olup Girit savaşlarına katılmış. Bunun oğlu Mustafa, bununki Ali ve bununki de Mehmet’in oğlu da Ravi’nin kendisidir. Keza Türkçe adlarını korumuş yerler de göze çarpar.(1907)
Gazi Ali çayırı: 700 metre kuzeydedir.
Bahri tepesi: Bir kilometre doğudadır.
Kalyoncu tepesi: Bu da bir kilometre doğuda olup şimdi İslajud olarak bilinmektedir.
Sultana sırtlar: Bir buçuk kilometre doğudadır. (Sultana Valide Sultan demektir)
Emir Ali mevkii: Bir kilometre güney doğudadır, ova vederbentten oluşur.
Kız tepesi: Üç buçuk kilometre güneydoğudadır. Sonraları Kozyatağı adını almıştır. Kako köyünün üzerindedir.
Boşnak Ali mevkii:500 metre batısında Paratamana tepesinin eteklerinin sonundadır. Ligortino boğazının ovaya inen sağ kolunu oluşturur.
Laz tepesi
Cin Ali kayalığı
Ligortino köyü, Osmanlı yönetiminde bir askeri bölge olup merkezi, köyün kendisi ve ileri muhafız karakol noktaları kuzeybatıda Paratamana tepesi ve Roso uçurumu tepesi ile doğuda Kalyoncu tepesi idi. Köyün bir kilometre güneyinde Homatolaka (toprakçukur) veya Palyomadra (eski mandra) namlarıyla bilinen bir çukur daha bulunuyor ki, orada bir yatırın mezarı da vardır. Tevatüre göre bu yatır çok metin bir zatmış.
Bu konuyla ilgili makalemiz burada son buluyor. Bundan sonra asıl konumuza sıra geliyor. Haraka muharebesinin ardından gelişen olayları ele alalım:
Sağ taraf kumandanlığını yapmış olan Kuduz Ali Ağa’nın muharebeden sonra esirlerle beraber Resmo’ya döndüğü yukarıda belirtilmişti. Varışında Serdar-ı Ekrem Ağa’nın yapmış olduğu derin araştırmalardan Haraka müstahkem noktasının daima önemli bir kuvvet altında bulundurulmasının önemini anladı. Bunun üzerine esirleri getirmiş olan 500 kişilik süvari birliğini bir piyade birliği ile takviye ederek olağanüstü yetkiyle Çiftelerli Osman Paşa ile o andaki kale muhafızı Adana Valisi Mahmut Paşa ile birlikte muhafaza görevine atandı. Atlı ve yaya askerlerinin gönderilmesi için serdarlığın görev bildirisi Kuduz Ali Ağa ile Resmo’ya dönmüş olan Osman Paşa’nın kethüdası Evreneszade Mustafa Ağaya verilmişti. Mahmut ve Osman Paşalar aldıkları emir doğrultusunda gelen askeri yerleştirmek için görev başında beklediler. Haraka esirlerinin Resmo’ya getirdikleri günün ertesinde saltanat katından kapucubaşı geldi. Serdar-ı Ekrem’e hil’at ve bir çok gizli emri içeren bir hatt-ı hümayun getirdi ve adet olduğu üzere törenle karşılandı.
Bundan sonra, çoktan beri söylenegelen ve devamlı olarak herkesin kafasını kurcalayan o Kandiye muhasarasının hazırlıkları başladı. Bundan sonra Girit fethi tarihinin en önemli ve büyük bölümünü oluşturan savaşın olaylarını içeren konuların anlatılmasına sıra geliyor.
USTAZADE YUNUS BEYİN GİRİT FETHİ TARİHİ
EDİTÖR:Ali Ekrem ERKAL


Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 12 misafir