1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:17

1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Prf.Dr.Ayşe Nükhet Adıyeke/Doç.Dr.Nuri Adıyeke


Osmanlı topraklarına geç bir tarihte katılan Girit Eyaleti’nde 1650 ve 1670 tarihlerinde iki kez genel tahrirler yapılmıştır. Fakat 18. yüzyılın başından itibaren İmparatorluk genelinde yaşanan sorunlar, adada yaşanan ekonomik problemler ve yeni düzenlemeler bu tarihte adada üçüncü kez yeni bir tahriri zorunlu kılmıştır. 1704 yılının sonlarında başlayan tahrir 1706 yılının Ocak ayında tamamlanmıştır. Bunun Girit’te
yapılan son tahrir olduğu anlaşılmaktadır. Ankara Tapu Kadastro Arşivi’nde bulunan üç defterin ilki Kandiye ve Estiya, ikincisi de Hanya ve Resmo sancakları mufassal defterleridir. Üçüncü defter ise kale ve
müstahfızan defteridir.

1705 yılına tarihleyeceğimiz bu düzenlemelerle vergi organizasyonu bazı konularda 1670 düzenlemeleri gibi devam ettirilmiş bazı konularda 1650 düzenlemelerine geri dönülmüştür. Toprağın, servetin kaynağı olduğu esasına dayalı organizasyonu esas alınmış, geniş özel mülkiyete müsaade eden haracî toprak uygulaması devam etmiştir. 18. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı genelinde tımarların önemli ölçüde küçüldüğü ve tımar topraklarının padişah haslarına aktarıldığı görülmektedir. Nitekim Girit’te de böyle olmuş ve bu tahrirde çok sayıda köy “cedîd hass-ı hümayûn” olarak defterlere kaydolmuştur. Girit’e ait bu son tahrirde dönemin ruhuna uygun olarak dinsel bir üslup kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Girit, tahrir, vergi, tımar, defter.

* Dr. Öğr. Üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, İzmir/TÜRKİYE,
nuri.adiyeke@deu.edu.tr, ORCID: 0000-0001-8577-2357
** Prof. Dr., Emekli Öğretim Üyesi, İzmir/TÜRKİYE, nukhetadiyeke@gmail.com
ORCID: 0000-0002-6688-7737
Makale Gönderim Tarihi: 22.10.2018 - Makale Kabul Tarihi: 25.11.2019
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:33

Girit adası Osmanlı topraklarına geç bir tarihte katıldı. Bu nedenle adadaki Osmanlı kurumsallaşması, genel sistemden farklı bir şekilde oluşturuldu.1

Ne var ki bu farklılık sistemin tamamen dışında olmak anlamına da gelmiyordu. Nitekim 1669 yılı sonbaharında Osmanlı topraklarına tamamıyla katılan Girit Adası, geleneksel bir uygulamaya tabi tutulmuş ve tahrir edilerek tapuya geçirilmiştir. İnalcık, tahriri fethin bir tamamlayıcısı olarak kabul etmektedir.2

Devlet bumsayımlar vasıtasıyla kendi hakimiyet ve otorite gücünü belgeleyebilmekte3 ve yeni fethedilen memleketlerde iktisadi, mali, idari ve askeri düzenin kurulması için bu aracı kullanmakta idi.4

Barkan’a göre, Osmanlı sayımlarında/tahrirlerinde üç belirleyici unsur vardır. Birincisi, merkezin istekleri ve imparatorluk nizamının ana prensipleri, ikincisi, mahalli örf ve adetler, üçüncüsü ise yeni ihtiyaçlardır.5

Bu çerçevede yeni ihtiyaçların hasıl olması ile tahrirlerin yenilendiği6 görülmektedir. Bu noktadan hareketle tahrirlerin yenilenmesinin periyodik bir takvime bağlanmadığı anlaşılmaktadır. Yerel örf ve adetlerin yanı sıra kadimden olagelenin, Osmanlı’nın egemenlik tesisinde önemli bir referans olduğu açıktır. Örneğin Balkanlar’da, Balkan kökenli birçok deyim, vergi adı, ölçü birimi Osmanlı kanunnamelerinde yer almış ve bunlarla ilgili uygulamalar geçerli olmuştur.7

Bu, aynı zamanda yeni fethedilen bölgenin Osmanlı yönetimine girişini de bir ölçüde kolaylaştırıcı bir tutumdu. Dolayısıyla tahrirlerde ve bu tahrirler çerçevesinde yeniden oluşan Osmanlı kurumsallaşmasında, Osmanlı öncesi iktisadi yapının etkileri oldukça önemli görülmektedir. Osmanlı’da tahrirlerin ne zamandan itibaren uygulandığı ve tahrir uygulamasından ne zaman vazgeçildiği tam olarak bilinmemektedir. Her ne kadar Barkan, tahrirlerin 17. yüzyıldan sonra başarılı bir şekilde devam etmediğini söylese de8

son zamanlarda yapılan çalışmalar, aşağıda tartışılacağı üzere, 18. yüzyılın ilk yarısında da eskisi kadar çok olmasa da tapu tahrirlerinin yapıldığını ortaya koymuştur. Girit Adası’nın önemli iki şehri Hanya ve Resmo’nun alınmasından sonra 1647 yılında fethedilen yerlerin yazımının gündeme geldiği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede Vezir Mustafa Paşa’nın hizmetkarı Şaban Efendi Girit defterdarı tayin edilerek fethedilen yerlerin tahrir edilmesi için emir gelmiştir. Ancak Mustafa Paşa, ada henüz tamamen fethedilmediği için, tahriri uygun görmemiş ve ertelemiştir. Serdar Hüseyin Paşa’nın emri ile bir süre sonra sadece Hanya ve nahiyelerinin yazımına izin verilip tahrir edildiği söylense de9 bu sayımlara ait defterlere arşivlerde rastlanmamıştır.10
Yapıldığından emin olunan ilk sayım, Hanya ve Resmo şehirlerinin Osmanlı topraklarına katılmasından birkaç yıl sonra gerçekleştirilmiştir. Mart 1650 tarihli merkezden, Hanya Beylerbeyi Mehmed Paşa’ya gönderilen bir ferman ile adadaki Osmanlı arazisinin tahriri istenmiş ve akabinde adanın Osmanlı idaresinde olan kısmında genel bir tahrir yapılmıştır.11 Bu çerçevede bir mufassal, bir de icmal defteri düzenlenmiştir. 660 sayfalık mufassal defterin başında Hanya Kanunnamesi vardır12 ve bu defter klasik Osmanlı tahrir geleneğini aynen yansıtmaktadır.13




1 Bu konudaki tartışmalar için bkz: A. Nükhet Adıyeke -Nuri Adıyeke, “Osmanlı Sistemi İçinde Girit Adası’nın Genel Çerçeveden Farklılıkları, Bu Farklılıkların Gerekçeleri ve Algılanış Biçimleri”, Yeni Türkiye Dergisi, (Rumeli-Balkanlar Özel Sayısı I), sayı 66, (Mart-Haziran 2015), 1292-
1297; Nuri Adıyeke, “Girit’in İslamizasyonu”, Yeni Türkiye Dergisi, (Rumeli-Balkanlar Özel Sayısı I),
sayı 66, (Mart-Haziran 2015), ss. 715-721.
2 Halil İnalcık, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Söğüt’ten İstanbul’a, (Der: Oktay Özel-Mehmet Öz),
İmge Kitabevi, Ankara 2000, ss. 443-472.
3 Ömer Lütfi Barkan - Enver Meriçli, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Türk Tarih Kurumu
Yayını, Ankara 1988.
4 Barkan - Meriçli, a.g.e., s. 4 ve s. 21. Genel olarak Osmanlı tahrirleri ile ilgili çok geniş bir
literatür mevcuttur. Tahrirlerin genel incelenmesi ve bu literatürün tartışılması yazımızın dışında
tutulmuştur.
5 Barkan - Meriçli, a.g.e., s. 21.
6 Hangi durumlarda ihtiyaç hasıl olduğuna dair bkz: Erhan Afyoncu, “Osmanlı Devleti’nde Tahrir
Sistemi”, Osmanlı, c.6, (Edit: Güler Eren), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 311-314.
7 Zeki Arıkan, “Tahrir Defterlerinde Geçen Deyimler”, Osmanlı Araştırmaları-The Fournal of Ottoman
Studies, XVI, (1996), s. 3.
8 Barkan - Meriçli, a.g.e., s. 6. Barkan bu düşünceye ek olarak 1590’lardan sonra genel sayımların
yapılmadığını söylemektedir (a.g.e., s. 62). Afyoncu, III. Murat devrinden sonra umumi tahrirlerin
yapılmayıp bu tarihten itibaren tımar sistemine matuf tahrir geleneğinin terk edildiğini ancak
yeni fethedilen yerler veya düşman işgaline girip çıkan yerlerde tahririn yapıldığını kabul
etmektedir (a.g.m., s. 312). Hatice Oruç ise, tımar sisteminin önemini kaybetmesiyle tahrir
usulünün terk edildiğini ve vilayetlerde tahrirlerin yenilenmesinden vazgeçildiğini fakat yine de
17. ve 18. yüzyıllarda tahrirlerin yapıldığını söylemektedir. Hatice Oruç, “18. Yüzyıl Ortalarında
Bir Sancak Tahriri: H.1154/M.1741 Tarihli Semendire Sancağı Tahriri”, Osmanlı Coğrafyası
Kültürel Arşiv Mirasının Yönetimi ve Tapu Arşivlerinin Rolü Uluslararası Kongresi, Bildiriler, c.2, Ankara,
2013, s. 682 vd.
9 Mustafa Naima, Tarih-i Naima, c. IV, Matbaa-yı Amire, İstanbul, 1280, s. 230.
10 Gülsoy, Naima’dan mülhem, bu sayımın yapıldığını kabul eder. Ersin Gülsoy, “Osmanlı Tahrir
Geleneğinde Bir Değişim Örneği: Girit Eyaleti’nin 1650 ve 1670 Tarihli Sayımları”, Pax
Ottomana Studies In Memoriam Prof. Dr. Nejat Göyünç, (Edit: Kemal Çiçek), Sota & Yeni Türkiye,
Haarlem & Ankara, 2001, s. 185. Keza Tukin de bu tahririn Kaptan Paşa’nın ısrarı ile yapıldığını
söylemektedir. Cemal Tukin, “Osmanlı İmparatorluğunda Girit İsyanları 1821 Yılına Kadar
Girit”, Belleten, C.IX, S.34, (1945), s. 196-197, dipnot 123. Balta ve Oğuz ise bu sayımın
yapılmadığını kabul ederler. Evangelia Balta, Mustafa Oğuz, Liva-i Resmo Tahrir Defteri, Türk
Tarih Kurumu Yayını, Ankara, 2009, s. 3-4.
11 1650 tarihli bu sayımların yazılı olduğu defterler; BOA., TT. def. no: 820 Girit Mufassal Defteri
ve no: 785 Girit İcmal Defteri.
12 1650 tarihli Hanya kanunnamesi metni için bkz: Ersin Gülsoy, Girit’in Fethi ve Osmanlı İdaresinin
Kurulması (1645-1670), Tarih ve Tabiat Vakfı Yayını, İstanbul, 2004, s. 315-317.
13 Gülsoy, a.g.m., s. 186 vd.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:38

Mufassal defterdeki kanunnamede, adada düzenlenen vergiler açıklanmıştır. Defterde önce eyaletteki padişah ve beylerbeyi hasları, sonra vakıf ve mülk araziler, son olarak da eyaletteki zaim ve sipahilerin dirlikleri kaydedilmiştir.14 1650 yılında adanın tamamı Osmanlı idaresine henüz geçmemişti, dolayısıyla bu tarihte yapılan tahrirde sadece Hanya ve Resmo toprakları ile Kandiye’nin bazı bölgeleri kaydedilmiştir.
1669 yılının sonbaharında Kandiye de Osmanlı yönetimine girmiş, böylelikle artık adanın tamamı Osmanlı memleketi olmuştur. Kandiye fatihi Fazıl Ahmet Paşa, şehri ele geçirdikten sonra eyaletin merkezini buraya taşımış ve yeniçeri ocağı katiplerinden Defterdarzade Mehmet Efendi’yi tahrir emini tayin ederek
adanın tamamının sayımının yapılmasını emretmiştir.15 Kopasi de, “cezirenin fethini müteakip kaza be kaza, karye be karye ashab-ı emlakın isim ve şöhretini ve bunların taht-ı tasarrufunda bulunan emlak ve alınan vergileri yazan iki kıta defter tanzim edilmiş” olduğunu söylemektedir.16

1670 tarihli tahrir defterlerinden ilki Kandiye ve Estiye sancakları mufassal defteridir.17 Bu defterin başında Kandiye Kanunnamesi bulunmaktadır.18 İkinci defter ise Hanya ve Resmo sancaklarını kapsamaktadır.19

Bu defterin Resmo sancağı kısmı yayınlanmıştır.20 Kopasi, bu defterin Girit’teki nüshasının 1882’den beri kayıp olduğunu, birinci defteri ise kendisinin incelediğini söylemektedir.21 Bu sayımlarda iki mufassal defter, bir icmal defteri,22 ayrıca bir cizye defteri,23 bir de müsadere ve müzayede defteri24 düzenlenmiştir. İcmal defterinde sayım özetlerinin yanı sıra çeşitli kalelere tayin edilen gönüllülerin işlemleri de bulunmaktadır.25

Cizye defterinde de cizyeye muhatap olan herkes tek tek kaydedilmiştir.26 Müsadere ve müzayede defterinde ise, Girit’in tamamen fethinden sonra devletleştirilip satışa sunulan mülkler ve bu mülkleri satın alanlar ayrıntılı bir şekilde yazılmıştır.27

Gülsoy’a göre bu defterler, Osmanlı tahrir geleneği içerisindeki klasik yazımdan tamamen farklı bir üslupla karşımıza çıkmaktadır. Bunun en büyük sebebi de vergilendirme sisteminde önemli bir değişim olmasıdır. Bu tarihte divani vergiler kaldırılmış ve vergilendirmeye esas unsur arazi olmuştur. Daha önce vergiler ürün
üzerinden alınırken, artık toprak üzerinden bir vergi düzenlemesi yapılmıştır.28

Dolayısıyla tahrire esas unsur artık ürün değil, topraktır. Tahrirde de servet ve vergi unsurunun temeli olan toprak esas alınmıştır. Nitekim 1670 tahrirlerinden birkaç sene sonra yapılan düzenlemede; “bundan akdem Girid cezîresi müceddeden tahrîr olundukda hâsılâtı tahrîr olunub lâkin cezîre-i mezbûrenin arâzisi sebt olmamağla”29 denilerek önceki tahririn ürün üzerinden yapılıp arazinin kayıt altına alınmadığını yönetim
de teyit etmiştir. Tahririn bu şekilde yapılmasındaki sebep de vergi düzenlemelerinin sahibinin değil, toprağın statüsüne göre belirlenmiş olmasıdır.30

Yine bu tahrir defterlerinde geliri haslar, mülkler ve vakıflara tahsis olunan birimler isimleriyle yazılmış, zeamet ve tımarlarda böyle bir detaylandırmaya gerek duyulmamıştır.31



14 Gülsoy, a.g.m., s. 187. vd.
15 Gülsoy, a.g.m., s. 190.
16 Andeya Kopasi, “3-Girid’in Ahval-i Umumiye ve Tarihiyesi”, Mecmua-yı Ebu’z-Ziya, c.VII /65,
1315 (1897), s. 908, 909.
17 BOA. TT. def. no: 825. Molly Greene, tahrirleri karıştırarak bu defteri Kandiye’nin ilk defteri
olarak düşünmüştür. Diğer iki sayım defterlerinin de 1117 (1706) yılında düzenlendiğini
yazmaktadır. Molly Greene, A Shared World (Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean),
New Jersey, 2000, s. 53, dipnot. 35.
18 Bu kanunname metni için bkz. Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda Ziraî Ekonominin
Hukuki ve Mali Esasları, Kanunlar, İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1943, ss. 350-353; Nikolaos
Stavrinidis, Metafrasis Turkikon İstorikon Eggrafon, (Aforonton is tin İstoria tis Kritis), (1657-1672), c.I,
Vikelea Dimotiki Vivliothiki, Herakleion, 1976, ss. 307-311; Ierodikeio Irakliou Tritos Kodikas
(1669/73 ke 1750/67), Eleni Karancikou, Pinelopi Fotinou, (Editör: Elizabeth Zachariadou),
Vikelea Dimotiki, Iraklio, 2003, ss. 127, 128 belge no: 247; Ersin Gülsoy, a.g.e., ss. 318-320.
19 BOA. TT. def. no: 822.
20 Balta - Oğuz, a.g.e. Bu kitap önce Yunanca yayımlanmış daha sonra yazarları tarafından Türkçeye
çevrilmiştir. To Otomaniko Ktimatlogio Tou Retimnou (Tapu Tahrir 822), Ekdosi - Metafrasi - Sholismos:
Evangelia Balta- Mustafa Oğuz, Retimno, 2007.
21 Balta - Oğuz, a.g.e., s. 8. Kopasi bin kadar sayfadan oluşan bir tahrir defterini incelediğini söylemektedir ki Girit defterleri arasında buna yakın (962 varak) tek defter 825 numaralı defterdir.
22 BOA., TT. def. no: 801.
23 BOA., TT. def. no: 980. Bu defterin özeti için; Nikolaos Stavrinidis, Metafrasis Turkikon İstorikon
Eggrafon, (Aforonton is tin İstoria tis Kritis), (1672-1694), c.II, Vikelea Dimotiki Vivliothiki, Herakleion,
1976, ss. 113-140.
24 BOA., TT. def. no: 789.
25 Geniş bilgi için bkz: Nuri Adıyeke, “Girit’te Askeri ve Toplumsal Bir Kurum: Yerli Yeniçeriler -
Gönüllüyan Zümresi”, XV. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, cilt 4, kısım 3, Ankara, 2010, s. 1611 vd.
26 Gülsoy, a.g.m., s. 195.
27 Geniş bilgi için bkz. Elias Kolovos, “An Ottoman Register of Venetian Candia: Continuity and
Change”, Hilâl, Studi Turchi e Ottomani, (Venetians and Ottomans in the [Early] Modern Age), v. 6,
2018, ss. 75-84.
28 Gülsoy, a.g.m., s. 194, s. 196.
29 BOA., TT. def. no: 825, s. 8a.
30 Molly Greene, “An Islamic Experiment? Ottoman Land Policy on Crete”, Mediterranean Historical
Review, 11, no.1, (1996), s. 76.
31 Geniş bilgi için bkz., Gülsoy, a.g.m., s. 191. vd
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:44

Sadece toprak tasarruf edenlerin yazıldığı bu sayım çerçevesinde toprağın
hukuki statüsünde çok önemli bir değişikliğin olduğu göze çarpmaktadır. 1650 düzenlemeleri ile örfî olan ada, haracî toprak statüsüne geçirilmiştir. Burada dikkati
çeken husus, toprağı tasarruf eden kişi Müslüman dahi olsa toprak yine de haracî olarak kabul edilmektedir. Adada kısa bir süre içinde çok sayıda Gayrimüslim
reayanın ihtida edip Müslüman olması, bu durumu değiştirmemiştir.32 Bir başka
önemli husus da adada özel mülklerin söz konusu olmasıdır. Hububat üretiminin
yapıldığı tarlalar ve diğer topraklar, Girit’teki tüm Osmanlı egemenliği süresince,
Osmanlının başka bölgelerinde olmadığı kadar özel mülkiyete açık olmuştur.33
1670 sayımları çerçevesinde, detaylarını aşağıda tartışacağımız bir takım vergi değişiklikleri yapılmıştır. Girit’te kurgulanan bu yeni sistem 18. yüzyılın başına
kadar devam etmiş, 1704-1706 yıllarında (Hicri 1116-1117) adada yeni bir tahrirmyapılarak, eyaletteki vergilerle ve tımar topraklarıyla ilgili yeni bir takım düzenlemelere gidilmiştir.

1704-1706 tarihlerinde Girit’te yapılan tahrire ait defterlerin tanıtımına geçmeden önce, bu defterlerin Tapu Tahrir Defteri olup olmadıklarını ve 18. yüzyıln tahrirlerini genel olarak tartışmak gerekir. Cem Behar’a göre:

“Osmanlı İmparatorluğu’nun genişleme süreci sona erdikten sonra
klasik dönemde nispeten düzenli olarak tutulmaya çalışılan ve merkezi
olarak muhafaza edilen Tapu Tahrir Defterleri işlevlerini yitirmiş ve artık
tutulmaz olmuştur. Eski defterlerin güncelleştirilmesi işlemine de tedricen
son verilmiştir. Tertib edilmiş en son defterler de on yedinci yüzyılın
ortalarına aittir. Daha sonrası için birkaç tahrir defteri varsa da bunlar
kesinlikle bir yüzyıl öncekiler kadar komple ve güvenilir değildir.”34

Behar; iltizam sisteminin yaygınlaşması ile “saymak ve yazmak” işinin artık devlet işi olmaktan çıktığını ve adem-i merkeziyet çerçevesinde artık devletin vergi mükelleflerini tek tek bilme ihtiyacını duymadığını söyler.35 Keza Oktay Özel de tapu tahrir defterlerinin “…klasik dönemin bir ürünü olduğunu ve esas itibarıyla 16. yüzyıl sonlarında ortadan kalktığını” söylemektedir.36 Mustafa Öztürk ise 17. yüzyıldan
itibaren değişen iktisadi ve mali uygulamalar çerçevesinde klasik tahrir geleneğinin terk edilip yerine yeni bir tahrir geleneğinin oluşturulduğunu belirterek, “yoksa bazı ilim adamlarının zannettiği gibi tahrir geleneği tamamen terk edilmedi” demektedir.37

Ancak bu tarihlerden itibaren yazmak ve saymak işinin devlet işi olmaktan çıktığı ve devletin vergi mükelleflerini tek tek bilme ihtiyacından ayrıldığı teorisi, kabul edilebilir bir teori değildir. İncelediğimiz 18. yüzyıl tahrir ve aynı yüzyıla ait cizye defterleri, böyle olmadığını göstermektedir. Özellikle 19. yüzyılda yapılan Temettuat tahrirleri, devletin bireyin muhataplığını eskisi gibi devam ettirdiğini açıkça göstermektedir.38 Dolayısıyla merkezi otoritenin yeni bir tahrir yöntemi aracılığıyla verileri güncellediği hususunda biz de Öztürk gibi düşünmekteyiz. 18. yüzyıl Osmanlı sayımlarında hakim olan tahrir biçimi avarız tahrirleridir.39

Avarız vergisi esasına dayalı olan bu tahrirler klasik tapu tahrirlerinden oldukça farklıdır. Bu tahrirlerde esas olan, avarız hanelerinin tespitidir. Avarız vergileri, an cemaatin tarh edilen ve toplanan vergilerdir. Bu çerçevede defterlerde kaç gerçek hanenin, bir avarız hanesi oluşturduğu ve bu esaslı kayıtlar açıkça yazılıyordu. Bu yazımlarda gerek defterde gerekse tahrirle ilgili yazışmalarda yazımın avarız yazımı olduğu açıkça vurgulanıyordu. Nitekim 12 Haziran 1704 tarihli bir belgede Bigadiç kadısı Ali Efendi, kaza halkının bir şikayeti olduğunu merkeze bildirmiştir. Reaya elli beş seneden fazladır kazanın tahrir edilmediğini bildirmekte ve bu arada avarız hanelerinde önemli bir azalma olduğundan şikayet etmektedir. Bu
durumun halkı perişan ettiğinden yakınılmaktadır. Halkın talebi, yeni bir tahrir yapılarak vergilerin tekrar düzenlenmesidir.40 Bigadiç kazasında yeni bir tahrir ya pılıp yapılmadığını bilemiyoruz ama burada adı geçen tahririn açıkça bir avarız tahriri olduğu anlaşılmaktadır.


32 Haracî arazide mükellef toprak olduğu için sahibinin İslamiyeti kabul etmesiyle toprağın statüsü
değişmez. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I, MEB. Yayınları,
İstanbul, 1993, ss. 734, 735.
33 Gilles Veinstein - Yolande Balandé Triantafyiliou, “Les Inventaires Après Décès Ottomans
de Crète”, Probate Inventoires A New Source forthe Historical Study of Wealth Material Culture and
Agricultural Development, A.A.G. Bijdragen No: 23 Wageningen. Afdeling Agrarische Geschiedenis
Landboowhogeschool, 1980, s. 191 vd.; A. Nükhet Adıyeke, “XVII. Yüzyıl Girit (Resmo) Kadı
Sicillerinde Zımmi Davaları”, Pax Ottomana Studies in Memoriam Prof. Dr. Nejat Göyünç, (Edit: Kemal
Çiçek), Sota-Yeni Türkiye, Haarlem-Ankara, 2001, s. 77 vd.
34 Cem Behar, “Osmanlı Nüfus İstatistikleri ve 1831 Sonrası Modernleşmesi”, Osmanlı Devleti’nde
Bilgi ve İstatistik, (Derleyen: Halil İnalcık- Şevket Pamuk), T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü Yayını, Ankara, 2000, s. 67.35 Behar, aynı yer.
36 Oktay Özel, “Avarız ve Cizye Defterleri”, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, (Derleyen: Halil
İnalcık- Şevket Pamuk), T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara, 2000, s. 35.
37 Mustafa Öztürk, “1616 Tarihli Halep Avarız-Hane Defteri”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama
Merkezi Dergisi, OTAM, sayı 8, 1997, s. 251.
38 Temettuat defterlerinin bir kısmında insanların resimleri bile tarif edilmiştir. Temettuat sayımları
hakkında genel olarak bkz: Nuri Adıyeke, “Temettuat Sayımları ve Bu Sayımları Düzenleyen
Nizamname Örnekleri”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, OTAM., sayı 11,
(2000), ss. 769-825.
39 Avarız tahrirleri için Bkz: Özel, a.g.m.
40 BOA., A.E. SAMD III., no: 00118.11610.1.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:49

18. yüzyılın başlarında sadece avarız sayımlarının değil farklı tahrirlerin de yapıldığı görülmektedir. Bu sayımların avarız sayımı mı yoksa geleneksel tapu tahrir sayımları mı olduğu konusunda bilgimiz yoktur. Örneğin Girit tahriri ile aynı zaman dilimine ait (1704-1706 yılları) Karesi livası Biga kazası,41 Hurpeşte kazası42 ve Batum sancağı43 tahrirlerini bu şekilde düşünebiliriz. Bostan, 17. yüzyıldan Tanzimat’a kadar Girit, Uyvar, Mora ve Gence gibi yeni fethedilen yerlerde, klasik tahrirlerin yapıldığına vurgu yapmaktadır.44
Bu listeye Girit Adası ile farklı paralellikler kurabileceğimiz Sakız, Midilli ve Nakşa adalarını da eklememiz gerekir.45
Mora bölgesinin 1715 savaşı sonrasında tekrar Osmanlı topraklarına katılması çerçevesinde 1716 yılında burada bir tapu tahriri yapılmıştır.46
1719 yılında da Sakız’da bir tahrir yapıldığı anlaşılmaktadır.47
Keza 1708 tarihinde Midilli’de yapılan sayımların48 ve düzenlemelerin 1704-1706 Girit tahririyle büyük benzerlikler gösterdiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde 18. yüzyılda Nakşa Adası’nda 1708 yılında ve 1720 yılında iki kez genel tahrir yapılmıştır.49

Benzer şekilde reayanın isteği ile 1711 yılında Rodos’ta, 1719 yılında da Para Adası’nda tahrirler yapılmıştır.50 Bu geleneksel tapu tahrirlerin çok daha geç tarihlere kadar devam ettiği görülmüştür. Nitekim Hatice Oruç’un tanıttığı 1741 tarihli Semendire tahriri ve defterleri bu konuda oldukça önem arz etmektedir ve oldukça geç tarihlidir.51 Açıkça görülmektedir ki, Osmanlı topraklarında 18. yüzyılın
ortalarına kadar tapu tahrirleri devam edip gitmiştir. İncelediğimiz Girit tahriri de bu çerçevede Osmanlı’nın son tapu tahrirleri örneklerindendir. Son olarak şunu da eklememiz gerekir ki, Girit Eyaleti’nde, tekalif-i örfiye alınmadığı gibi avarız vergilerinin alındığına dair herhangi bir veri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tahriri avarız sayımı olarak nitelemek hiçbir şekilde mümkün değildir.



41 BOA., A. {DFE., d. no: 211.
42 BOA., A. {DFE., d. no: 215.
43 BOA., Mufassal Defter, TT. d. no: 1138; İcmal Defter, TT. d. no: 1140.
44 M. Hanefi Bostan, “XVII. Yüzyıl Avarız ve Cizye Defterlerine Göre Of Kazasının Nüfus ve
Etnik Yapısı”, XIV. Türk Tarih Kongresi Bildiriler, II. Cilt I. Kısım, Ankara, 2005, s. 413.
45 Keza Greene; Mora, Kiklat ve Girit defterlerinin aynı tip defterler olduğunu söylemektedir.
a.g.m., s. 72.
46 Bu tahrir ve değerlendirilmesi için bkz: A Historical and Economic Geography of Ottoman Greece (The
Southwestern Morea ın the 18th Century), Fariba Zarinebaf - John Bennet and Jack L. Davis, American
School of Classical Stusies at Athens, 2005; Bu tahrir çerçevesinde düzenlenen kanunname için;
Barkan, Kanunlar, ss. 326-332.
47 1720 tarihli Sakız Kanunnamesi’nde; “… geçen sene cezire-i merkume tahrir olundukda…”
yazmaktadır. Barkan, Kanunlar, s. 346; kanunname metni, ss. 346-348.
48 Barkan, Kanunlar, s. 334; 1709 tarihli Midilli Kanunnamesi için; Barkan, Kanunlar, ss. 332-338.
49 Yasemin Demircan, “1720 Tarihli Tahrir Defterlerine Göre Nakşa Adası’nda Yapılan
Düzenlemeler ve Reâyânın Durumu”, Belleten, c. LXXIII, sayı 268, (2009), s. 675.
50 Ege Adalarının Egemenlik Devri Tarihçesi, (Edit: Cevdet Küçük), SAEMK Yayını, Ankara, 2001, s. 39
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 20:55

Girit’te böyle bir tahrire niçin ihtiyaç duyulduğu, tahririn kanunnamesinde açıklanmaktadır. Girit adasının fethedilmesinden sonra bir tahrir yapıldığı ve bu tahrirde haracın 1/5 (mine’l-hums) olarak düzenlendiği belirtilmektedir. Fakat ada toprağının büyük bir kısmının dağlık olması çerçevesinde bu vergi reayaya fazla
gelmiştir. H. 1083 [1672-1673] tarihinde ada vergisi 1/7 (mine’s-sûb) olmak üzere yeniden düzenlendi. Ne var ki bu işlem, Defterhane-yi Amire’de tashih edildiği halde, mahallinde havass-ı hümayun emvali iradına bu şekilde işlenmemiş ve bu çerçevede ciddi sorunlar ortaya çıkmıştı. Bazı seneler havass-ı hümayun tahsillerinde problemler yaşanıyor, eksik kalan gelirler için yerel görevliler açığı kapatmak amacıyla reayadan fazla vergi alıyorlardı. Bunun yanı sıra son tahrirden beri bağlarda çeşitli değişimler yaşanmakta, sökülen veya harap olan bağların yanı sıra, yeni dikilen bağların varlığı biliniyordu. Kanunnamede, bu durumun reayanın şikayetlerine yol açtığı belirtilmiştir. Buna ek olarak, Girit hazinesine tabi mukataaların yıllık geliri muayyen olan masrafını karşılayamadığı için, birkaç seneden beri taksitler düzenli olarak ödenemiyordu. Bunun önüne geçilmesi ve hazineye zarar verilmemesi amacıyla yeniden, evkaf,
zeamet, tımar ve havass-ı hümayun reayalarının tahririnin gerekliliği belirtiliyordu. Bu çerçevede, adada yaşayan cizyegüzar reayanın da tahrir ve defter olunması emrediliyordu.52

Mustafa Öztürk, bu dönemde yeri ve zamanı geldikçe, ihtiyaç duyuldukça genel sayımların yanı sıra, lüzum görülen hususlar için de tahrirlerin yapılmasının yerel yöneticilerden istendiğini ifade etmektedir.53

Nitekim Girit’te de resm-i ganem, dut ve en önemlisi de bağlar ile ilgili sayımların ayrıca düzenlendiği görülmektedir. Fethinden sonra (1670 düzenlemeleri ile), adada koyun vergisi toplanmıyordu. 17. yüzyılın sonlarında ada halkında resm-i ganem alınmasına karar verildi. Fakat ne hayvan sayısı ne de verginin uygulanışı konusunda herhangi bir bilgi yoktu. H. 1110 (M. 1698-1699) senesinde adadaki koyun, keçi sayısının tam bilinemediği ve bunların vergilerinde problemler yaşandığı tespit edilmesiyle, hayvan sayımları için bir takım girişimlerde bulunuldu.54 Ne var ki bu iş bir müddet tavsamış ve nihayet 24 Eylül 1704 tarihli Resmo yöneticilerine gönderilen emirname ile sancaktaki Müslüman, Gayrimüslim, asker istisna edilmeden herkesin, elindeki bütün koyun ve keçilerin tahrir edilmesi istenmiştir. Nitekim yukarıdaki
emirnameden bir hafta sonraya tarihlenen tahrirlerle ilgili belgede, “...cezîre-i mezbûrede vâki âsiyab tasarruf eden ve koyun ve kovan sahibi olanlar asla rüsûm nâmına bir şey vermediklerinden anların dahi mukataât-ı miri reâyasına kıyas ile cümle marifetiyle rüsumâtı gereği gibi vaz’ olunub deftere kayd ve tahrîr…” edilmesi emredilmiştir.55 Ayrıca bu belgeden kovan resmi ve adet-i ağnamın miri araziye bağlı olduğu, ama siyasi iradenin bu bağı pekala koparabildiği de anlaşılmaktadır. Yapılan tahrir çerçevesinde hazırlanan genel kanunnamede bu hususa dair, “…ahâli-i cezîre yedlerinde mevcûd olan ağnam be her sene addolunub muktezâ-yı şer’ üzere...”resm-i gamen düzenlendiği belirtildi. Bu düzenlemelere göre 40 baş hayvanı olandan 1; 121 başa kadar hayvanı olandan 2; 300 hayvanı olandan 3; 400 ve üstü her yüz hayvan için de birer hayvan veya bunun bedeli alınması kararlaştırıldı. Gayrimüslim reayadan da bunun iki katı alınması esası getirildi.56 Tarihçi Raşid’in belirttiğine göre, bu vergi senelik 373.000 akçe idi.57 Girit Ceziresi adet-i ağnam mukataasının bir müddet sonra sistemli bir hale geldiği ve 1733 yılında Mehmed
Tahir Bey’e malikâne olarak verildiği görülmektedir.58

Tapu tahrirleriyle doğrudan ilişkili olan problem bağların tahriri meselesi idi. Yukarıda da açıklandığı üzere bu problem aslında 1705 yılında genel tahrirlerin yapılması için de önemli bir gerekçe oluşturdu. Bağlarla ilgi yaşanan problemler ve çözüm arayışları 1691 yılından itibaren dillendirilir olmuştu. Girit reayasının
divan-ı hümayuna sunduğu arzuhalde birkaç konuda yakınıldığı görülmektedir.



51 Hatice Oruç, “18. Yüzyıl Ortalarında Bir Sancak Tahriri: H.1154/M.1741 Tarihli Semendire
Sancağı Tahriri”, Osmanlı Coğrafyası Kültürel Arşiv Mirasının Yönetimi ve Tapu Arşivlerinin Rolü
Uluslararası Kongresi, Bildiriler, c.2, Ankara, 2013, ss. 681-688.
52 BOA., C. ML. no: 00612-25248-001. Bu belgedeki bazı ayrıntılara dikkatimizi çeken Sayın
Mehmet Genç’e teşekkür ederiz.
53 Öztürk, a.g.m., s. 252.
54 RŞS., no: 415, ss. 130-136.
55 BOA., C. ML. no: 00612.25248.001.
56 RŞS., no: 55, s. 14.
57 Mehmed Raşid, Tarih-i Raşid, c. III, Matbaa-yı Amire, İstanbul, 1282, s. 138.
58 Resmo Belediye Arşivi, Bulgaristan’dan Gelen Evrak, dosya no: 4, evrak no: 564-565
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 21:00

Bunlardan biri, vergi görevlilerinin öşrü harman zamanı olan Ağustos’tan önce ve deftere göre, düzgünce ölçerek değil tahminen ve zamansız almaları idi. Bu durumda köylü vergisini “bi’t-tamam” verdikten bir müddet sonra, görevliler “zayiat” namıyla tekrar vergi istiyorlardı. Harap ve verimsiz bağlardan da zorla normal dönüm vergisi alındığı başkaca bir şikayet konusuydu. Reayanın talebi, verginin Ağustos’ta ve hakkaniyet üzere alınması, zayiat akçesi diye başka bir verginin istenmemesi, harap bağlardan resm-i zemin talep edilmemesi idi.59 Yapılan düzenlemelerle şikayetlere konu olan suiistimallerin önlenmesi emredildi. Paralel şekilde ayiat akçesi alımının yasaklandığı, miri ambara getirilen her türlü üründen alınan birer paranın da kaldırıldığı bildirildi. Bu çerçevede harap bağlardan vergi alınmaması, sağlam bağlardan da 1/7 öşür, dönüm başına da 80 akçe dönüm vergisi alınmasına karar verildi.60 Bu verginin Milapotamo’da 82 akçe olduğu anlaşılmaktadır.61 Bu düzenleme vergi şekillenmesini kısmen halletmiş, ancak mahsuldar bağ, mahsulsüz bağ problemini çözememişti. Bunun için bağların tahriri işine başlandı. Örneğin, 1694 Ekiminden itibaren Amari ve Ayo Vasil nahiyelerinde havass-ı hümayun karyelerindeki bağ, bağçe ve bostanların mamur ve cedidleri ve harap olanların sahipleri ismiyle tahrir edilip, hazırlanan defterin defterhaneye
gönderilmesi için Nasuhzade Ahmed ve Mehmed Saioğlu resmen memur edilmişlerdi.62 Bu yazım işinin sancağın tümüne yayıldığını söyleyebiliriz.63 1690’lı yıllarda yaşanan bağlarla ilgili problemlerin 1705 tarihli son tahrir ile düzene girdiğini düşünmek mümkün görünmektedir. Tahrir ihtiyacının vergi düzenlenmelerinden kaynaklanan bir diğer sebebi ise tımar sisteminde yaşanan problemlerdir. 2 Ekim 1704 tarihli belgeden bu süreci takip etmek mümkündür. Belgeye göre; Kandiye, Hanya, Resmo, Kisamo ve
Yerapetra kalelerinde tımar sahibi gönüllüyan-ı yesar ve yemin, azaban-ı yesar ve yemin askerleri ve ayrıca Girit divanında çavuş olanların, lazım olduklarında işe yaramayıp hizmet edemedikleri tespit edilmiştir. Üstelik bunların bir kısmının birden fazla tımar tuttukları da anlaşılmaktadır. Bu durumda olanların, tımarlarının ilga edilmesi kararlaştırılmıştır. Uygulanan yeni düzenleme ile bunların görevleri devam etmiş, ancak ulufeli hale getirilmiştir. Yeni düzenleme çerçevesinde Girit hazinesinden zabitan ve kethüdalarına yevmiye kırkar, ser bölüklerine on sekizer, bayraktar çavuş ve katiplerine on yedişer akçe ve sair neferatın her birine on beşer akçe ulufe verilmesi kararlaştırıldı. Ağaların tuttukları zeametler üzerlerinde bırakıldı. Bu organizasyonla ilga edilen tımarların da havass-ı hümayuna tahsis olunması kararlaştırılmıştı.64 Anlaşılan tımar sistemi, devletin mali dengesini bozduğunda kolayca feda edilip terk edilebilir hale gelmişti.
18. yüzyıldaki yeni tahrirlerin bir özelliği merkezden il yazıcılarının gönderilmemesi, bu görevin taşradaki yöneticilere havale edilmesidir.65 Girit’te de Girit valisi ve Kandiye fatihi vezir-i azam Fazıl Ahmed Paşa’nın biraderi Mustafa Paşa’nın oğlu Numan Paşa’ya, Dergah-ı Âli kapıcıbaşılarından İbrahim Ağa vasıtasıyla “cezîre-i merkûme ahâlisinden bir ferde ta’addi ve gadr olunmamak üzere hakk ve adl ile
cedîden tahrîri” için ferman-ı şerif gönderildi. Gönderilen emr-i şerifte Numan Paşa’nın yanı sıra ada kadılarına, defterdarına ve muhasebeci ve ruznamçecisine ve
mukabelecisine hitaben, bu kişilerin de adayı tahrir işi ile görevlendirilen Numan Paşa’ya yardım etmeleri emrediliyordu.66

1704 yılı Aralık ayında defter eminine gönderilen yazıda; tahrir edilecek Girit Adası mufassal tahrir defterinin bir suretinin adada, bir suretinin de defterhane-yi amireye gönderilerek merkezde korunması isteniyordu. Bu işin acilen ancak hiçbir şekilde hataya yer verilmeden yapılması, yanlışlıkla bir harf bile noksan ve fazla yazılmamasına ihtimam gösterilmesi emrediliyordu. Yazıcıların sorması gereken hususlar olursa, Girit valisi Numan Paşa’nın divan katiplerinin bilgisine başvurmaları isteniyordu.67

1704 - 1706 yılları arasında tüm adanın tahrir edildiği anlaşılıyor.68 Ankara Tapu Kadastro Arşivi’nde Girit’e ait 1704-1706 tarihli 3 adet defter bulunmaktadır. (Bundan sonra 1705 tahriri olarak anılacaktır.) Birinci defter Hanya ve Resmo defteridir.69 Defterin kapağında “Defter-i Mufassal-ı Hanya” kaydı vardır. 330 varak tan oluşan defterin başında iki sayfalık kanunname yer alır.


59 RŞS., no: 416, ss. 76, 78, 91.
60 RŞS., no: 416, ss. 76, 78.
61 RŞS., no: 416, s. 12.
62 RŞS., no: 58, s. 75.
63 Çeşitli örnekler için, RŞS., no: 3110, ss. 45-49 arası
64 BOA., C. ML. no: 00612-25248-001.
65 Öztürk, a.g.m., s. 252.
66 TKA., (Tapu Kadastro Arşivi) Eski no: 489, yeni no: 1. Kanunname; Kopasi agm. s. 909; Ayrıca
Tarih-i Raşid, s. 137.
67 BOA., AE. SAMD-III, no: 00126-12419-001. 12 Şaban sene [1]116, (M. 10 Aralık 1704)
68 Kopasi bu yeni tahririn “… fetihten otuz yedi sene sonra yani bin yedi yüz altı sene-i
miladiyesinde….” tertip olunduğunu söyler. a.g.m., s. 910
69 TKA., Eski no: 489, yeni no: 1.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 21:07

(v.1b-2a)70 Kanunnameden sonra gösterişli bir tuğra vardır (v.3a) ve v. 3b’den itibaren yazım kayıtları
başlamaktadır. Defterin v.3b ila v.136b arası Hanya sancağı kayıtlarıdır. Kayıtlı ilk yerleşim, “hass-ı hümâyûn” olan nefs-i Hanya’dır.71 Varak 137b den itibaren Resmo sancağı kayıtları başlamaktadır. Resmo merkezi de tıpkı 1670 tahririnde olduğu gibi72

Sultan İbrahim Camisi vakfı olarak kaydedilmiştir. İkinci defter ise Kandiye defteridir.73 Defterin başında “Liva-i Defter-i Mufassal-ı Kandiya” kaydı vardır. Başında sadece tuğra olan bu defter 342 varaktır. Defterin başında ve sonunda oldukça güzel ebru vardır. Kanunnamenin, sancağın merkezi olarak kabul edilen Kandiye defterinde değil de Hanya defterinde olması, ilk tahrirdeki uygulamaya dönüldüğünü göstermesi açısından ilginç bir husustur. Kandiye merkezi de, Hanya merkezi gibi havass-ı hümayundur. Tahrirlerin tarihsel gelişimi açısından şehir merkezleri ilginç bir özellik göstermektedir. 1650 tahririnde Hanya kenti yazılırken reaya mahalle esasına göre yazılmıştır.74

Dolayısıyla bu tarihte kentin mahalle isimleri ve büyüklükleri tespit edilebilmektedir. 1670 ve 1705
tahririnde bu uygulamadan vazgeçilmiş ve şehir merkezleri “nefs-i …” denilerek tek başlık altında yazılmıştır. Kent merkezlerini
ilgilendiren bir diğer husus da vakıflarla ilgili kayıtlardır. 1650 tahririnde vakıfların Hanya merkezindeki dükkan, mağaza, hane gibi binaları tek tek tarif edilmiştir.75

Diğer tahrirlerde böyle bir durum söz konusu değildir. Hanya Mufassal ve Kandiye Mufassal defterlerinin her ikisinde yazım şekli de aynıdır. Önce köyün veya yerleşimin ismi ve nereye tabi olduğu yazılmıştır. Bu bilginin üstüne yerleşimin hangi statüde veya kimin tasarrufunda olduğu yazılmıştır. “Hass-ı hümâyûn” veya “cedîd hass-ı hümâyûn” en fazla rastlanan kayıttır. Bunun yanı sıra daha az sayıda Hanya ve Kandiye yöneticilerine tahsis edilmiş haslar veya temlikler76 kayıtlıdır. Hasların yanı sıra muhtelif vakıflara tahsisli köyler de bulunmaktadır. Az sayıdaki köyde ise hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Yerleşimin ismi ve statüsü tanımlandıktan sonra bu bilgilerin altında haneler, dört sütun halinde oldukça düzenli bir şekilde kaydedilmiştir. Önce Müslüman hane reisleri, “der tasarruf-ı…” şeklinde ardından Hıristiyan hane reisleri “der yed-i…” şeklinde yazılmıştır. Müslümanlar içinde; müftü, beşe, çorbacı, imam gibi devlet görevlileri oldukça fazladır. İlgi çekici bir şekilde Müslümanlar için de “…veled-i…” ibaresi kullanıldığı görülmektedir. Hane reisinin isminden sonra bu kişinin elinde olan tarla, bağ, bahçe, bostan cerib olarak77 yazılmıştır. Tarlalar, verimli (ala) ve az verimli (mutavassıt) olarak iki ayrı kategoride yazılmıştır. Bağ ve bahçede böyle
bir ayırıma gidilmemiştir. Bu verilerin ardından, zeytin başta olmak üzere kişilerin tasarrufundaki ağaçlar yazılmıştır. Zeytin ve dut ağaçları açıkça yazılmış diğer ağaçlar da “eşcar-ı müsmire” denilerek tek kalemde gösterilmiştir. Yerleşimdeki üretici nüfus yazıldıktan sonra, en altta bütün yerleşime ait tarla, bağ, bostan toplam olarak yazılmıştır. Bu toplama boş bırakılan hali araziler de eklenmiş, ardından ağaç sayılarının toplamları kaydedilmiştir. En altta da bu toprak ve ağaç sayıları tekrarlanarak tarh edilen vergiler yazılmış; bu vergilerle ilgili şerh var ise kaydedilerek yerleşim sonlandırılmış ve yeni bir yerleşim kaydına geçilmiştir.
1705 sayımı defterlerinde önceki defterlerden farklı bir uygulama; eski defterlerde ayrı yazılmış olan ilişkili köylerin birçok kez birlikte yazılmasıdır. Örneğin; Hanya’ya bağlı Keramya köyü Aşağı ve Yukarı (Epano, Kato) Keramya ve maa metohan (çiftlikleri) toplu halde tek yekün ile yazılmıştır.78

Birinci defterde, 80b-82b varak arasındaki İsfakiye kayıtları genel yazımdan tamamen farklıdır. “Vakf-ı Haremeynü’ş-Şerifeyn” kaydı altındaki 11 tane köyün yazımında servet hiç yazılmamış, sadece kişilerin isimleri yer almıştır. Servetin Haremeyn evkafına ait olduğu düşünülürse, bu şekildeki yazımın amacı anlaşılabilir. On bir köyün altında sadece tek yekün vardır.79


70 Bu kanunname baştaki Arapça dua kısmı çıkarılarak Ömer Lütfi Barkan tarafından yayınlanmıştır.
Kanunlar, ss. 353-354.
71 Nefs-i Hanya, 1670 sayımında da hass-ı hümayundur. BOA., TT. def. no: 822, s. 2.
72 BOA., TT. def. no: 822, s. 330 vd.
73 TKA., Eski no: 488, yeni no: 4.
74 BOA., TT., def. no: 820, s. 36 vd. Diğer şehirler için böyle bir uygulamaya gidilmemiştir.
75 BOA., TT., def. no: 820. Sultan İbrahim Camisi (Hünkar Camisi) vakfı gayrı menkulleri (ss. 134-
137), Yusuf Paşa vakfı gayrı menkulleri (ss. 138-141), Musa Paşa Camisi vakfı gayrı menkulleri (ss. 142-145).
76 Bu temlik köyleri hakkında; Nuri Adıyeke, “Fatih Paşalar’ın Kendilerine Armağanı: Osmanlı
Girit’inde Temlik/Mülk Köyler”, Hilâl, Studi Turchi e Ottomani, (Venetians and Ottomans in the
[Early] Modern Age), v. 6, 2018, ss. 97-110.
77 Cerib, bir dönümden biraz daha az bir alanı (958 metrekare) ifade etmektedir. Walter Hinz,
İslâm’da Ölçü Sistemleri, (Çev: Acar Sevim), Marmara Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1990, s. 81.
78 TKA., Eski no: 489, yeni no:1, ss. 29a-35a.
79 Bu kayıtlar ve bu vakıf organizasyonu için bkz: Simon R .F. Price - Oliver Rackham - Machiel
Kiel and Lucia Nixon, “Sphakia and Ottoman Census Records: a Vakıf and Its Agricultural
Production”, Crete and the Eastern Mediterranean, 1645-1840, Halcyon Days in Crete VI, (Edited By.
Antonis Anastasopoulos), Crete Universty Press, Rethymno, 2008, ss. 69-99.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 21:16

1705 tahririnde birinci ve ikinci defterler birbirlerini tamamlayan defterlerdir. Örneğin birinci defterde kanunname vardır ve bu kanunname bütün eyaletin kanunnamesidir. İkinci deftere tekrar kaydedilmemiştir. Keza ikinci defterin başındaki bir kaydın (v.1a) diğer defter için de geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bu kayıtta; “iş bu defter-i tahrîr-i cedîd cezire-i Girid ma’mulü’n-bih olmak üzere defterhâne-i âmirede hıfz olunub fî-mâb’ad havâss-ı hümâyûn ve evkâf ve ze’âmete müte’âllik der-kenar iktiza idüb ve sûret-i kaydın lazım geldiği bu tahrîr-i cedîd-i defter istimal oluna deyu” yazılıdır. 12 Ocak
1706 tarihli bu kayıttan tahririn bu tarihte nihayetlendiğini ve daha önemlisi, Girit tahrirleri çerçevesinde bundan sonra yürürlükte olan kaydın bu defterler olduğunu; bu tarihten sonra yapılacak olan mali işlemlerin bu defterler esas alınarak ve bu defterlere işlenerek yapılması gerektiğini öğreniyoruz. Nitekim uygulamada da bunun gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Zira vassala olarak isimlendirilen bu muamele
kayıtlarının mufassal defterlerin eyaletlerde kalan nüshasında son dönemlere kadar yer aldığı tespit edilmektedir.80

Her iki defterde de sonradan yapılan muamelenin deftere iki farklı biçimde işlendiği görülmektedir. Birinci tür geleneksel der-kenar yöntemidir. İnalcık, bu der-kenarların kaydın bütününe veya bir hisseye ait olabildiğini belirttikten sonra bu kaydın başının, ait olduğu yere mümkün mertebe yakın olduğunu belirtir.81

Birinci defterde, temlik olan Furniye Karyesi’nin Şubat 1745 tarihinde vakfa dönüştürüldüğüne dair bir der-kenar (v.27b), keza 3 Nisan 1711 tarihli bir has kaydı ile ilgili bir başka şerh (v.181b) bulunmaktadır. İkinci defterde bu tür deftere yazılı der-kenar yoktur. Ek düzenlemelerin deftere kaydedilmesinde uygulanan ikinci biçim ise işlemli vesikanın deftere iliştirilmesidir. Defterler, bu belgelerle birlikte
ciltlenmiştir. Bu tür muamele her iki defterde de oldukça çok sayıda ve farklı konularda bulunmaktadır. Bu evrakların bir kısmı haslarla ilgilidir. Örneğin; ikinci defterin 250. ve 251. varakları arasına eklenmiş iki sayfalık bir belge, 1762 Kasım ayı başlarında gönüllü yeniçeri ağasının hasları ile ilgilidir. Aynı defterin ilk sayfasında, 1 Eylül 1830 tarihli bir mukataa evrakı eklidir. Yine aynı defterin 155. varağındaki miri çayır ile ilgili kaydın ardına, 22 Kasım 1851 tarihli bu çayır ile ilgili bir evrak eklenmiştir. Her iki defterde de vakıflara ait çokça ekli evraka rastlanmaktadır. Birinci defterde 25 Haziran 1738 tarihli (v.166, 167 arası) ve 1290 (M.1873-1874) tarihli (v.46, 47 arası), ikinci defterde 1849 yılının son 1850 yılının ilk günlerine ait (v.215, 216 arası) vakıf evrakı buna örnektir. Ekli evraka son örnek ise birinci defterin içine eklenmiş (v. 190, 191 arası) , yedi varaklık çok önemli ayrı bir defterdir. Tahrir defterinden çok daha küçük ebatlara sahip olan bu ek defter, Eylül 1804 tarihlidir. “Defterhane-yi Amireye İlmühaberdir” başlıklı bu defterde Hanya ve Resmo’da bulunan manastırların tüm mülkleri teker teker yazılmıştır. Bu çerçevede manastırların sahip oldukları arazi ve ağaçların tespit edilmesi mümkün olmaktadır.
18. yüzyılın başından itibaren adada yapılan mali işlemlerde artık bu tahririn
ve defterlerin esas alındığı, göndermelerin bunlara yapıldığı görülmektedir. Örneğin; Resmo gümrüğü ile ilgili 1713 yılında yapılan düzenlemelerde; “… Numan Paşa hazretlerinin tahrîr-i cedîdleri minvali üzere Girid hazinesinde mahfûz olan tahrîr-i cedîd defterleri” esas alınmıştır.82 Keza aynı tarihlerde yapılan cizye düzenlemelerinde de bu tahrirlerin temel referans olarak esas alındığı görülmektedir.83 Der kenarların
19. yüzyılın son çeyreğine kadar işlenmiş olması da bu sayımın son tahrir olduğunu ve artık adada dördüncü bir tahririn yapılmadığını göstermektedir.84

Bu tahrirlerle ilişkili Girit’in son defteri ise kapağında icmal defteri olduğu yazılı defterdir.85 Her ne kadar defterin orijinal kapağında, “Defter-i İcmâl-i Girid” yazıyorsa da içeriğinden defterin, icmal defteri değil, “Kal’a ve Müstahfızân Defteri” olduğu anlaşılmaktadır. Kale defterleri de denilen bu defterlerde, ait oldukları sancak veya eyaletteki kalelerin muhafızlarının isimleri ve gelir kalemleri kaydediliyordu.86 Toplam 5 varak olan Girit defterinde de adadaki tımarlı askeri görevlilerin kayıtları vardır. Defterin ilk kaydı “Ağâyân-ı zabitân-ı kal’a-i Kandiye ve Hanya ve Resmo ve Kisamo ve Yerapetra…” şeklindedir. Bu defterde de 1707, 1729, 1732 ve 1733 tarihli haşiye ve der-kenarlar kayıtlıdır. Otuz görevlinin tek tek yazılı olduğu
defterin sonunda ise şu kayıt bulunmaktadır.



80 Osmanlı’dan Günümüze Tapu Arşivi, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, Arşiv Dairesi Başkanlığı Yayını, Ankara, 2012, 26. Buradan Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü’ndeki bu defterlerin de Girit’ten buraya geldiği anlaşılmaktadır.
81 Halil İnalcık, Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, TTK. Yayını, Ankara, 1987, s. XIII.
82 RŞS., no: 48, s. 89; RŞS., no: 58, s. 67; RŞS., no: 413, s. 109.
83 BOA., AE. SAMD III, no: 002.09.20202.001; RŞS., no: 58, ss. 65-88 arası.
84 Greene, adada daha fazla tahrir yapılmış olması ihtimalinden söz etse de (a.g.e., s. 53, dipnot. 35)
1705 yılından sonra başka bir tahririn yapılmadığı anlaşılmaktadır.
85 TKA., Eski no: 490, yeni no: 327.
86 Osmanlı’dan Günümüze Tapu Arşivi, s. 33.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1705 Yılında Girit’te Yapılan Tahrirler ve Düzenlemeler

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 May 2021, 21:26

“Arz-ı bende-i bi-mikdar budur ki
Bâ-hatt-ı hümâyûn şevket-makrûn ibkâ olunan âğâyân-ı nefer-i ‘atîk
ve cedîd ve Hânya yeniçeri kâtibi ve Girid hazinesi defter emîni ve halîfesi
ve Resîmo müstahfızân ve ‘azabân ve cebeciyân ve topcuyân ve kule-i âb
kâtibi yalnız otuz neferin ze’âmet ve tımârları defteridir ki âsitâne-i sa’âdet
hazinesinde hıfz ve bir sûreti dahi Girid hazinesine irsâl buyrulmak bâbında
der devlet-i ‘aliyye tûrabına ‘arz ve irsâl olundu bâki fermân men-lehü’lemrindir fi 25 M[uharrem] sene 1117.” [19 Mayıs 1705]

Yazının altında Numan Paşa’nın mührü vardır. Her üç defter de siyah deri ciltlidir ve cilt kapakları altın şemse işlemelidir. Oldukça iyi durumda olan bu defterler araştırmacılara açıktır. Fakat bu defterlerin tamamlayıcısı olan ve 18. yüzyılda Girit hazinesinde mahfuz olan87 Girit İcmal Defteri’ne Osmanlı Arşivleri’nde maalesef rastlanamamıştır. 1704 yılının sonlarında başlayıp 1706 yılının Ocak ayında
amamlanan Girit tahrirleri 18. yüzyılda adadaki Osmanlı yönetimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Bu çerçevede, öncelikle bu tahrirlerle adada 1650 ve 1670 yıllarında yapılan düzenlemelerin devam eden ve değişen uygulamaların tespit edilmesi önemlidir. Buna ek olarak, 18. yüzyılda diğer adaların tahrirleri ve mali uygulamaları ile Girit’teki uygulamaların karşılaştırılması da önemli görünmektedir. Son olarak dönemin konjonktürü ile adadaki değişen uygulamaların tespit edilmesi gereklidir. Bu üç problem aslında birbirleri ile doğrudan ilişkili ve iç içedir.

Ada ilk olarak yukarıda da belirtildiği gibi 1650 yılında tahrir edildi, vergi ve tımar düzenlemeleri yapıldı. Geleneksel Osmanlı tahrirleri çerçevesinde yapılan bu sayımlar ile toprak, Venedik mirası olarak özel mülkiyetin varlığı kabul edilmiş ve öşrî olarak kaydedilmiştir. Bu düzenlemelerle, geleneksel öşür miktarı olarak bütün üreticilerden 1/10 öşür alınması kararlaştırıldı. Buna ek olarak bütün köylülerin Hıristiyan olmasından dolayı herkesten salariye vergisi alımı da söz konusu idi ki hepsinin toplamı 2/15 oluyordu.88 Buna ek olarak, ispençe gibi vergilerin yanı sıra gümrük ve pazar vergisi de bu sayımlarla düzenlenmişti. Yine bu sayımlar çerçevesinde, Gayrimüslimlerden cizye vergisi alınıyordu ki bu vergi aynı zamanda Osmanlı egemenliğinin hukuken tanınması demekti.89 1650 yılında ya pılan bu düzenlemelerle Girit köylülerinin ödemekle yükümlü oldukları bir başka vergi rüsûm-ı dîvâniyelerdi. Resm-i tapu, resm-i ağnam, resm-i küvâre, resm-i arus, resm-i asiyab, resm-i deştbani, resm-i otlak yaylak ve kışlak ve cürm ve cinayet gibi bad-ı heva de vergisini kanunnamede belirtilen miktarda Girit köylüsü ödemek mecburiyetinde idi.90

1650 yılında yapılan düzenlemeler, Girit’te tımar sisteminin tüm unsurlarıyla birlikte merkezi yönetim tarafından uygulanacağı hissini uyandırmaktadır. Ancak Resmo sicillerinden elde edilen bulgular 1651 yılından itibaren toprak rejiminin ada halkı tarafından ciddi bir dirençle karşılandığını göstermektedir.91
Bir başka açıdan 1650 düzenlemeleri henüz savaşın devam ettiği bir coğrafyada geçici bir düzenleme olmuştur. Nitekim 1669 yılının sonbaharında ada tamamen Osmanlı yönetimine girince, 1670 yılında adada yeni bir tahrir yapılmış ve oldukça farklı tımar ve vergi düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. 1670 tahrirleri ile adada çok önemli değişimler yaşandı. İlk tahrir ile adada kendi geleneksel toprak rejimini yerleştirmeye çalışan Osmanlılar, Kandiye’nin fethinden sonra bundan vazgeçmek zorunda kaldılar.92 Şüphesiz bu radikal değişimin çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle yukarıda söz ettiğimiz gibi, 1650-1670 yılları arasında toprak rejimi açısından adada yaşanan problemler önemli bir etmendir. Bir başka problem de 17. yüzyılın son çeyreğinde yeni fethedilen bir toprakta Osmanlı genelinde tedavülden kalkmakta olan geleneksel devlet kurum ve uygulamalarının ne kadar uygulanabilir olacağıdır.93

1670 düzenlemeleri ile adadaki topraklar, özel mülkiyetin devam etmesiyle birlikte haracî toprağa dönüştü. Dolayısıyla vergi düzenlemeleri de haraç çerçevesinde şekillendi. Reayanın ödemekle mükellef olduğu iki temel vergi; geleneksel Gayrimüslim baş vergisi cizye ve toprak vergisi haraç olarak belirlendi. Geleneksel
Osmanlı haraç sisteminden94 biraz farklı olarak haraç, adada elde edilen ürün çeşidine ve toprağın statüsüne göre iki başlıkta sistematize edildi.


87 RŞS., no: 58, s. 67, 1126 Safer (M. 1714 Şubat-Mart).
88 Gülsoy, a.g.e., s. 283.
89 Nükhet Adıyeke - Nuri Adıyeke - Evangelia Balta, “The Poll Tax in The Years of The Cretan War
(Symbol of Submission and Mechanisms of Avoidance)”, Thesavrimasta, Bollettino dell’Instituto
Ellenico di Studi Bizantini e Postbizantini, Venezia, 31, 2001, ss. 323-359.
90 Gülsoy, a.g.m., s. 188; Gülsoy, a.g.e., s. 283. 1650 tarihli Girit Kanunnamesi, Gülsoy, a.g.e., ss. 315-
317.
91 Mehmet Ali Demirbaş, “Girit’te Osmanlı Yönetiminin Kurulması, Toprak Rejimi ve Mülkiyet”,
Osmanlı İdaresinde Girit ve Girit Müslümanları, (Edit: Ali İbrahim Bekraki, Wassim İbrahim Bekraki),
Ulinoha Derneği Yayını, Trablus, 2014, ss. 14, 16.
92 Demirbaş, a.g.m., s. 18.
93 Bu konudaki tartışmalar için bkz: Adıyeke - Adıyeke, “Osmanlı Sistemi İçinde Girit…”, ss. 1292-
1297.
94 Osmanlı geleneksel sisteminde haraç: toprak tasarruf eden Gayrimüslim reayadan alınan
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir