KANDİYE’YE DOĞRU 1.BÖLÜM

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

KANDİYE’YE DOĞRU 1.BÖLÜM

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 09 Şub 2021, 14:55

KANDİYE’YE DOĞRU
1.BÖLÜM


Artık, yalnız Osmanlı tarihinde değil, dünya tarihinde bile bir ikincisi bulunmayan yıllarca uzayıp gidecek olan o meşhur Kandiye muhasarasının başlatılması gündeme gelmiştir. Hanya ve Resmo kalelerinin fethinden sonra, sıra Kandiye Kalesi’nde, o çelik müstahkem mevkidedir.
Görevine ve verdiği söze bağlılığı ile emrindeki kumandanlara emsal teşkil etmiş olan Serdar-ı Ekrem, ilkbahara yani sefer zamanına daha üç ay varken, bu süreyi beklemeksizin, orduyu istirahat rehavetine alıştırmadan, sefer için gerekli hazırlıklara girişir. Resmo’nun fethinin ardından, kalede gerekli tamir ve inşaatları yaptırırken, diğer yandan da Kandiye muhasarasını zihninde tasarlamaktadır.
Kandiye surlarını incelemek, düşmanın muhasara hususundaki kararlılığını anlamak ve yeni savaş alanında kurulacak olan orduğâhın yerini belirlemek için o günlerde İstanbul’dan gelmiş bulunan padişah musahibi Mir Mehmet ile birlikte, bir sipahi müfrezesinin koruması altında, keşfe çıkılması tasarlanır. 2 Zilkade Pazartesi günü padişah musahibiyle birlikte Resmo’dan hareket edilir.
Serdarın padişah musahibini yanına almaktaki maksadı, çok uzun ve zorlu geçeceği anlaşılan Kandiye muhasarasına gerekli olan önemin gösterilmesini ve muazzam bir kara ve deniz savaşı için yeterli malzemenin zamanında gönderilmesini sağlamak ve bir ihmali baştan önlemektir.
Doğuya doğru uzanan sahil yoku takip edilerek Platana çayı geçilir. Sikalete yükseltisinin, ardından Perama ve Melidon köylerinin güneyinden, Dafne köyünün kuzeyinden, Aya köyünün güneyinden geçerek Garaza köyüne gelinir. Burada çatallaşan ve yine Kandiye’ye giden Damasta yolunu kuzeyde bırakarak güneye dönüp diğer yolu tutarlar. Çatak’tan sonra Armi mıntıkasından çıkıp Akso köyünün kuzeyinden geçerek Kimaryoti köyünün güneyindeki derbente gelirler. Derbente vardıklarında ağırlıklarını Kimaryoti köyünde bırakıp dolu dizgin Anoya köyüne geçerler. Bu köy yüksek ve etrafa hâkim bir askeri mevki konumunda olduğundan mola vererek geceyi orada geçirmeyi uygun bulurlar.

Ertesi gün, Salı günü seher vakti buradan hareket edip tekrar Kimaryoti köyüne uğrayarak yola devam ederler. Gonyes köyünün kuzeyinden geçerek Çarşamba günü Tiliso köyünün ardındaki bahçelik alana inerler. Çarşamba gecesini nerede geçirdiklerine dair bir kayıt yoktur.
Tiliso’ya vardıklarının ertesi günü Serdar-ı Ekrem, müfrezenin bir kısmını orada bırakarak, sadece 200 tüfek-endazı alıp Mir Mehmet ile beraber yola çıkar.
Tiliso’dan Kandiye’ye giden iki yol vardır. Biri Selvili mevkiinden, öbürü de Kavrohori köyünden geçer. Serdar ikinci yolu tercih ettiğinden Yofiro köprüsü önüne gelirler. Venedikliler Resmo Kalesi’nin düşüşünden sonra Kandiye Kalesi’ne geldiklerinde Resmo – Kandiye yolunun Selvili mevkiinde metrisler kazıp buralara toplar koyarak asker yerleştirmişlerdir. Fakat 5 Zilkade tarihinde oradan geçmelerine rağmen Osmanlılar hiçbir saldırıya uğramadan kaleye yanaşabilmişlerdir. Serdarın tehlikeli olan bu yolu seçmesinin nedeni bilinmemektedir.
Serdar keşif kolu ile köprüyü geçerek karşısındaki Koroni ve metrisler denilen yüksek yerlere çıkıp kaleyi seyretmeye başlar. O sırada, bir yandan kaleden top ateşi açılmış, bir yandan da Venedik askerleri kaleden çıkarak Osmanlılar’ın üzerlerine gitmeye başlamışlardır. Keşif birliği, alaybeyi Hüseyin Bey kumandası altında, Venediklileri karşılayarak saldırır. Üç dört saatlik bir çatışmadan sonra Osmanlılar galip gelerek ‘’ On civan delikanlı ve 30 Venedikli esir ve 30 baş’’ yanı sıra Yofiro Köprüsü havzasında otlamakta olan 4000 kadar koyunu da ganimet olarak alırlar. Muzaffer olarak Tiliso’ya gelirler.
Kandiye muharabelerinin birincisi olan bu çarpışmada Cebraz ( Ceberaz) lakabıyla tanınan meşhur kahramanlardan Ali Ağa öyle bir kılıç sallamış ve yiğitlik göstermiştir ki Serdar-ı Ekremi dahi hayretler içinde bırakmıştır. Kumandan alaybeyi Hüseyin Bey ise şehit olmuş, na’şının alınmasına gayret gösterildiyse de bir türlü alınamamıştır.
Tiliso’ya dönünce Serdar-ı Ekrem ganimet olarak aldıkları koyunları askere dağıtır. Ayrıca bahşişde verir. 6 Zilkade sabahı erkenden harekete geçen Osmanlılar aynı yoldan giderek Kimaryoti köyüne gelir. Serdar buradan esirleri Resmo’ya gönderir, kendisi de beraberindekilerle birlikte Perama köyüne uğradıktan sonra Resmo’ya döner. Bu başarı üzerine orduda şenlikler düzenlenir.
Bu keşif seferi esnasında uğranılan köylerin ahalisi teslimiyet göstermiş olduklarından kendilerine dokunulmadığı gibi, korunmaları içinde her köyde ikişer üçer bekçi görevlendirilir.
Resmo’dan Kandiye’ye giden yol Garazo köyünde çatallaşmaktadır. Bu yollardan biri kuzeyden Damasta köyünden, diğeri de güneyden Kimaryoti ve Anoya köyleri arasından geçer, her ikisi de daha sonra Selvili mevkiine yakın bir noktada birleşir. Keşif kolu, güneydeki yoldan gidip gelmiştir. Kuzeyden giden yolun araştırılıp araştırılmadığına dair bir kayıt yoktur. Fakat bu güzergâh üzerinde de keşif yapılmış olsa gerek. Çünkü ileride görüleceği gibi, askeri harekât için yapılan düzenlemede kuzeyden giden Damasta yolu seçilmiştir.
Serdar-ı Ekrem Resmo’ya dönünce, Kandiye Kalesi’ne ve orduya güzergâh olacak yollara dair elde ettiği bilgilere dayanarak sevkiyatın nasıl yapılabileceğini düşünmeye başlar. Kalenin sağlamlığına karşı gerekecek askeri kuvvet ve harp malzemesi için zihin yormaya gerek yoktur; çünkü devlet bu sefer özverili davranarak Girit fethi için önemli miktarda asker ve malzeme temin etmiştir. Yalnız mühimmat ve gıda maddelerinin nakli sorunu kalmıştır ki, bu hususta büyük bir zorluğun yaşanacağı aşikârdır; çünkü dağlık arazideki patikalardan oluşan yollar gayet sarptır. Bu nedenlerle nakliyatın denizden yapılması zorunluluğu hâsıl olur. Bu konuları içeren bir telhis tüm ayrıntılarıyla yazılarak saltanat makamına geri dönecek olan muhasip Mir MEHMET’e teslim edilir ve bu hususlarda sözlü olarak da uyarılır.
Telhis kısaca, Kandiye Kalesi’nin büyüklük ve sağlamlığı nedeniyle mevcut askeri gücün artırılması, dağlık bölgedeki sarp yolların yalnız bir insanın geçebileceği genişlikte olması nedeniyle taşımanın deniz yoluyla yapılmasının zorunlu olduğu için donanmanın kuvvetlendirilmesi, ayrıca yeniden muhasara topları, mimarlar, yapıcılar, 200 lağımcı ve bir o kadar taşçının gönderilmesi gerektiğine dair maddelerden ibarettir.
Serdarın kethüdası Veli Ağa, Mir Mehmet’i uğurlamak üzere Hanya’ya kadar gider. Mir Mehmet, askeri ümeradan Mustafa Beyzade’nin kadırgasına binerek Girit’ten ayrılır. Veli Ağa da uğurlama töreninin ardından Resmo’ya döner. Serdar-ı Ekrem, bitmek üzere bulunan Resmo Kalesi tamiratını gözden geçirerek, başka noktaların da tamir ve yenilenmesine nezaret etmesi için yeniçeri kethüdası Mustafa Ağa’yı yönetici olarak atar. Kisamu, Apokoron ve Milopotamu hisarlarında asker en aza indirilir. Yeterli miktarda yiyecek getirilerek kışlamak için gereken tedbirler alınır.
Resmo Kalesi’ni teslim eden Venedikli subaylar o zamana kadar Serdar-ı Ekrem’in yanında misafir kalmışlardır. İstekleri üzerine gemiye bindirilerek, diledikleri yerlere gönderilirler.
Resmo’nun fethinden sonra Rumeli’den Hanya’ya erzak nakliyle görevli olarak yola çıkarılmış olan kaptan Musa Paşa’nın dönme zamanı yaklaştığından, Serdar-ı Ekrem, kaptan paşayı karşılamak üzere Resmo’dan hareket eder. Akşamüzeri Acısu’da, soğanı ile meşhur ovaya gelerek geceyi orada geçirir. Ertesi gün Apokoron Hisarı’na uğrayarak askeri mevkileri teftiş ve muayeneden geçirdikten sonra yola çıkarak Hanya’da büyük bir merasimle karşılanır.
Hanya’ya varışından birkaç gün sonra, 28 Zilkade tarihinde 60 kadar kadırga, iki kalyon ve şaykadan oluşan donanma gelerek, Girit üzerinde bulunan tüm askerin üç sene müddetle ihtiyacını karşılayacak miktarda harp malzemesiyle 150 baş yük beygiri getirir.
Serdar-ı Ekrem, yeterli miktarda yiyecek ile aylıkları Resmo’ya gönderip kendisi Hanya’da kalır. Serdar soğuk alarak hastalanmış, hastalığı daha sonra yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle 4 Zilhicce tarihinde zatürreye dönüşmüştür. Günler geçtikçe hastalık artar. Sonunda serdar üç gün boyunca kendini bilmeden yatar. Bu kara haberin duyulması üzerine herkesin, en çok da askerin kaygılanmasına neden oldu. Kendisini taparcasına sevenlerden biri olan sekbanbaşı Murad Ağa aklını dağıttı. Günde üç dört defa hasta ziyaretine gider ve bizzat hizmetinde bulunurdu. Olağanüstü bir gayret ve özenle devam edilen tedaviyi daha da hızlandırmak üzere Resmo’ya ivedi bir özel görevli gönderildi. Resmo’da bulunan kethüdası Dile Ağa ve Gazaname’nin muharriri bu kara haberden içleri kan ağlayarak dakika kaybetmeden gereken ilaçları alıp aceleyle yola çıktılar. Durum orduyu çok etkilemişti. Asker kendileri için olağanüstü gayret gösteren sevgili kumandanlarını kaybederiz korkusuyla büyük bir yas içinde matem tuttular. Kethuda ile muharrir Hanya’ya vardıklarında vakit kaybetmeden doğruca serdarın yanına koştular.
Reisületibba (doktorların başı) ile serdarın bendesi Ali Bey, Hanya’da bulunan Pavli adındaki doktoru alarak hastaya götürürler. Doktor hastayı muayeneden sonra hastalığın zatürre olduğunu ve yanlış tedavi uygulanması nedeniyle hastalığın ilerlediğini söyler. Derhal tedavisine girişir. Serdar tam 18 gün baygın yattıktan sonra, kısa zamanda tamamıyla iyileşir. Serdarlarını devamlı olarak yanlarında görmeye alışık olan asker, iyileşmiş olduğunu duyunca kendisini görmek ister ve bunu tezahürat yaparak dile getirir. Birkaç gün sonra paşa, Kıtış adlı atına binerek ‘’ cebehâne-i amire kapusu’’ denilen yerde varlığını gösterir. Asker yüksek sesle ve coşkuyla sevincini gösterir. Bunun şerefine kurbanlar kesilerek fukaraya dağıtılır.
Yukarıda Tuzla çatışmalarında açıklandığı gibi Serdar-ı Ekrem’in bizzat esir aldığı Deli Marko adlı kapudan o zamandan beri Hanya’da cebecibaşı’nın koruması altında tutuklu bulunmaktaydı. Serdarın hastalığı nedeniyle oluşan karışıklık esnasında doğan fırsatı değerlendirerek Hanya halkından ‘’Topal’’ namındaki Venedikli’nin de yardımıyla yanına üç esir daha alarak bir kayıkla Kandiye’ye doğru kaçtılar. Birkaç saat sonra durum anlaşıldığında Şatır Mustafa Ağa ile birlikte birkaç adam acele ardından gönderildiyse de, kaçaklar Kandiye Limanına varmayı başardıklarından yakalanmaları mümkün olmadı
Serdarın hastalığı esnasında önemli bir olay daha meydana gelmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi Rumeli sahillerinden aldığı erzak ve mühimmat ile Hanya’ya dönen donanma, yükünü boşaltmaktayken şiddetli bir fırtına baş gösterip gemileri oraya buraya dağıtmıştır. Liman ağzında demirlemiş beş on şayka yükünün tümü ve mürettebatının çoğu ile batar. Geriye kalan gemiler Hanya’nın batısındaki Lazareto mevkiine doğru dolanıp kazayı savuşturmuşlarsa da, onlar da bir hayli zarar görmüşlerdir.
Fırtınanın ardından donanmada bulunan deniz askerleri, vatanlarına dönmek istediklerini ileri sürerek başkaldırırlar. Durum kaptan Musa Paşa’ya bildirilir. Paşa padişah iradesinin Hanya’da kışlamalarını emrettiğini söylese de bu husus başkaldıranlar tarafından kabul edilmez, bu askerler isteklerinde direnirler. Serdar-ı Ekrem, birkaç kişiyle olaya müdahale ederek biraz zorlanarak bunları bu serkeşane fikirlerinden vaz geçirebilir.
Donanma yükünü boşalttıktan sonra 14 Zilhicce tarihinde Hanya’dan Eğriboz’a doğru hareket eder. Donanma Değirmenlik Adası’nda bulunurken, bir Venedik kalyonuna rast gelerek, kalyonla kapışır. Osmanlılar galip gelmek üzereyken, Venedik kalyonundan gelen bir mermi kaptan Musa Paşa’nın bir kulağından girerek öbür kulağından çıkar ve o anda paşa şehadet mertebesine ulaşır. Donanma ileri gelenleri düşman ateşi altında bulunan paşanın patronasını zorlukla ateş altından çıkartarak, limana getirirler. Bu arada Venedik kalyonu da fırsatı değerlendirip kaçar.
Donanma bir müddet sonra oradan ayrılarak İstanbul’a gelir. Musa Paşa’nın şehit düştüğü haberi üzerine kaptanpaşalık daha önce yeniçeri ağası olup da halen defterdar olan Kapıcıbaşı Musa Paşa’ya verilir.
Serdar-ı Ekrem Girit’e geldiğinden beri zatışahaneye henüz bir armağan göndermemiştir. Bu ise o zamanki âdetlere göre aykırı bir hareket olduğundan aşağıdaki parayı denkleştirip göndermek zorunda kaldı:
KESE KURUŞ HESABIYLA
20 kese Hanya ve Kisamu nahiyelerinin ve mülhak köyleri halkının vermekte olduğu kiralardan
50 kese Serdar-ı Ekrem’in kendi malından
27 kese Vefat eden yeniçeri kethüdası İbrahim Ağa’nın kalan mallarından
3 kese Topçubaşının kalan mallarından
100 kese Yekün
Ayrıca on kese de sadrazam haslarından tahsil edilerek teslim edilir.

Serdar-ı Ekrem bu paranın gönderildiğini de içeren telhisiyle evvelce Pir Mehmet aracılığıyla istenen donanma, asker ve mühimmatın bahardan önce yetiştirilmesi gereğini ve Ahmet Paşa ile İstanbul’dan gönderilmiş olan erzakı taşıyan gemilerden birkaçının hâlâ Sakız’da beklediğini belirtti.
‘’ Geçmiş yıllarda seher vaktinde asker sağlamak için çoğu kez kapucubaşılar ve ocak ağaları görevlendirilirdi. Girit seferinde asker konusuna çok önem verildiğinden bu yıl içinde Mostarlı Vezir Mustafa Paşa Anadolu’ya ve Melek Ahmet Paşa da Rumeli’ye asker toplamak için gönderildi. Askeri konularla görevli yetkililerin ve Girit tarafından gelip giden ulakların anlattıklarına göre: bu esnada Mora şehirlerinde oturanlar ile diğer Tanrı kullarının uğradıkları dert ve sıkıntılar inanılacak gibi değildi.’’
Yukarıda da belirtildiği gibi donanma, mühimmat ve erzakın sağlanmasından sonra Resmo’da bulunan ordu için gerekli olan miktarın tahsis edilip gönderildi. Bu arada Serdar-ı Ekrem hastalandı, bu nedenle gerekli dağıtım yeteri kadar yapılamadı. Resmo dışındaki diğer yerlerde bulunan askeri birliklerin ödeneği de gönderilerek kış levazımatının gereği gibi kullanılması için emir verildi. Daha sonra sekbanbaşı Murad Ağa’nın yönettiği Hanya muhafızlığı bostancıbaşılıktan vezirliğe atanan Mustafa Paşa’ya verildi ve bu doğrultuda takip edeceği yol ve yordam belirtilerek memleketin yönetimi hakkında kendisine etraflıca, önemli uyarılar yapıldı. Apokoron muhafızı da salgın bir hastalıktan öldüğünden yerine bir başkasını atadı.
Buyruk ve atamaların açıklanmasının ardından, buyruk doğrultusunda Hanya kalesiyle Kisamu, Garanbosa, Apokoron ve Mizopotamu hisarları ve Resmo kalesi muhafızları olan özel görevlileri ile eratın birer ulufesi ve işer aylık zahiresi ve kalan askere de borç olmak üzere harçlık ve erzak verildi.
Askerlik işlerine ve yönetim bu şekilde intizam altına alındıktan sonra Serdar-ı Ekrem emrindekilerle beraber buradan ayrıldı. ( 26 Zilhicce) bu tarihe kadar ele geçirilmiş olan hisarları askeri mevkilerin ve diğer zaptedilen yerlerin hududunu dolaşıp görerek denetlemekteyken 1057 Muharremi 6’sında Resmo’ya geldi ve iç kale üzerindeki saraya yerleşti.
Serdar-ı Ekrem’in bu denetimi esnasında çözüme kavuşturduğu sorunlardan biri de Venedikliler’in Osmanlı yönetimine geçen yerli halkı ayaklandırıp Osmanlılar’a karşı isyan çıkartmak için sürekli kışkırtmalarına ara verilmesidir. Bunun için Resmo’ya gelir gelmez hududun etkili bir denetim altına aldırılmasıyla ilgili aşağıdaki önlemleri aldı.
Ele geçirilen yerlerin üç önemli geçidini üç kumandanın koruması altına verdi.
Resmo hududu üzerindeki Kalima (Klima) geçidini yeniçeri ağalarından Habib Ağa’ya, Milopotamu hududundaki Kamaryoti geçidini Kürt Mehmet Ağa’ya, Kandiye hududundaki Damasta köyünü de kendi evladı Sipahi İbrahim Bey’e verdi. Bu arada Venedikliler’in geçişine meydan vermemek durum ve harekatlarını denetim altında bulundurmak ve aynı zamanda yerli halkın güvenini sağlamak üzere atadıkları Muharremin onunda adet üzere aşurenin dağıtımından hemen sonra birliklerinin başında araç, gereç ve erzaklarıyla beraber görev yerlerine gönderdi.
Söz konusu ayın 13’ünde Serdar-ı Ekrem iç kaleden Resmo kasabasına indi. Yaklaşmakta olan ilkbaharda Kandiye kuşatması için yapılacak askeri harekâtın sefer hazırlığına başladı.
Muharrem’in 22’sinde Haseki Murat Ağa saltanat katından gelip hatt-ı hümayun ve sadaret mektuplarını getirdi.

USTAZADE YUNUS BEYİN GİRİT FETHİ TARİHİ
EDİTÖR: Ali Ekrem ERKAL



Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir