RESMO MUHASARASI

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

RESMO MUHASARASI

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Şub 2021, 14:20

RESMO MUHASARASI
Resmo Kalesi iki kısımdan oluşur. Birincisi, kasabayı kuşatan bedenler içinde kalan, yaşamın sürdürüldüğü bölüm, diğeri ise, kasabanın kuzeybatısında yükselen kayalık üzerinde kurulmuş olan Forteça (Fortezza) adıyla anılan bağımsız kaledir. Aynı zamanda Resmo kasabasına dış kale, Forteça’ya da iç kale adı verilmektedir.
Kasaba, tabanı güneye bakan, kenarları ise doğu ve batı tarafından denizi gören bir üçgen şeklindedir. Kara tarafındaki tabanı 900 metreyi aşan bir bedenden oluşmaktadır; güneydeki ucunda ve ortasında bir burç ve batısındaki diğer ucunda da burç sayılabilecek üç ufak çıkıntısı vardır. Kale duvarı, genişliği yer yer değişen derin bir hendekle güvence altına alınmıştır. Kasabanın başlıca kapısı ortadaki burcun doğu tarafında perde hattıyla birleştiği yerdedir.

Kasabanın üzerine oturduğu üçgenin kuzeydoğusuna bakan kenarları 750 metre uzunluğunda olup, kısmen karada ve kısmen denizle karanın birleştiği yerde kumların üzerindedir. Doğuya doğru açılmış küçücük limanı, kenarın yüksek kısmını işgal eder. Kasabanın ikinci kapısı doğuya bakar ve üçgenin kenarının taban ile birleştiği burcun yanındadır. Üçgenin diğer kenarı 400 metre uzunluğundadır ve Forteça Kalesi’nin önünde bulunur.
Forteça Kalesi deniz kenarında, görkemle gökyüzüne doğru yükselmektedir. Girinti ve çıkıntılar dikkate alınmadığında, bağımsız yedi büyük burcu, doğuya açılır kapısı, dört burcun gerilerinde çekilme barınakları, yer yer tabyalar, siperler, silah ve mühimmat depoları vardır. Kaynaklarda donanıma dair bilgi yoksa da kuşatma konusundan anlaşılacağı gibi, savunma güçlerinin tam anlamıyla eksiksiz olduğu anlaşılmaktadır.
Osmanlı ordusu, Resmo bağlarına geldikten sonra kumandanlar Resmo Kalesi’nin sağlamlığını görünce, kuşatmanın neticesi hususunda tereddüde düşer. Kuşatmanın uzaması durumunda yiyecekten yana sıkıntı çekilebileceğini ve bu nedenden ötürü kuşatmanın gelecek yıla ertelenmesinin gerekebileceğini söylerler. Serdar-ı Ekrem ise, ‘’ Bu ada, dört bir yönü bol yiyecekle dolu olması ile meşhur bayındır bir beldedir. Etraftan da erzak getirtmek mümkündür. Bu vilayette değil bir sene, belki yıllarca bu askerin kışlayabileceği hesaba katılmalıdır. Her biriniz yollarınız üzerinde bulunan durumu öğrenebilirsiniz. Kuşatma kararı uygulanabilir bir karar olmasaydı bu doğrultuda emir vermezdik. Araştırıp soruşturmadan ters yola gireceklerden değiliz. Anadolu’da olduğu gibi… askerin, serin nefesli sonbahar ile hırpalanması, şiddetli kış soğuğu ile donması söz konusu olsaydı, bu kalenin kuşatılması kararına katılmazdık’’ der.
Bunun üzerine kumandanlar emre uyarak kuşatmaya girişip devam edeceklerini açıklarlar. O gün, yani 23 Şaban Perşembe tarihinde, ordu konakladığı yerden hareket eder. Bir 100 kadarı devriye olarak Resmo Ovası’na inerek kaleye yakın bir yerde konaklar. Ardından yer yer renkli çadırlar kurulur. Etrafta seyre değer görkemli bir manzara oluşmuştur. Sözü edilen öncü devriyeler kaleye yaklaştığı sırada 200 zırhlı Venedikli asker kaleden huruç edip saldırır.
Ordudan gelen üç müfrezenin yetişip yardım etmesi üzerine devriyeler düşmana karşı çıkıp, az bir direnmeden sonra onları bozguna uğratarak geri çekilmeye mecbur ederler. Aynı zamanda Forteça altında bulunan mavnalardan ve kaleden, orduya önemli sayıda top güllesi atıldıysa da hiçbir zarar meydana gelmez.
Bu ilk çarpışmada, bölük ağalarından İbrahim Ağa namındaki dilaver ile Venedikli genç bir kaptan, tutuşup birbirlerini yıkmaya çalışırlar. Sonra İbrahim Ağa kaptanı yıkar; kaptanı, atını ve silahlarını getirip serdara sunar. Serdar da kaptanı, at ve silahlarıyla birlikte ağaya armağan eder. İbrahim Ağa, yine zırhlı bir Venedikliyle birlikte 15 kadar küçük rütbeli askeri de esir alır. Bu arada Yenişehir beyi ünlü Emir Çavuş Paşa yaralanır ve Elbasan Beyi Hüseyin Bey şehit düşer.
24 Şaban tarihinde siper, tabya ve metrislerin yapılmasına başlanır. Herkes kuşatma inşaatına dört elle sarılır. Erata da çit sepetler ördürülerek metrisler, tabyalar meydana getirilir. İleride gerektiğinde top vesaire getirtmek üzere özel bir görevli atanarak Hanya’ya gönderilir. Sözün kısası, her tedbir alındıktan sonra Şaban’ın 26. Gecesinde metrislere girilir.
Resmo kuşatması Şaban’ın 26’sında, Pazar günü başlamış olur. Kuşatmayı gerçekleştiren Rumeli ve Anadolu askerleri ile yeniçerilerin kumandanları şöyledir:
Rumeli emirülümerası Vezir Küçük Hasan Paşa
Anadolu emirülümerası Çifteler’li Osman Paşa
Yeniçeri dilaverlerinden Kul Kethüdası İbrahim Ağa
Saka serdarı Zincircibaşı Mustafa Ağa

Cezayir ve Tunus askerleriyle, serdengeçtiler de gerekli mevzilere yerleştirildikten sonra kuşatma ateşine başlanmıştır. Kuşatmanın birinci gününde Venedikliler kaleden ve sahilde duran donanmadan 1800 kadar gülle atar. Kaleden atılan gülleler 20, 22 ve 25 okkalık idiler.
İkinci ve üçüncü günler yine top ateşiyle geçer. Her iki tarafta huruç ve hücum harekâtında bulunurlar.
Dördüncü gün, yani 29 Şaban tarihinde seher vakti, üç dört bin kadar Venedik askeri yalı kapısı ile orta kapıdan çıkarak Osmanlılar’ın toplarını tesirsiz bırakmak maksadıyla metrislere doğru ilerler. Beri taraftan serdengeçtiler, siperlerin başına gelerek metrislere yanaştırmadan ‘’ Allah Allah’’ naralarıyla içlerine dalar. Rumeli askeri de kahramanca bir saldırı ile koşarak Venedikliler’in geri çekilmelerini önledikten sonra, düşmanı ortaya alıp müthiş bir kılıç dövüşüne girişirler.
Neticede Venedikliler, tam bir yenilgiye uğrarlar, Kale hendeği önündeki dereler ve hendekler cesetlerle dolar. Şiddetli bir direnişin ardından güçlükle sığınacak bir yer bulmak üzere hep birden fakat dağınık bir halde geri çekilmeye başlarlar. Çekilme anında öncekinden daha büyük bir bozguna uğrarlar. 300 kadarı denize düşer, 150’den fazlası da esri olur.
Osmanlılar bir zafer gösterisi olmak üzere kestikleri 1.500 den fazla başı toplayıp Serdar-ı Ekrem’in otağı önüne yığarlar. Yine kayıtlarda Osmanlı zaiyatının ne kadar olduğu belirtilmemiştir. Yalnız Aydın Sancağı alaybeylerinin, on sipahinin ve daha nice ‘’ dilaran’’ın şehit düştüğü yazılıdır.
Serdar-ı Ekrem, bu savaşta en yakını ve dostlarından biri olan Rumeli ümerasından ‘’Emir-i namdar Hüseyin Şah’’ ile beraber çarpışmıştır. Osmanlılar’ın bu savaşta gösterdiği kahramanlık ve başarı, Venedikliler’i umutsuzluğa düşürecek derecede düşündürmüştür. Hatta Venedik askeri arasında anlaşmazlık çıkararak kendi serdarlarına, ‘’ Sen bizim âl’Osman serdarı ile mukavemete iktidarımız olmadığın bilir iken bizi onların mukabelesine sevketmek bize ihanettir. Riâyet ve rağbet değildir’’ sözleriyle çıkıştıkları rivayet edilmiştir. Serdarları ise askerleri elinden geldiği kadar avutarak, gayret vermiş ve yeniden savaşa teşvik etmiştir.
Bu zaferden sonra heveslenen Osmanlılar kaleye bir kat daha yanaşmak için beş yerde lağım, iki koldan da hendekler kazmaya, toprak sürmeye başlamışlardır. Üç dört gün içinde bütün metrisler hendek kenarlarına yakın bir noktaya vardırılınca, hendek dışındaki tabyalara yerleşmiş olan Venedik askerleri mecburen kale içine alınmıştır. Bunu fırsat bilen Osmanlılar o bölgeleri ele geçirerek hendek kenarına kadar yanaşmış olurlar.


GİRİT FETHİ TARİHİ
EDİTÖR: Ali Ekrem ERKAL

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir